Kariyeri boyunca güçlü oyunculuğu ve ekran karizmasıyla adından söz ettiren Catherine Zeta Jones, “Chicago” filmindeki performansıyla Oscar ödülüne layık görüldü. “Traffic”, “The Terminal”, “Ocean’s Twelve” gibi yapımlarda hem eleştirmenlerden hem de izleyicilerden tam not aldı. Klasik zarafeti modern oyunculuk anlayışıyla harmanlayan oyuncu son olarak karanlık ama etkileyici bir dünyada Morticia Addams rolüyle karşımızda. Tim Burton imzalı “Wednesday” dizisinin ikinci sezonu yayına girerken ünlü oyuncu bu gotik evrende karakterine nasıl hayat verdiğini, Morticia ile kurduğu bağı ve dizinin arkasındaki yaratım sürecini anlattı.
İkinci sezonda Morticia hikâyenin içine daha derinlemesine dahil oldu. Bu süreçte karakterinizin nasıl bir evrim geçirdiğini düşünüyorsunuz?
– Morticia ve tüm Addams Ailesi’ni düşündüğünüzde aslında ne kadar modern bir aile olduklarını fark ediyorsunuz. Biz tuhaflıkları ve dışlanmış özellikleri kucaklayan bir aileyiz, bunları bastırmak yerine teşvik ediyoruz. İkinci sezonda bunu keşfetmek harikaydı. Wednesday’in dünyasında yer almak muhteşemdi. Her ne kadar o bizi etrafında istemese de, biz kendimizi adeta zorla yerleştirdik. Wednesday ve Morticia arasındaki anne-kız dinamiği benzersiz bir şey. Aralarında çok derin bir sevgi var ama kişilikleri pek uyuşmuyor. Yani ikinci sezonda ailenin hikâyeye dâhil edilmesi ve oluşturdukları dünya içinde böylesine güzel bir hikâye yaratmaları harikaydı.
Set tasarımı bu yapımın dikkat çeken unsurlarından biri. Tim Burton’ın estetik dünyasına adım atmak hem görsel hem de duygusal olarak unutulmaz bir deneyim olmalı. İkinci sezona dönerken bu dünyaya yeniden girmek sizin için nasıldı? Sette sizi en çok etkileyen ya da favoriniz olan detaylar nelerdi?
– Ayrıntılara gösterilen özen ve setlerin görkemi gerçekten etkileyiciydi. Bir sahnemiz vardı, büyük bir gala sahnesi, hepimizin bir araya geldiği bir sahne, çekim sıramı beklerken durup duvardaki detaylara, yer döşemesine baktım… O gotik tarz, keskin karanlık havayla birleşince gerçekten etkileyiciydi. Çok fazla ipucu vermek istemem ama bir kamp bölümü var. Çocuklarım hep “Haydi, karavan kiralayalım, kampa gidelim” der, ben “Unutun kampa filan gidemem” derim… Ama Morticia Addams olarak, haftanın her günü kampa gidebilirim.
Bu kadar büyük başarıya ulaşan bir yapımda yer almanın en özel yanı ne?
– İzleyici kitlesi alışılmışın dışında. Büyükannelerden yeğenime kadar herkes izliyor ve bu harika bir şey. Benim için en önemli şeylerden biri, harika bir ekiple çevrili olmak. Bu muhteşem kadro sayesinde işe gitmek tam bir keyif. Elbette dizinin böylesine büyük bir fenomene dönüşmesi bizi çok mutlu ediyor. Ama sete gittiğimizde, o stüdyo kapılarından içeri girdiğimizde sadece biz varız. Başka kimse yok. Ve orası öylesine harika, güvenli ve muhteşem bir yer ki… Her gün işe gitmek hediye gibiydi. Bunun bir parçası olmak, gerçekten çok özel. Dizinin popülerliği hakkında minik bir hikâyem de var.
Paylaşır mısınız?
– Natalie Portman kendisinin benim kılığımda kızının Wednesday olarak giyindiği bir fotoğraf gönderdi. Natalie Portman’ın bana mesaj atması, e-posta göndermesi… O an dedim ki “Bu dünyanın bir parçası olmak gerçekten havalı!” Ve evet, bu iş çok eğlenceli ve çok havalı.
Kostüm, makyaj ve saç tasarımlarının karakterinize bürünme sürecinize nasıl bir katkısı oldu?
– Elbette tüm bunlar karakteri canlandırma sürecine büyük katkı sağlıyor. Kostüm tasarımcımız Colleen Atwood bence o en iyilerin en iyisi. Tim’in dünyasını çok iyi biliyor…
Birinci sezon için ilk buluşmamızda Colleen’e şöyle dedim: ‘İnsanlar gözlerini kapattığında akıllarına gelen Morticia Addams figürünü yaratmamız gerekiyor, bundan sapamayız.’
Öyle de oldu. Colleen Atwood’un dahiyane vizyonuyla, yaptığımız çalışmalarda o ikonik Morticia Addams imajını yansıtan harika öğeleri kostümlere dahil edebildik. Gözümüzü kapattığımızda aklımıza gelen Morticia’yı gerçekten yansıtabildik. Bu sezon daha fazlası yolda özellikle sezonun sonuna doğru göreceksiniz. Benim için gerçekten çok keyifliydi. Makyaja gelirsem… İzleyen tüm kızlara söylüyorum çünkü birinci sezonda rujum viral olmuştu. O rengi birkaç rengin karışımıyla elde etmiştik. Makyaj konusunda çok dikkatli olmamız gerekiyordu çünkü işler kolayca ‘kostüm partisi havasına’ kaçabilirdi, o yüzden hem makyajın, hem kostümün, hem de saçın çok zarif, gerçekçi ama biraz da gölgelendirmeli ve kontürlü olmasını istedik. Makyajın soğuk bir havası vardı ama kameralar yaklaştığında sıcaklaşıyordu. Yani her şey çok üst düzeydeydi. Sadece setler ve kostümler değil, görünüm, ışıklandırma, her şey… Herkes gerçekten en iyisini ortaya koydu. Herkes elinden gelenin en iyisini yaptı.
Tim Burton gibi usta ismin yönetiminde güçlü oyuncu kadrosuyla birlikte çalışırken size katkı sağlayan en özel deneyim ne oldu?
– Setimizde oldukça fazla karakter olmasına rağmen hiçbir ego yoktu, kimsenin egosu öne çıkmadı. Tim Burton’a öneride bulunmak asla korkutucu değildi. Sete yeni katılan aktörler bile en üst seviyede performans sergiliyordu çünkü ortam buna uygundu.
Jenna Ortega için neler söyleyeceksiniz?
– Jenna Ortega’nın kariyerinin başlarındaki gelişimini izlemek, işine duyduğu saf sevgiye ve iş birliğine açık ruhuna tanık olmak… Yani bu kelebeğin yükselişini tanık olmak muhteşemdi…
Catherine’nin seslendirmesi harika bir sürpriz oldu
Grammy adayı besteci Esin Aydıngöz, dizideki Nevermore Akademisi’nin okul marşını besteleyen iki kişiden biri. Aynı zamanda marşın piyano kaydını ve aranjmanını da kendisi yaptı. Şarkıyı seslendiren oyuncular arasında Oscar ödüllü Catherine Zeta-Jones da var. Esin Aydıngöz, süreci şöyle anlattı: “İlk sezonda düzenlemelerimle yer aldığım bu projeye, ikinci sezonda besteci olarak yeniden davet edilmek benim için büyük bir mutluluk ve onur kaynağı oldu. Nevermore Akademisi’nin Okul Marşı’nı 18 Mart 2024’te, çekimlerden hemen önce yazdım. Sözler iki senariste, müzik ise bana ve Alana Da Fonseca’ya ait. Yaratıcı sürecimiz, benim melodiyi bularak piyano partisini bestelememle başladı. Bu sırada senaristler sözler üzerinde çalışıyordu. Elimizdeki tek bilgi, Nevermore Akademisi için yaklaşık 40-50 saniyelik bir marş gerektiği ve bunun solo piyano eşliğinde ve bir koro tarafından seslendirileceğiydi. Lady Gaga’nın ikinci sezona dâhil olacağına dair söylentiler dolaşıyordu. Marşı, ‘Lady Gaga müzik öğretmeni rolüyle ekibe katılıp bu marşı mı söyleyecek’ duygusuyla yazdım. Sonuç olarak Lady Gaga sahnede yer almadı ama marşımızın Catherine Zeta-Jones tarafından seslendirilmesi harika bir sürpriz oldu!”