Dizi mi? Mafya mı? Sinema mı? Platformlar mı? Üfffffff
10 Ağustos 2025

Her sabah uyandığımda ilk iş 10Haber’i okurum, sonra Oksijen ve Aposto. Akşamları ise Kapsül. Gün içinde tüm köşe yazarlarını ve uluslararası basını takip ederim. Akşam ise kanallardaki konuşma konularının özetini anlamaya çalışırım. 

Geçen Salı sabahı bir türlü 10Haber sayfasını açamıyorum; bir heyecan bir heyecan, sağımda Ertuğrul Özkök solumda Serdar Turgut ortada ben. 

Öte yandan çok saygı duyduğum hiçbir yazısını kaçırmadığım İsmet Berkan, (bazı bilimsel makaleler hariç) tüm diğer köşe yazarları ve on yıllardır sık görüşmesek bile kendimi her zaman çok yakın hissettiğim dostum Alper Hasanoğlu ile aynı platformda yazmak. Büyük bir onur. Ve Mutluluk. 

Bugün aklıma düştüğü şekilde Sinema dizi film platformlarının kişisel tarihim üzerinden ülkemizdeki ve dünyadaki sosyolojik değişimini anlatmaya çalışacağım. Bir de eril mi eril ve ataerkil değerler üzerine işlenen değişmeyen tüm konulardan çok sıkıldığımı söylemeden geçemeyeceğim.

Sorun bana hatırladığın ilk film hangisidir? Susuz Yaz (1963) sonra en çok etkileyen Vurun Kahpeye (1973) 

Sinemada izlediğin son film hangisi? Mukadderat (2024)

Yani sırasıyla 7 yaş-17 yaş-68 yaş. Ortak özellikleri nedir? Kadın filmi olmaları. Peki seni en çok etkileyen nedir? İlk filmlerde kadınların ezilip yok olup kaybolması sonuncusunda ise başkaldıran kadının kazanması.

Özellikle Vurun Kahpeye öyle etkilemiştir ki beni uzunca bir süre kendim gibi olursam acaba ben de linç edilir miyim, korkusu içimi kemirmiştir.

Ancak kendimi bildim bileli bozulmadan ben olmayı seçtim ve tabii ki bedellerini ödedim. Geç de olsa keyfini sürüyorum.

Peki bozulmadan ne anlama geliyor? Düşüncemi ifade etmekten çekinmeden, değerlerime sahip çıkarak, farklı olmayı en önemli özelliğim olduğunu bilerek, yel değirmenlerini yok saymadan yolumda ilerlemek. Böyle yazdığımı bakmayın kırk beş yıl bu seviyeye gelmek için geçti. On yıl da içselleştirme sonrasında  daha az bedel ödemeyi öğrenmek. Tam olarak öğrendim mi? Eh işte kendi çapımda ilerleme kaydettim diyelim.

Bizim kuşak sinema ve tiyatro ile büyüdü. Kışın minimum haftada bir gün sinema ya da tiyatro yazın ise hemen hemen her akşam yazlık sinemaya gidilirdi. Bütçe sorunu olmazdı. Toplumun her kesimindeki aileler çocuklarıyla birlikte film izlemeye gelirler ve o büyülü dünyanın bir parçası olurlar onlarla ağlayıp gülerlerdi.

Dünya sinemasının örnekleri dört beş yıl sonra gelirdi, ağırlığı eğlence üzerineydi. Bizim filmlerimiz ise toplumun değerlerini sinemayla öğretirdi. Önce köy filmleri ağırlıklıydı. Sonrasında şehre göç başladı ve şehrin çeperindeki halkın sorunları gündeme geldi. Arabesk müzik beraberinde sinemasını getirdi. Kentsoyluların sorunları çok sonra gündeme geldi. Seksenler ve doksanlardan sonra.

Peki ya kadınların ataerkillikle ezilmelerine başkaldırılarının ilk filmlerini rahmetli Atıf Yılmaz a borçluyuz. 

Arada bir dönem var özellikle Türk sineması sönümleniyor ve sonrasında küllerinden doğuyor. Özellikle diziler sayesinde endüstriye dönüşüyor.

Gelelim günümüze. Sayısız platform, Youtube, TV dizileri derken binlerce yapım onlarca yapım şirketi ancak içeriklere gelince. Dünya sineması özellikle Amerikan sineması bir yüzyıl kendi kültürünü ve egemenliğini sürdürürken bugün farklı ülkeler yarışa giriyor. Biz başı çekiyoruz.

Amerikan sineması bizi hep eğlendiriyor düşündürmüyor. Keza Amerikan dizileri de öyle. Bizdeki ilk dizi dönemlerini hatırlayanlarınız var mı?

İlki  Aşk-ı Memnu (1975) sonrasında KaynanalarKuruntu AilesiÇalıkuşuDudaktan KalbeHanımın ÇiftliğiYaprak DökümüBugünün SaraylısıKüçük AğaSamanyoluDokuzuncu Hariciye Koğuşu, Kartallar Yüksek Uçar. 

Toplumun aynası olan ve izlediğinizde kendinizi karakterlerden biri olarak görebileceğiniz diziler.

Peki ya İkinci Bahar. Hepimizi ekranlara kitleyen o muhteşem dizi. Bugün tekrar oynatılsa aynı etkiyi yaratacağına emininim.

Sonra bizde de ne oluyor bir nevi Amerikalaşma baş gösteriyor. Rating kavgası başlıyor ve tamamen topluma değmeyen teflon diziler yaşamayan karakterler ve tüm temalar nefret, kin, kıskançlık, savaş, hiddet üzerine.

Tarihi dizilerde karakter incelemelerin derinlemesine, tarihin tarafsız yansıtılması söz konusu değil. Savaş kin hep güçlü bir hükümdar. Errrrkek diziler.  Bunların kreması ise Mafya dizileri. En errrkekk olan onlar. Tüm karakterler siyah, gri ve sakallı. Kötücül bakışlı. Kadın yok varsa da ya bacım havasında ya da mutlaka eşlikçi şirret kadın.

Mafya nedir? Ekşi sözlükten alıntıladım küçük ilavelerle düzenledim:

İtalya’da halkın devlet güçlerinin zulmüne karşı oluşturduğu ve sığındığı toplumsal örgüt. Vaftiz babalığına dayanan aile yapısına dahil olanların korunması veya başlarına bir iş gelirse intikam alınması gibi işleri yapan ve aile mensuplarına iş bulan garip bir kurum işte.
Omerta diye yasaları var uymayanı öldürüyorlar. Bu yasaya göre asla ama asla bir mafya üyesi polise bilgi veremez

Mussolini ikinci dünya savaşından önce Sicilya’yı mafyadan temizlemek için en ufak şüphe duyduğu herkesi sürmüş, çoğunu da öldürtmüş, bunun sonucunda Amerika’ya göç başlamış ve dünyaya yayılmış.

Devletin yasakladığı her ürünün üretimini, dağıtımını ve vergilendirilmesini üstlenen, devlet kadar büyük kurumlara verilen isim.

Pekiii nedir bu mafya güzellemesi. Neden 20 yıl öncesine kadar mafya filmleri az iken, birden tavan yapıyor ve dizilerde sürekli boy gösteriyor. 

Ya da her dizide mafyatik göndermeler ya da içerikler var.  Diyeceksiniz ki döneme uygun da ondan. Şşşşşşt ayıp o da ne demek. Döneme uygun diyerek başımızı belaya mı sokacaksın. 

Ben diyorum ki Baba (Godfather) ve Eşkıya sonrasında ne diye 

yırtınırsınız a beyler. Lütfen yapacaksanız en azından onların derinliğini, gerçekliğini ve zamanın ruhuna uygunluğunu örnek alın ki izleyelim. 

TRT 2’de TABİİ platformunda yayınlanacak Marnalı adlı dizinin tanıtımını ve ilk bölümünü izledim. Bugüne kadar hiç TV da yayınlanan bir mafya dizisini izlememiştim. Bu haftaki konumu daha önceden belirlediğim için tarafsız bir gözle izlemeye çalıştım. Olmuyor ol(a)mıyor. Bundan önce yüzlerce kez yapılmış bir konuyu bol errrrkekli bir şekilde yeni versiyonunu koyunca izlen(e)miyor. 

Yukarıda yazdığım TRT tarafından ilk yapılan dizilere bakın. TABİİ olarak çok gelişmiş olanaklara sahipsiniz. Bu imkanlar sizin dışınızda kimseye tanınmıyor. Eğer bir mafya dizisi yapacaksanız lütfen biraz daha emek verin. Mafya olgusunun devlet içinde uzantıları olmadan ve siyasetle el ele olmadan başarılı olamayacağını devletle rüşvet mekanizmasıyla siyam ikizleri gibi birlikte yaşadığını gösteren konuları cesaretle işleyin. Kızım sussana. Daha üçüncü yazın yayınlanmadan bu haber sitesini kapatmaya mı niyetlendin. 

Ya da Malavita (Aile),Anlat Bakalım (Analyse this) örneklerinden yola çıkalım. 

Aile mafya ilişkileriyle bezenmiş bir karı koca ve çocuklarının aile içi ilişkilerinin eşitlikçi olabildiğini gösteren;

https://share.google/Gn9ysKsXcrN7g72jz

Anlat Bakalım ise Mafya babasının da çok sorunları olabileceğini 

komik bir üslupta işleyen iki güzel film.

https://share.google/sbLGV1VYoW2UWg0y4

Bu senaryoları yazan hanımlar ve beyler bu kadar tek tip klişe erkek olmanın en çok erkeğe zarar verdiğinin lüften farkına varın.  

Lütfen kadını yok sayan ve kuklalaştıran modelden çıkın. Kadının da sözünün sadece aile içinde değil her alanda geçtiğini gösterin. Mesela bir sürpriz yapın. Karı koca birlikte mafyayı yönetsinler. Ya da ailenin erkek çocuğu balet olmak istesin kızı mafya lideri. Baba da bu ikilemleri yaşasın. Ancak nihayetinde işini kızına devretsin. Tüm erkekler bu kadına özensinler. Gurur duysunlar.

Senaryo için size tüyolar vermeye hazırım. Hem böyle bir senaryoyla sadece erkekleri değil kadınları da mafya dizisi izler hale getirebilirsiniz. Size Kadın bakış açısıyla dizinin nasıl zenginleştirilebileceğinin sırlarını veririm. Reyting garantili.

Haaa birinci tercihim bir mafya dizisinin senaryo danışmanlığını yapmak olmaz ama farklı bir şeyler yapmak isteyen yönetmenlere prodüktörlere duyurulur. 

Devletin tüm imkanları elinizdeyken çağımıza uygun o ilk dönem dizileri gibi yüreğe dokunacak olan çağdaş diziler yapmak elinizde. Lütfen halk böyle istiyor martavalının arkasına sığınmayın. Halk çok daha iyisini istiyor ve ona lâyık. Yeter ki siz onu yaratacak sanatçıları bir araya getirin ve vasatı yüceltmeyin. Benden söylemesi.

ÇOK OKUNANLAR