Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, çözüm süreci kapsamında Meclis’te kurulan komisyona ilişkin olarak kaleme aldığı yazısında; “Türk Milleti, Türk Vatandaşlığı, Türkçe, Cumhuriyet, Laiklik, Hukuk Devleti ve Milli Devletin meşru sınırları tartışma konusu olmadığı halde bunlar tartışmaya açılıyor yaygarası yapmak fikri provokasyondur. ‘Türk yerine Türkiyeli denmek isteniyor’ gibi asılsız ve kışkırtıcı iddiaları ortaya atmak fikri sabotajdır” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Uçum, PKK’nın silah bırakması ve fesih kararı ardından Meclis’te kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’na ilişkin olarak değerlendirmelerde bulundu.
Komisyonun siyasi rekabetten arınmış olması gerektiğini söyleyen Uçum’un yazısı şöyle:
“Terörsüz Türkiye yolunda TBMM’de “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu”nun kurulmasıyla bu tarihi dönemde yeni bir sayfa açıldı. Komisyonun yüzde yüze yakın bir temsille kurulması olağanüstü bir öneme sahiptir. Komisyonun kuruluşu Türkiye halkından oluşan Türk Milletine umut vermiştir. Komisyonun ‘aktüel siyaset’in çekişmeleri üzerinden değil, ‘genel siyaset’in ortak ihtiyaçlarına göre konuyu ele alacağına inanıyoruz.
Eminiz ki Komisyon, ‘Devletin aktüel işleyişi’ndeki pratik unsurlardan ziyade asıl olarak ‘Devletin genel işleyişi’ndeki stratejik hususları dikkate alarak konuya bakacaktır. Tüm partilerin ‘demokratik genel siyaset’ odaklı olarak konuya yaklaşması, ‘aktüel boyutlu parti siyaseti’ni tali tutması halinde; rekabet değil işbirliğinin çatışma değil güçbirliğinin çekişme değil fikir birliğinin öne çıktığı bir çalışma yapılabilir. Komisyon nitelikli çalışmalarıyla, çıkaracağı raporlarla, TBMM’nin icrai fonksiyonları için yapacağı tavsiyelerle Cumhuriyetin kuruluşunu tamamlamaya tarihi bir katkı yapabilir.
Komisyon, Cumhuriyetle tescilinmiş ve yüzyılı aşkın süredir devam eden kuruculuğun tamamlanmasında, belirleyici irade olan TBMM için güçlü bir hazırlık yapıp geniş bir mutabakat sağlayabilir. Komisyon çalışmalarını yürütürken; temsil siyaseti yerine doğrudan siyaset yaklaşımına, temsil alanlarının tezleri (tez siyaseti) yerine, halkın genel ve ortak taleplerine (talep siyasetine) üstünlük tanırsa çok daha etkili olabilir. Komisyon, yöntemsel olarak temsili demokraside temsilcinin halk adına ‘fikri öncü’ olması kabulü yerine talep demokrasisinin yenilikçi yaklaşımı olan temsilcinin halkın ‘fikri sözcü’sü olma tarzını tercih ederse çok yüksek bir verim elde edebilir.
“Küçük hesaplara heba etmemek gerekir”
İlk toplantı gösterdi ki Komisyon, Türk Milletinin kapsayıcılığını, Türkiye halkının çeşitliliğini ve özgünlüğünü esas alarak Devlet Millet bütünleşmesi perspektifine göre çalışacak. Bu büyük görevi fikri provokasyonlar ile küçük hesaplara heba etmemek, bu tarihi fırsatın asılsız iddialarla gölgelenmesine izin vermemek gerekir.
Türk Milleti, Türk Vatandaşlığı, Türkçe, Cumhuriyet, Laiklik, Hukuk Devleti ve Milli Devletin meşru sınırları tartışma konusu olmadığı halde bunlar tartışmaya açılıyor yaygarası yapmak fikri provokasyondur. “Türk yerine Türkiyeli denmek isteniyor” gibi asılsız ve kışkırtıcı iddiaları ortaya atmak fikri sabotajdır.”
“Lozan tartışması olmadığı halde varmış gibi tahrikler yapmak bayağı bir oportünizmden başka bir şey değil”
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin isteğiyle hazırlanan ‘Kardeşlik Manifestosu’na dair eleştirilerin ’emperyalist operasyon’ olduğunu söyleyen Uçum, yazısına şu şekilde devam etti:
“Bölgede Türklerin, Kürtlerin ve Arapların birliğine ilişkin Kardeşlik Manifestosunu siyasi ümmetçilik olarak yaftalamak ancak bir emperyalist operasyon olabilir. Bu tuzağa düşmemek gerekir. Türk Milletini oluşturan Türkiye halkının çeşitliliğini gözeterek milli birliği güçlendirmeye vurgu yapan ve Cumhurbaşkanının çalışma ekibi konusunda örnek veren yapıcı yaklaşımları sanki kimlik kotası isteniyor gibi istismar eden fikri saldırganlık düşmanca bir tutumdur ve kötüniyetin sicilli dilidir.
Devlet gündeminde ve resmi süreçlerde bir Lozan tartışması olmadığı halde varmış gibi tahrikler yapmak bayağı bir oportünizmden başka bir şey değildir. Elbette herkesin eleştiri ve yapıcı uyarı yapma hakkı vardır. Ancak yapıcı uyarı niyeti olduğunda önce pozitif adımlar vurgulanır, destek açıklanır sonra sürece ilişkin risklere dikkat çekilerek uyarı yapılır. Bunlar katkı da yapar.
Ama hiç kimsenin fikri sabotaj ve provokasyon yapmak, olmayanı varmış gibi göstererek fikri saldırganlığa girmek, çirkin bir fırsatçılıkla ilerleyen sürece engel çıkarmaya çalışmak gibi bir hakkı yoktur. Böyle yapanlar er geç bu yaptıklarının altında kalır. Türkiye artık ve hele bu dönemde Türkiye karşıtı açık ya da gizli yapılan hiçbir iç ve dış operasyona izin vermez.
Sonuç olarak Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, Türkiye’nin yükselişinin başlamakta olduğu tarihsel bir dönemde tarihe geçecek bir rol üstlendi. Komisyonun her türlü provokasyona ve Türkiye karşıtı operasyona göğsünü gererek ve bunları elinin tersiyle iterek başarılı olacağına inanıyoruz.”