Bu başlığı okur okumaz bazı insanların. ‘bakın şuna cinselik üzerine kitap yazıyor diye konu üzerine biraz okuyunca kendini Freud hakkında bile hatalar bulabilecek düzeye hemen geldiğini sanmaya başladı. haddini bilmez ne olacak!’ diye düşüneceğini biliyorum ve bunu da göze almış durumdayım.
***
Şunu artık herhalde herkesin duymuş olması gerekiyor. Freud çalışmalarında cinsellik boyutuna özel önem veriyor ve vurgularını hep buna yapıyordu.
Bu yıllardır Freud aleyhine söylemlerin konusu olduğundan en azından bu duyulmuş olmalı diye varsayıyorum.
bunu duymuş olabilirsiniz de ama Freud’un aynı zamanda ‘toplumların sapık diye tanımladığı cinsel pratiklerin nasıl olabildiğine değil asıl bizlerin heteroseksüel ilişki veya normal dediğimiz şeyin nasıl olabildiğini araştırmamız bunun cevabını bulmamız gerekiyor’ dediğini belki duymamış olabilirsiniz.
Hatta daha sonra hayatını Freud’ın teorilerini açmaya onları daha geliştirmeye adamış olan Jacques Lacan bu düşünceden yola çıkıp sonunda ‘cinsel ilişki diye bir şey yoktur’ da diyebilmişti.
Anlayacağınız Freud cinselliği anlayabilmemiz için toplumsal cinsiyet tanımı içinde yer alan kadın ile erkek arası ‘normal’ ilişkinin araştırılmasını değil asıl sapkın diye damgalanan ilişki türlerinin araştırılması anlaşılması gerektiğini söylüyordu.
bu arada yeri gelmişken söyleyim Freud seks söz konusu olduğunda normal/anormal ayrımının yapılmasına da karşıydı ve normalin ne olması gerektiğinin tanımının yapılamayacağını düşünüyordu.
***
insanın kendisine özgü normal diye bir seks türünü oluşturması kapasitesi beninin sınırsızlığı kadardı. bu yüzden cinseliği incelemek için Freud başlangıç noktasını doktorlar psikiyatristlerde değil roman yazarlarında bulmaya çalışıyordu. ona göre aslında romanlarında insan beynini yazan bir roman yazarı o beyinin ürettiği hayalleri, fantezileri anlamanın da ustasıydılar
***
işte bu yüzden Freud çok iyi ve sıkı bir roman okuruydu.Tercihi özelikle klasik yazarlardı. Balzac’ı özel severdi. hatta ölümü seçtiği gece gitmeden önce onun kitabından sayfalar okudu.
Jacques Lacan da insan beynini anlamak açısından romanları incelemeyi tercih etmişti. ama o özellikle en çok Ulysses ve Finnegan’s Wake gibi romanların yazarı James Joyce hayranı olduğundan olsa gerek o da yazılarını, konuşmalarını James Joyce’un kitapları gibi yapıyor olmalıydı.
***
o zaman durum böyleyse eğer seksi anlamak açısından eğer romanları incelemek gerekiyorsa o zaman Freud’un bu konunun klasiği olabilecek Marki de Sade’ı neden hiç okumamış olduğunu anlamak mümkün değil. Freud eğer bu ustayı okumuş ve çözümlemiş olsaydı seksin ne olduğu sorusuna daha rahat cevap bulabillecekti diye düşünüyorum. bu yüzden bu eksikliğini Freud’un bir yanlışı olduğunu söylüyorum.
***
bu arada hayatında bir defa ‘partnerinin elini bağladım gözünü maskeyle kapadım’ diye Sade’ı anladığının sanılması komedyasına bir son verilmesi gerektiğini de düşünüyorum.