Salon İKSV, 2025 sonbahar sezonunda dinleyicilerini sınırların ötesine taşımaya devam ediyor.
Melbourne’lü enstrümantal soul-funk kolektifi Surprise Chef ile açılacak sezonda; Grammy adayı Amerikalı özgür ruh Caroline Rose, Londra çıkışlı art-pop üçlüsü Vanishing Twin, yerli rock müziğin en önemli figürlerinden Kaan Tangöze, ıslık virtüözü Molly Lewis, Liverpool’un karanlık folk-rock ikilisi King Hannah, Montréal’in indie-pop öncüsü TOPS ve Eurovision’da Estonya’ya üçüncülük getiren Tommy Cash, Salon sahnesine konuk oluyor.
Eşsiz tarzıyla saykedelik rock müziğin temsilcisi Gevende, Libya disko-funk efsanesi Ahmed Fakroun, 25 yıldır yerli punk sahnesini mizah ve isyanla besleyen Cemiyette Pişiyorum ve melankolik pop prodüktörü Lin Pesto’nun yanı sıra 35. Akbank Caz Festivali kapsamında Moğol-Alman caz vokalisti Enji ve Pakistan’ın sufi-caz topluluğu Jaubi de bu sezon Salon programını renklendiren isimler arasında yer alıyor. Programa eklenecek yeni isimler, önümüzdeki dönemde duyurulacak.
Biletler adresinden, Passo mobil uygulaması üzerinden, Passo perakende satış noktalarından ve İKSV Passo gişesinden alınabilecek.
Öğrenci bileti fiyatları Eczacıbaşı Genç Bilet projesi kapsamında 30 TL olacak.
Mastercard® sahiplerine çarşamba günleri alacakları Salon İKSV biletleri %25 indirimli.
+1 Sunar: Surprise Chef 20 Eylül Cumartesi 22.00
1970’lerin film müziklerinden ve hip-hop’ın temelini oluşturan sample’lardan yola çıkıp enstrümantal soul ve funk’ın sınırlarını zorlayan Melbourne çıkışlı beşli Surprise Chef; Lachlan Stuckey, Jethro Curtin, Carl Lindeberg, Andrew Congues ve Hudson Whitlock’tan oluşuyor. All News Is Good News ve Daylight Savings ile sadık bir dinleyici kitlesi edinen grup, aşırı retro ya da sadece nostaljik olmak zorunda kalmadan yepyeni bir soul müzik yaratabileceklerini fark ettikleri Melbourne banliyösündeki ev stüdyolarından yola çıktı. “Enstrümantal caz-funk’ın melankolik tonları” olarak tanımladıkları müzikleri; çarpıcı davullar, akılda kalıcı klavye motifleri ve flüt sololarıyla öne çıkıyor. Education & Recreation albümlerinden sonra ABD, Avrupa ve Avustralya’da salonları dolduran grup, mayısta yayımladıkları Superb albümünü “birbirimize duyduğumuz sevginin en önemli şey olduğuna dair mütevazı bir anıt” olarak tanımlıyor. Sahnede synth efektleri, sıradışı perküsyonlar, sürpriz tempolar ve gitar dokunuşlarıyla beklenmedik olanın peşinden gidiyorlar.
+1 Sunar: Caroline Rose 25 Eylül Perşembe 21.30
Grammy’e aday gösterilen Caroline Rose, bağımsız sahnenin başına buyruk seslerinden biri. Psychobilly’den synth-pop’a, alternatif country’den shoegaze’e uzanan albümleri, onun “tuhaf bir açık büfe”ye benzettiği zihninin ürünü. I Will Not Be Afraid, LONER ve Superstar ile türler arasında özgürce dolaşan Rose, Şubat 2025’te GarageBand ile kaydettiği yeni albümü year of the slug’ı ham hâliyle yalnızca Bandcamp üzerinden yayımladı. Dijital platformlara mesafeli duran sanatçı, “An Evening With” turnesi kapsamında bağımsız sahneleri turlarken, Salon’da da sade ama etkileyici bir performansla dinleyiciyle buluşuyor.
+1 Sunar: Kaan Tangöze 26 Eylül Cuma 22.00
Yerli rock müziğin efsane ismi, Kaan Tangöze, müzik kariyerinde 90’ların sonunda Duman’la parladı. “Eski Köprünün Altında”, “Oje” ve “Bal” gibi şarkılarla yalnızca bir grubun değil, bir kuşağın sesi hâline geldi. Uzun yıllar boyu süren yüksek voltajlı grup serüveninin ardından Tangöze, 2015’te yayımladığı solo albümü Gölge Etme ile gitarı ve mızıkası eşliğinde, sözleri çoğunlukla kendine ait akustik şarkılara yöneldi. Özdemir Asaf’tan Aşık Mahzuni Şerif’e, Karacaoğlan’dan Anadolu’nun sözlü halk geleneğine uzanan dizelerle oluşturduğu repertuvar, hem geçmişten izler taşıdı hem de bugüne kök saldı. Yalın olduğu kadar güçlü parçalarıyla Kaan Tangöze, solo projesiyle Salon’a konuk oluyor.
+1 Sunar: Vanishing Twin 27 Eylül Cumartesi 22.00
Londra çıkışlı deneysel pop üçlüsü Vanishing Twin, şarkıcı ve multi-enstrümantalist Cathy Lucas; davulda Valentina Magaletti ve elektroniklerde Susumu “Zongamin” Mukai’den oluşuyor. Adını Lucas’ın anne karnında kaybolan ikizinden alan grup, 2016’daki çıkış albümleri Choose Your Own Adventure ile art-pop ve saykedelik sularına yelken açtı. The Age of Immunology’de Lucas’ın vokali dikkat çekerken, elektronik sound’uyla öne çıkan Afternoon X albümü Pitchfork tarafından övgüyle karşılandı. Stereolab ve Broadcast sevenlerin yeni favorisi Vanishing Twin, krautrock, post-punk ve saykedelik pop’un kesişiminde hipnotik bir canlı performans sunuyor.
Lin Pesto “KABUL’’ Albüm Lansmanı 2 Ekim Perşembe 21.30
Ankara’da doğup büyüyen Lin Pesto’nun kayıt teknolojilerine ve pop müziğe ilgisi, YouTube’da yayımladığı cover’lardan kendi şarkılarına uzanıyor. Bülent Ersoy’un Maazallah yorumuyla binlerce kişiye ulaştı. 2019’da Taner Yücel prodüktörlüğünde yayımladığı synth-pop ağırlıklı kısaçalar SON’un ardından, 2024 başında çıkan Üzgün ve Gözyaşı Odası teklileriyle sessizliğini bozdu. İlk uzunçaları KABUL’ün lansman konseri için nostaljik tınıları, puslu vokalleri ve duygu yüklü sözleriyle Salon’un yolunu tutuyor.
Gevende 3 Ekim Cuma 22.00
Hiçbir dile ait olmayan sözleriyle türlerin ötesinde bir kolektif olan Gevende, 2000 yılında Eskişehir’de kuruldu. 2006 tarihli Ev albümünün ardından İstanbul’dan Nepal’e uzanan bir yolculuğa çıktı. 2011’de Eivind Aarset’i konuk ettikleri Sen Balık Değilsin albümünü, 2017’de yayımladıkları Kırınardı izledi. 2024 başında verdikleri görkemli konserle 20. yıllarını kutlayan grup, mart ayında yayımlanan, sekiz yıl aradan sonra gelen yeni teklileri Düş ile yeni albümü de müjdeledi. Her performansında müziğinden vokaline doğaçlamanın tanımını yeniden yapan Gevende, başka başka insanların, coğrafyaların, kültürlerin hikâyeleriyle örülü müziğiyle bu sezon Salon’da.
Akbank Caz Festivali: Enji 4 Ekim Cumartesi 22.00
Moğolistan’ın müzikal geleneklerini caz ve folk unsurlarıyla buluşturan şarkıcı ve besteci Enji, kimlik ve aidiyet gibi meseleleri mecazi bir dille, ihtiyatlı ama umutlu bir bakışla ele alıyor. Mayıs 2025’te yayımladığı dördüncü stüdyo albümü Sonor, tıpkı önceki albümleri Ursgal ve Ulaan gibi, kolayca bir türe sığmayan esnek bir yapıya sahip. Moğol halk müziği geleneği urttin duu ile caz temelli doğaçlamaları bir araya getiren Enji, 35. Akbank Caz Festivali kapsamında Salon İKSV sahnesine bas gitarda River Adomeit ve gitarist/besteci Paul Brändle eşliğinde çıkıyor.
Akbank Caz Festivali: Jaubi 9 Ekim Perşembe 21.30
Klasik Kuzey Hindistan müziğini modal caz ve hip-hop estetikleriyle harmanlayan Jaubi, ismini Urducada “her neyse / her kimse” anlamına gelen bir kelimeden alıyor. 2016’da yayımladıkları J Dilla yorumu Time: The Donut of the Heart ile dikkat çeken Jaubi, 2019’da Lahor’da İngiltere caz sahnesinden Tenderlonious ve klavyeci Marek “Latarnik” Pędziwiatr ile doğaçlama kayıtlar gerçekleştirdi. Bu birliktelikten Ragas from Lahore ve Nafs at Peace doğdu. The Guardian’ın “En İyi 10 Küresel Albüm” listesinde yer alan Nafs at Peace’in ardından yayımlanan A Sound Heart, Jaubi için hem işitsel hem spiritüel bir dönüşümün parçası. İçsel arayış ve mistisizmin cazda yankılanışı, 35. Akbank Caz Festivali kapsamında Salon’da.
Ahmed Fakroun 10 Ekim Cuma 22.00
Geleneksel Arap melodilerini synth-pop, groove, disko ve funk’la buluşturan Ahmed Fakroun, kimliğini sınırların ötesinde inşa eden bir 70’ler ve 80’ler yıldızı. 1953’te Libya’nın Bingazi şehrinde doğan sanatçı, 1986’daki ABD hava saldırılarının ardından artan uluslararası yaptırımlar nedeniyle uzun süre yurtdışında yaşamak zorunda kaldı. Paris’te Europop ve Fransız art rock’una ilgi duyduğu yılların ardından, 1980’lerin ortasında yayımladığı yedinci albümü Mots D’Amour ile dünya müzik sahnesinde yerini aldı. Soleil Soleil parçasıyla Avrupa çapında ün kazanan Fakroun, bu çıkışında Jean-Baptiste Mondino imzalı klibin de etkisiyle Talking Heads kıyaslamalarını beraberinde getirdi. Son on yılda DJ’ler ve plak şirketleri tarafından eski şarkıları yeniden keşfedilip anonim düzenlemelerle dolaşıma sokuldu. David Byrne ve Bat For Lashes’ın da favorileri arasında yer alan Fakroun, şu sıralar ikinci yükselişini yaşıyor. Dekmantel ve Le Guess Who gibi festivallerin ardından rotasında bu kez Salon var.
+1 Sunar: Molly Lewis 23 Ekim Perşembe 21.30
Los Angeles müzik sahnesinin efsanelerinden biri olmaya aday bir ıslık virtüözü olan Molly Lewis, ıslığını bir enstrüman gibi kullanıyor. Kimi zaman Schumann bestelerine, kimi zaman Brezilya cazına, spaghetti Western baladlarına ya da noir lounge’a eşlik ediyor. Yma Sumac’ı anımsatan bu sesiyle La Femme, Sébastien Tellier ve Dr. Dre gibi isimlerle işbirliği yapan Lewis, Barbie filminin soundtrack albümünde de kendine has tarzıyla yer aldı.Şangay’daki Yuz Müzesi’nden Cannes Film Festivali’ne, Mexico City’den Yeni Zelanda’ya pek çok etkinlikte sahneye çıktı. Açık kapı politikasıyla kaydedilen albümde Rogê, Badbadnotgood’dan Leland Whitty ve Chester Hansen, Thee Sacred Souls, Marco Benevento ve Leon Michels gibi isimler yer alıyor. Café Molly’de loş ışıklar, kadife koltuklar ve buz gibi martiniler eşliğinde; Hollywood caz kulüplerinin, İtalyan sinema müziklerinin ve âşıkların uzun kucaklaşmalarının izinde.
Cemiyette Pişiyorum 8 Kasım Cumartesi 17.00-8 Kasım Cumartesi 22.00
Tolga Can Saygılı ve Ali Özdemir’in fanzin yazarlığından gelerek kurduğu, politik taşlamalar, mizah ve gürültüleriyle yerli punk sahnesindeki ateşi 25 yıldır harlayan Cemiyette Pişiyorum, yeni stüdyo albümleri öncesinde gürültü ve isyanı Salon’a taşıyor. 2000’lerde “Süper Aşk Şarkısı” ve “Gripin” gibi şarkılarla hatırı sayılır bir yeraltı kitlesi edinen ve birçok kuşağın ezberine giren grup, Beyoğlu’nda başlayan çeyrek asırlık yolculuğunun ardından Salon’da zihinlerden silinmeyecek bir punk rüzgârı estirecek. Grup, 18 yaş altı seyirciler için 17.00’de matine, 18 yaş sınırının geçerli olduğu dinleyiciler içinse aynı gün 22.00’de suare konseriyle sahnede olacak.
The Necks 9 Kasım Pazar 20.00
35 yılı aşkın süredir aynı üçlüyle yola devam eden Avustralyalı kült grup The Necks; Chris Abrahams (piyano, Hammond org), Tony Buck (davul, perküsyon, elektro gitar) ve Lloyd Swanton’dan (kontrbas, bas gitar) oluşuyor. 1987’de Sydney’de kurulan grup, serbest formdaki deneysel caz besteleri ve saatler sürebilen tekrarsız doğaçlamalarıyla tanınıyor. 1989 çıkışları Sex, yalnızca iki ölçülük bir motif etrafında gelişen bir saatlik doğaçlamaydı. Konserlerinde prova yapmıyor, bütünüyle sezgilerine ve aralarındaki güvene dayanıyorlar. New York Times onları “dünyanın en iyi üçlüsü”, LA Times ise “en etkili müzik topluluklarından biri” olarak tanımlıyor. 2024 çıkışlı son albümleri Bleed, 42 dakikalık tek bir besteden oluşuyor. Mekân akustiğinin müziğin bir parçası hâline geldiği konserler, adeta ambient dokularla örülü bir müzikal ayin haline geliyor.
+1 Sunar: King Hannah 16 Kasım Pazar 20.00
Indie rock’un Liverpool çıkışlı, esaslı ikilisi King Hannah; Hannah Merrick ve Craig Whittle, hayatın sıradan anlarını melodilere dönüştürüyor. I’m Not Sorry, I Was Just Being Me albümünde hissedilen “gündeliğin estetiği”, Big Swimmer’da “gündeliğin şöleni”ne evriliyor. Merrick’in sisli, mizahi anlatımı ile Whittle’ın ateşli gitarları buluşuyor; iki şarkıda Sharon Van Etten da vokalleriyle eşlik ediyor. 70’lerin zengin tınılarıyla 90’ların buğulu gürültüsünü harmanlayan King Hannah, +1 Sunar: Gezgin Salon Festivali’nden sonra bu kez Salon sahnesinde.
+1 Sunar: TOPS 28 Kasım Cuma 22.00
2010’ların başında Montréal’in bağımsız müzik sahnesinden doğan, Fleetwood Mac ve Mazzy Star izleri taşıyan indie-pop öncüsü TOPS’ın bu kadar uzun soluklu olmasının sırrı, içten şarkı sözlerinde ve kendiliğinden gelişen, saf kayıtlarında saklı. Beş albüm, sayısız turne ve gerçekleştirdiği yan projenin ardından TOPS, 2020 çıkışlı I Feel Alive’dan sonra gelen ilk albümleri Bury the Key’i 22 Ağustos’ta yayımlıyor. Ghostly International etiketiyle çıkan bu ilk kayıtları, topluluğun sofistike-pop anlayışına daha keskin çizgiler kazandırıyor. Artık naif değil; toksik davranışlar, hazcılık, kıyamet hissi ve geleceğin belirsizliğiyle dolu bir disko aleminde dolaşıyor. Jane Penny’nin sıcak sesi ve sahnede bolca başvurduğu flüt, 80’ler soft rock’ından ilham alan synth melodiler ve loş ışıklarla buluşuyor.
+1 Sunar: Tommy Cash 4 Aralık Perşembe 21.30-5 Aralık Cuma 22.00
Spotify’da 39 milyonu aşan dinlenme ve TikTok’ta neredeyse 2 milyon takipçili Estonyalı sanatçı Tommy Cash, Eurovision’da seslendirdiği Espresso Macchiato ile ülkesine üçüncülüğü getirdi. Yarının trendlerini bugünden yaşatan, cesareti ve kıvrak zekâsıyla yaratıcılığını tüm dünyaya kanıtlayan Tommy Cash, kitleleri peşinden sürüklüyor. Doğu Avrupa’nın enerjisini küresel sahnelere taşıyan Tommy Cash’in müziğinde akılda kalıcı ritimler ve eğlenceli sözler çabasız bir şekilde bir araya geliyor. Her daim karizmatik ve havalı kalmayı başaran Cash’i Vogue, “asi ve sürreal denecek kadar komik” olarak tanımlıyor. Tommy Cash; teatral vokallerini ve rave ritmini de yanına alıp yeni sezonda Salon’u benzersiz bir enerjiyle sarıyor.