Ekonomist Hakan Kara, Merkez Bankası’nın enflasyon tahminlerinde ara hedef ve tahmin ayrımına getirmesine yönelik, “Merkez Bankasının açıkladığı strateji değişikliği doğru yönde atılmış bir adımdır. bu ülkenin önde gelen ekonomi gazetelerinde köşe yazısı yazanların ve kanaat önderlerinin daha sorumlu davranması gerektiğini düşünüyorum” dedi.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) yılın üçüncü enflasyon raporunda çerçevede bir değişikliğe giderek ara hedef uygulamasına geçtiğini duyurdu.
Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan açıklamasında bundan böyle, veri akışına bağlı olarak revize edebilecekleri “enflasyon tahminlerinin” yanı sıra, rapor dönemleri arasında olağanüstü gelişmeler olmadığı sürece değiştirmeyeceğimiz “ara hedeflere” sahip olacaklarını söyledi.
Bu ara hedeflerin, orta vadede enflasyonun yüzde 5’e gittiği dezenflasyon sürecinde, daha kısa bir vadede ulaşılması taahhüt edilen yıl sonu enflasyon düzeyleri olduğunu dile getiren Karahan, “Bu bağlamda, ara hedefler içsel para politikası patikasını belirlerken referans olarak alınacaktır. Böylece, kontrol ufku içerisinde enflasyonun ara hedeflere yakınsaması sağlanacaktır” demişti.
“2025 hedefini değiştirmemesi de son derece doğrudur”
Eski TCMB başekonomisti Hakan Kara ara hedef uygulamasına yönelik kamuoyunda ve sosyal medyada yer alan görüşleri eleştirerek, insanları “sağduyuya” davet etti.
Kara’nın açıklamaları şu şekilde:
“Merkez Bankasının yeni iletişim stratejisi konusunda kafa karışıklıklarının devam ettiğini görüyorum. Neymiş efendim, nasıl olur da 2025 yılı hedefi yüzde 24’te tutulurken tahmin yüzde 25-29 aralığına çıkarılırmış. (Hoş, bana göre yeni tahminin orta noktası da makul değil ama o ayrı konu)
Hedef ile tahminin ne zaman ve hangi durumlarda farklılaşacağını basit bir örnekle açıklayayım: Bir şirket düşünün, sene başında yıllık plan-program yapmış. Fakat çeşitli faktörlerden dolayı planlanandan daha zayıf bir performans gerçekleşmek üzere. Yıl bitimine 3 ay kalmış ve sene başındaki hedefin tutmayacağı ortaya çıkmış. Yani artık bu saatten sonra hedefi tutturmak mümkün değil. Şimdi bu şirketin CEO’sunun sene başında koyduğu hedefe ulaşamayacağını anlayınca 3 ay kala hedef değiştirerek yıl sonunda “hedefimi tutturdum” diye böbürlene böbürlene dolaşması mı doğrudur, yoksa yıl sonuna dair revize/güncel tahminleri ortaya koyarak sene başında belirlediği hedefi yıl sonunda neden tutturamadığını paydaşlarına detaylı olarak açıklaması mı daha doğrudur? Tabii ki ikincisi. İşte merkez bankası da artık ikincisi gibi davranacağını söylüyor ve bu sene hedefini tutturamayacağını tahmin ettiğini kamuoyuna açıklıyor. Bu yıl hedefim yüzde 24 idi ve bunu tutturamayacağım, tahminim yüzde 25-29 aralığı diyor.
Sene bitince detaylı şekilde muhasebe yapacağını ilan ediyor. Buna yanlış demek Merkez Bankacılığının M’sinden anlamamaktır. Buna karşılık 2026 yılına dair hedefini revize ederek daha gerçekçi ama yine iddialı bir yere koyuyor. 2026 tahmini ve hedefi uyumlu çünkü 2026 yıl sonuna daha çok var. Para politikasının kontrol alanı içinde olduğundan hedefini tutturabilecek şekilde para politikası duruşunu belirleyeceğine söz veriyor.
Söz verdiğini tam olarak uygulayabilir mi o ayrı konu. Her durumda kamuoyunu inandırmak zaman alır. Çünkü insanlar artık duyduğuna değil gördüğüne inanıyor.
“Merkez Bankası stratejisi doğru bir adımdır”
Özetle Merkez Bankasının açıkladığı strateji değişikliği doğru yönde atılmış bir adımdır. 2025 hedefini değiştirmemesi de son derece doğrudur. Banka eleştirilecekse bir iletişim yanlışından döndüğü için değil, geçmişte hedefi ve tahmini tutmadığı için veya son iki yılda sıkça hedef değiştirdiği için eleştirilmeli — ki ben de bu sorunlara epey değiniyorum. Eleştiri yerinde ve dozunda yapıldığında faydalı olur.
Sosyal medyada olumsuz haberler daha fazla prim yaptığı için her fırsatta vur abalıya şeklinde yorum yapmanın, popülerlikle gelen kısa vadeli kişisel haz dışında kimseye faydası olmuyor. Zararı ise büyük. Tabii ki herkesten sağduyu beklemek gerçekçi olmaz ama en azından bu ülkenin önde gelen ekonomi gazetelerinde köşe yazısı yazanların ve kanaat önderlerinin daha sorumlu davranması gerektiğini düşünüyorum.”