Bu fotoğraflar ve paylaşım: Hürriyet’in ‘Vefat İlanları’ döneminin sonu mu?
21 Ağustos 2025

Dün Instagram’dan telefon ekranıma bir mesaj geldi:

Aynen şöyle diyordu:

“Reels videon 109 bin kez görüntülendi. Tebrikler…”

Altında da şu ifade vardı:

“Bir sonraki Reels videon bunu geçebilir mi…”

İçimden “Umarım bir daha böyle bir Reels videom olmaz” dedim.

Çünkü Reels videom, Tansu ve benim Paris yıllarımızdan, sonra Ankara yıllarımızdan arkadaşımız Figen Batur’un ölümünü duyurmak üzere yaptığım bir paylaşımdı.

Hürriyet’in ‘Vefat ilanı’ tekeli sona mı eriyor?

Instagram’dan gelen mesaj üzerine bir İletişim sosyoloğu olarak düşünmeye başladım.

Aslında yaptığım paylaşım basbaya bir “Vefat ilanıydı…”

Daha doğrusu Batı’da “Obituary” denilen türle ölüm ilanı arasında bir şeydi.

Kurulduğundan bu yana  Türkiye’de “Ölüm ilanlarının” neredeyse tekelini elinde tutan Hürriyet Gazetesi’nin eski bir çalışanı olarak kendi kendime sordum?

Acaba Instagram’dan gelen bu mesaj, “Gazetelerde ölüm ilanı döneminin sonu mu?”

Aynı gün bir yakınını kaybeden dostum gazete ilanı hazırlıyordu

Neden bu soruyu sorduğumu da anlatayım.

Aynı gün yakın bir dostum da yakınını kaybetmişti.

O gün, vefat ilanı metninin hazırlanması, gazeteye iletilmesi için uğraşıyordu.

O gazetenin gerçek satış rakamını biliyorum.

Küçük bir karşılaştırma yaptım.

Instagram’da benim paylaşımım 110 bin kişiye direk olarak ulaşmıştı.

Arkadaşımın verdiği ölüm ilanı ise 20 bilemediniz en fazla 30 bin adet satılan bir gazete ile ancak o kadar insanın eline ulaşacaktı.

Bunların kaçı o ölüm ilanını görecek belli değildi.

Benim vefat paylaşımım gazetenin en az 5 katı insana ulaştı

Yani benim hesabımla Figen Batur için paylaştığım “Ölüm ilanı”, o kağıt mevkutenin en az 5 katı insana ulaşmıştı.

Aynı mesajım 5 ayrı internet haber sitesinde de kullanıldı.

Yani 5 katı değil belki 10 katı  insana gitmişti.…

Ama tek mesele ulaşılan insan sayısı değil…

Aynı zamanda ulaşılan insana verilen mesaj…

Instagram paylaşımım ‘Yeni nesil obituary’

Benim paylaşımım farkı şuydu: 

Üzerinde “ACI KAYIP” gibi klasik bir ifade yoktu.

Başlık aynen şöyleydi:

“GÜZEL ANKARA KIZI FİGEN 

BATUR’U KAYBETTİK 

Altındaki metin de şöyle:

“Ankara Yeşilyurt sokağın güzel kızıydı. 

Paris Maree’nin güzel kızıydı.

İstanbul’un güzel kızıydı. 

Tuncay abla (Sünkitay) ile Argun abinin (Sünkitay) güzel kızıydı.  

Sarp’ın güzel annesiydi. 

Gülümsün’ün güzel ablasıydı. 

Tansu ve benim güzel arkadaşımızdı. 

Enis Batur’la Ankara’daki evi 1980’lerin Çınaraltı’sıydı. Yusuf Atılgan, Oruç Aruoba, Bilge Karasu, Selim İleri, Filiz, Şahin Yenişehirlioğlu, Ece Ayhan, İlber Ortaylı, Tahsin Yücel, İlhan Usmanbaş… 

Kimler kimler geçti o evden. 

Ankara’nın gizli entellektüeliydi Figen. 

Hayatı güzel yaşamanın, güzel yaşatmanın zarif simyacısıydı. 

Adı hiç konmamış bir Hayat loncasının piriydi. 

Hürriyet’teki yazıları gezmeyi sanat haline getiren birer başeserdi. 

Elinin ve aurasının dokunduğu her yeri bir hayat vahası olarak işaretler, bir hayat teruarı haline getirirdi. 

Figen bu ülkenin büyük yazarlarının, sanatçılarının arka oda sırdaşıydı.”

Vefat paylaşımımda eksik bir cümle

Dikkat ederseniz, bu bir ölüm ilanı ama aynı zamanda onu aşan bir obituary özelliği var.

Hatta her ikisini aşan bir de duygusallığı var.

(Bu paylaşımı yaptıktan sonra burada bir cümlenin eksik olduğun farkettim. Figen’in çok sevdiğim anne ve babası Tuncay ve Argun Sünkitay’ın isimlerini eklemeyi unutmuşum. Burada ekledim.)

20. yüzyılın “Ölüm ilanı” dönemi kapanıyor

1986 yılından 2018 yılına kadar yazılı medyanın bir çalışanı olarak şunu  rahatlıkla yazabilirim.

Bir yüzyıldan  fazladır yazılı medyanın en önemli unsurlarından biri olan “Klasık Ölüm İlanları” dönemi kapanıyor.

Ayrıca, New York Times ve başka Amerikan gazetelerinin geliştirdiği “Klasik Obituary dönemi” de kapanıyor.

Daha doğrusu artık dijital alemde ve özellikle sosyal paylaşım platformlarında 21’inci Yüzyılın, “Ölüm ilanı” ile eski “Obituary’nin” bileşiminden de ileri giden “Digital  obituary dönemi” açılıyor.

Kefenin cebi yoktur ama vefat ilanının cebi vardı

Bu da Türkiye’de özellikle Hürriyet gazetesi için bir dönemin sonu oluyor denebilir.

Hepimizin bildiği bir deyiş:

“Kefenin cebi yoktur…”

Ama “Vefat ilanının” vardı.

Hürriyet Gazetesi, Türkiye’de “Varlıklı sınıfın” “Vefat hiyerarşisini” Türkiye’ye taşıyan gazeteydi.

Tam sayfa ilan, birbiri ardına 6-7 sayfa ilan bu hiyerarşinin en tepe noktasıydı.

İşte bu dönem kapanıyor.

Sosyal paylaşım “Vefat ilanı hiyerarşisini” ortadan kaldırıyor.

Benim yaptığım gibi beş kuruş ödemeden, en sevdiğiniz arkadaşınızın “Obituary”sini yüzbinlerce insana ulaştırabilirsiniz.

Kağıt üzerindeki vefat ilanı artık bitmiş bir hiyerarşinin nostaljik geleneği

Özetle, sosyal paylaşım ve internet çağı,  Hürriyet’e ölüm ilanı vermenin anlamını değiştirdi.

Bu ilan artık, ölüm haberini çok sayıda insana iletme anlamını taşımıyor.

Olsa olsa, kaybolmuş bir “Vefat ilanı nostaljisini” gelenek olarak sürdürme duygusu olabilir.

“İlan verme” kavramı da tarihe karışıyor, onun yerini “Ölüm ilanı paylaşımı” alıyor.

Çünkü artık ölen kişinin sevenleri kendi ailesini bile beklemeden, kendi obituary’lerini paylaşıyorlar.

Böylece vefat ilanı belki de tarihinde ilk defa demokratikleşiyor.

ÇOK OKUNANLAR