Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini öğrenmek ve faillerin yargılanması talebiyle 1995 yılından bu yana İstanbul’da İstiklal Caddesinin üzerindeki Galatasaray Meydanı’nda oturma eylemi yapan , 1065’inci haftada da meydandaydı.
Cumartesi Anneleri 1065. haftada, 1992 yılında gözaltında kaybedilen işçi Mehmet Ertak’ın akıbetini sordu.
Açıklamada, Ertak’ın daha önce 2 kez gözaltına alınıp işkenceye maruz bırakıldığı, 18 Ağustos 1992 tarihinde gözaltına alındıktan sonra bir daha kendisinden haber alınamadığı aktarıldı.
JİTEM personelinin itiraflarına da yer verilirken dosyayı AİHM’e taşıyan avukat Tahir Elçi’ye yapılan kötü muamele ve işkencelerle beraber AİHM’in oybirliğiyle mahkûmiyet kararı verdiği hatırlatıldı.
Açıklamanın tamamı şu şekilde:
“1065. haftamızda, AİHM’in mevcut delilleri yeterli bularak oybirliğiyle mahkûmiyet kararı verdiği; ancak iç hukukta kovuşturma aşamasına dahi gelmeyen, sonuçsuz bırakılan Mehmet Ertak dosyasıyla bir kez daha kamuoyu karşısındayız.
32 yaşındaki dört çocuk babası Mehmet Ertak, Şırnak’a bağlı Rezuk Mezrası’nda yaşıyordu. Bölgedeki bir kömür ocağında işçi olarak çalışan Ertak, daha önce iki kez gözaltına alınmış ve ağır işkence gördükten sonra serbest bırakılmıştı.
Ertak ve aynı işyerinde çalışan üç akrabası, 18 Ağustos 1992 tarihinde işten eve dönmek üzere yola çıktı. Bindikleri araç, kontrol noktasında resmi giyimli polislerce durduruldu. Kimlik kontrolünün ardından Mehmet Ertak gözaltına alınarak Şırnak Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. Burada gözaltına alındığına dair tutanak tutuldu; ancak emniyete başvuran ailesine gözaltına alınmadığı söylendi.
Baba İsmail Ertak bunun üzerine savcılığa başvurdu. Üç kişi Mehmet Ertak’ın gözaltına alındığını, altı kişi ise işkence edilirken gördüğünü tanıklıkla doğruladı. Olay, soru önergeleriyle Meclis gündemine taşındı. Fakat aile, tüm tanıklara, belgelere ve delillere rağmen her başvuruda inkârla karşılaştı.
1997 yılında JİTEM personeli Murat İpek, kamuoyuna da yansıyan itiraflarında; “Mehmet Ertak’ı, Şırnak Emniyet Müdürü Necati Altuntaş ve Terörle Mücadele Şube Müdürü Mehmet Kaplan’ın emriyle öldürüp gömdük” dedi. Ayrıca yaptıkları tüm infazların dönemin OHAL Valisi Ünal Erkan’ın bilgisi dahilinde gerçekleştiğini açıkladı.
Tüm başvuruları sonuçsuz kalan aile, AİHM’e başvurdu. Ancak Mehmet Ertak’ın ailesini AİHM’de savunmaya hazırlanan Avukat Tahir Elçi’nin bürosu polis tarafından basıldı, dava dosyalarına el konuldu. Gözaltına alınan Tahir Elçi kötü muameleye ve işkenceye maruz kaldı. Buna rağmen tüm tehdit ve baskılara karşı AİHM başvurusu gerçekleştirildi.
AİHM, mevcut delillerin Mehmet Ertak’ın gözaltına alınıp işkence sonucu öldüğünü hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde kanıtladığına hükmetti. Mehmet Ertak’ın ölümünden hükümetin sorumlu olduğu, buna devlet görevlilerinin neden olduğu kararını vererek Türkiye’yi yaşam hakkını ihlalden oybirliğiyle mahkûm etti.
Mehmet Ertak’ın gözaltında kaybedilişinin 32. yılında, adli ve siyasi makamları bir kez daha göreve çağırıyoruz:
• Mehmet Ertak dosyasında inkâra ve cezasızlığa son verin.
• AİHM kararını uygulayın.
• Mehmet Ertak’ın gözaltında işkenceyle öldürülmesi ve bedeninin kaybedilmesiyle ilgili etkin bir soruşturma ve kovuşturma yürütme sorumluluğunuzu yerine getirin.Kaç yıl geçerse geçsin, Mehmet Ertak için, tüm kayıplarımız için ve Tahir Elçi için adalet istemekten; devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz.”