Sevgili İrem,
Ben son bir yılda Ozempic kullanarak 20 kilo verdim. Kocam “yeni halime bayıldım” diyor, kıyafetlerim değişti, enerjim yerine geldi… Ama işin garibi, yatak odasında hâlâ aynı sorunları yaşıyoruz. Ben “zayıflayınca cinsellik de düzelir” diye umut etmiştim ama olmadı. Kocam hâlâ mesafeli, bazen bahaneyle erken uyuyor, bazen de telefonla oyalanıyor. Kilo gitti ama aramızdaki mesafe kalakaldı. Nerede yanlış yapıyoruz?
Değerli okurum,
Öncelikle tebrikler! 20 kilo vermek kolay iş değil, büyük azim ve emek ister. Ama şu kısmı dürüstçe söyleyeyim: zayıflamak otomatik olarak seks hayatını düzeltmez. O bir “yan etki” olabilir, ama garanti değildir.
Çünkü cinsellik sadece bedenle ilgili değildir; beyin, kalp, iletişim ve hormonlar işin içine karışır. Sen kendini yeniden keşfetmişsin ama eşin bu yolculuğa aynı hızda katılamamış olabilir. Hatta bazen kilo kaybı, partnerde “ben yetersiz miyim, acaba başkası mı dikkatini çeker?” gibi kaygıları da tetikleyebilir. İşte o zaman yatak odasında geri çekilme başlayabilir. Senin bedenin değişti, özgüvenin yükseldi. Eşin ise aynı kaldı. Bu fark bazen görünmez bir mesafe yaratır. Onunla “ben değiştim, ama seni de hayatımda istiyorum” mesajını açıkça konuşmak gerekiyor.
Partnerinin kaygılarını azalt. Yeni bedeninle onun yanında çıplak ol, öpüşmeyi ve dokunmayı artır. Seks sadece penetrasyon değildir; tensel temas güveni geri getirir. Spor yapmak, yürüyüşe çıkmak, birlikte yemek hazırlamak… Paylaşılan yeni alışkanlıklar yatak odasına da taşınır. Libido farkları, kilo kaybı sonrası kimlik değişimi ve çift dinamikleri için cinsel terapi çok faydalıdır. Sevgili okurum, unutma: Seks hayatı sadece bedenle değil, bağ ile güzelleşir. Sen kilo vermişsin, ama ilişkiniz de biraz “diyet”e girmiş gibi görünüyor. Şimdi sıra, kalpleri beslemekte.
Doğumdan sonra idrar kaçırma cinselliğimizi bitirdi
Sevgili İrem,
Benim meselem biraz sıra dışı olabilir. Doğumdan sonra idrar kaçırma sorunum başladı. Doktorum “pelvik taban egzersizleri yap” dedi ama işin öteki tarafı var: Eşimle birlikte olmak istediğimizde ben sürekli endişeleniyorum. Ya kontrol edemezsem? Ya rezil olursak? Bu kaygı yüzünden yakınlaşmaktan kaçıyorum. Kilo versem, egzersiz yapsam da beynim “acaba şimdi olacak mı?” diye sürekli tetikte. Yani aslında isteğim var, eşimi seviyorum ama vücuduma güvenemiyorum. Ne yapmalıyım?
Değerli Okurum,
Öncelikle şunu bil: yalnız değilsin. Araştırmalar doğum yapmış kadınların %30–40’ında pelvik taban zayıflığına bağlı idrar kaçırma görüldüğünü söylüyor. Ama kimse çarşıda pazarda “bende de oluyor” diye konuşmadığı için, sen kendini “garip” sanıyorsun. Halbuki gayet sık rastlanan bir durum.
Uzmanlara göre pelvik taban egzersizleri (Kegel) gerçekten işe yarıyor. Ama “bugün yaptım yarın düzeldi” gibi hızlı değil; en az 3–6 ay düzenli yapınca fark hissediliyor. Bazı kadınlarda doğum sonrası estrojen azalması da etkili olabilir, doktorun gerekirse lokal östrojen krem önerebilir. Fizik tedavi ya da pelvik taban fizyoterapistleri mucize yaratabiliyor; Türkiye’de de artık bu alanda uzmanlar var.
Seks sırasında “ya olursa” kaygısı beynin “fren sistemi”ni çalıştırır. İstediğin kadar arzu olsun, beyin frene basınca motor çalışmaz. Bu noktada eşine açık olmak önemli. “Ben endişeliyim, ama senin yanında güvende hissetmek istiyorum” demek, baskıyı azaltır. Yakınlık öncesi idrar torbasını boşaltmak kaygıyı azaltır.Basıncı azaltan pozisyonları tercih edin (ör. üstte senin olduğun ya da yan yatma).Olursa da dünyanın sonu değil. Birlikte gülüp geçebilmek, utançtan çok bağ kurar. Lazer tedavileri ya da küçük girişimler de mevcut, ama çoğu kadın basit egzersizlerle toparlıyor. Bunu danışabilirsin.
Sevgili okurum, senin sorunun aslında “cinsel isteksizlik” değil, “cinsel özgüven eksikliği.” Bunu yeniden inşa etmek mümkün. Unutma: Seks sadece mükemmel bedenlerle değil, gerçek bedenlerle güzeldir. Ve gerçek bedenler bazen doğum yapar, bazen sarkar, bazen de… küçük kazalar yapar.Cesaretini kaybetme. Bu hikâyede tek başına değilsin.
Sevişirken aklım eski sevgililerinde
Sevgili İrem Hanım,
Belki biraz tuhaf gelecek ama ben nişanlımla sevişirken… sürekli “geçmiş sevgililerini” düşünüyorum! Onları kıyaslıyorum, acaba benden daha güzel miydi, daha deneyimli miydi diye kafamdan geçiyor. Bazen öyle bir noktaya geliyor ki, kendimi ilişkiye veremiyorum. O an bile “ben yeterli miyim” endişesi taşıyorum. Halbuki nişanlım bana çok ilgili, sevgi dolu, sadık bir adam. Ama kafamın içi adeta bir dedikodu panosu. Bu düşüncelerden nasıl kurtulabilirim? Yoksa ben normal değil miyim?
Değerli okurum,
Senin yaşadığın durum sandığından çok daha yaygın. Cinsel tıpta buna “performans anksiyetesi” ya da “zihinsel meşguliyet” diyoruz. Yani beden yatakta, ama akıl Google arama motoru gibi çalışıyor: “önceki sevgilisi nasıl öpüyordu?”, “benim göbeğim fazla mı?”, “şimdi acaba benden sıkıldı mı?”
Kadınlara küçüklükten beri “karşılaştırılacaksın” duygusu yükleniyor. Seks sırasında “düşünceler” bedensel haz motorunu durduruyor. Mindfulness yatakta da işe yarar: Düşüncelerin geldiğini fark et ama takılma. “Aaa, kıskançlık geldi, hoş geldin” de ve dikkati geri bedene yönelt. Akla gelen eski sevgili düşüncesine zihninde kocaman bir “DUR” tabelası koy. Sonra dikkati tenine, nefesine getir. Partnerinle açık ol. “Bazen kafam dağılıyor, ama seni seviyorum” demek bile baskıyı azaltır. Çünkü gizli düşünceler utancı büyütür. Unutma, partnerin senin yanındaysa, seçimi çoktan yapmıştır. Geçmiş, onun geçmişi; şimdi seninle gelecek kuruyor.
Ve son bir not: Seks, sınav değil. Hiçbir jürisi yok, puan tablosu da yok. 10 üzerinden 8 almadığında elenmeyeceksin. Yatak odasında tek kural var: karşılıklı keyif almak.Sen zaten yeterlisin. Bunu önce kendine inandırman lazım.