Erkek Bekçiliği
27 Ağustos 2025

Ağustos başında New York Times’da bir yazı yayınlandı. Konusu “mankeeping” yani Türkçeye çevirirsek : Erkek Bekçiliği.

Stanford Üniversitesi’nden bir araştırmacı bu kavramı yeni ortaya atmış. Ama biz kadınlar zaten yıllardır biliyorduk bu durumu. İsim takmak sadece akademiye nasip oldu. Bizim için bu hep “Ben sevgilinim, annen değilim” diye başlayan serzenişlerin başka bir versiyonuydu.

Erkek Bekçiliği tam olarak şu:

Kadın hem sevgili, hem terapist, hem sosyal direktör, hem de Google takvimine dönüşüyor. Çoğu erkek partnerini duygusal dünyasında tek kişilik bir “çağrı merkezi” olarak çalıştırıyor.

Türkiye’de sahne daha da bildik. Kadın ilişkide tek kişilik duygusal 112 hattına dönüşüyor. Ama benden söylemesi, kadınların iç sesi isyan halinde: “Ben sevgilinim, annen değilim. Sana doğum günü hatırlatıcı olmam da şart değil. Arkadaşlarınla buluşmayı ben organize etmeyeyim. Ruh sağlığını ayakta tutmak için tek kişilik bakım ekibin olmak gibi bir niyetim yok.”

Düşünsenize… Kadın hem işyerinde toplantıya koşacak, hem evde faturayı ödeyecek, hem annenizi aramayı size hatırlatacak, hem de sizinle birlikte “duygusal gelişim koçu” olacak.

Çözüm aslında basit: Erkeklerin biraz duygusal okuryazarlık kazanması gerekiyor. Yani partnerinin de zor günleri, iniş çıkışları olabileceğinin farkına varabilmesi lazım. Çünkü kimse tek başına hem sevgili, hem psikolog, hem motivasyon koçu, hem de event planner olmak istemez.

Kadınların yorgunluğu da galiba buradan geliyor. Toplumun kız çocuklarına verdiği öğüt de cabası: “Erkeğine her konuda yardımcı ol. Maddi manevi yanında dur. Evini çekip çevir. Onu mutlu et.”

Kısacası kızlara küçük yaşlardan itibaren “kadınlık görevi = fedakârlık” diye kod yükleniyor.

Ama işin acı tarafı şu: Kadın kendini unuttuğunda, sürekli karşı tarafı toparlayıp kolladığında, çoğu zaman bunun karşılığı sadakat ya da minnet olmuyor.

Erkek, bütün bu yükü doğal bir hak gibi görüp, en ufak çatışmada ya da sıkışmada acımasızca başka partnerlere akabiliyor.

Kadın “onca emeğim, onca sabrım” diye içten içe yanarken, erkek çoktan başka bir “bakım hizmeti” arayışına girebiliyor.

O yüzden kadınlar, kendi enerjilerini tüketmemeli. Duygusal emek değerli ama sınırsız değil. Partnerini tek başına ayakta tutmaya çalışmamalı. O da kendi sorumluluğunu almalı. Hatta “Ben sevgilinim, hayat koçun değilim” demekten çekinmemeli.

Bir kadın sadece başkasının dertlerini dinleyen bir kulak değil, kendi hikâyesi, arzusu ve öncelikleri olan bir insansın. İyi bir ilişki, bir tarafın diğerini sırtında taşımasıyla değil, iki tarafın yan yana yürüyebilmesiyle devam eder.

ÇOK OKUNANLAR