Silivri’de doğayla iç içe yaşam süren iki çocuklu Apak ailesi, yaklaşık 6 yıl önce bakıma muhtaç hayvanları sahiplenmeye başlayarak, evleri ile içinde havuz, gölet ve yeşil alan bulunan bahçelerini onlara yuva yaptı.
Gizem Apak ve eşi Onur Apak ile kardeşi İzlem Apak, 6 yıl önce Mardin’de annesini kaybettikten sonra başında günlerce bekleyen bir sıpayı sahiplenerek İstanbul’a getirdi.
Türkan ismini verdikleri sıpayla hayvanlarla olan hikayeleri başlayan Apak ailesi, zamanla inek, karga, papağan, 7 tavşan, 3 kaplumbağa, paçalı horoz ve onlarca köpeği de sahiplenerek birlikte yaşamaya başladı.
Günlük rutinlerine dahil ettikleri hayvanların çoğuyla aynı evi paylaşan, kahvaltı yapıp, oyunlar oynayan aile bireyleri, hayvanların günlük yaşamlarına aktif olarak katılımlarını sağladı.
Özellikle ailedeki çocuklar Pera ve Parla, her biri ayrı bir hikayeyle ailenin bir parçası haline gelen bu hayvanlarla evin bahçesindeki yapay gölet ve havuzda yüzüyor, karga, eşek ve ineği elleriyle besliyor, horozla da birlikte uyuyor.
Kesimhanedeki inek de ailenin parçası oldu
Gizem Apak AA muhabirine yaptığı açıklamada, küçüklüğünden beri hayvanlara ilgisinin olduğunu belirterek, “Küçükken bize büyük büyük montlar alınırdı, çabucak büyüyoruz, diye. O zamanlar bile otururdum karda kışta dışarıda, içime kedileri doldururdum, yanıma köpek alırdım. Ailem harçlık verirdi, hayvanlara süt, salam alırdım. Çok fazla hayvan odaklıydım.” dedi.
Üniversite eğitiminin ardından uzun süre köpek eğitim merkezinde çalıştığını ifade eden Apak, orada Alman çoban köpeklerini anatomi yarışmalarına hazırladığını anlattı.
Köpeklerle olan bağının bu şekilde geliştiğini kaydeden Apak, sahiplendiği hayvanları şöyle anlattı:
“Zamanla hayatımıza çeşitli hayvanlar girmeye başladı. Mardin’den, ölen annesinin yanında 3 gün aç susuz bekleyen 3 aylık sıpamız Türkan’ı sahiplendik. Evimizin karşısında kesimhane var, oradan geçerken küçük bir camdan bize bakan ‘Bambi’ adını verdiğimiz ineği sahiplendik. Ardından doğuştan uçamayan ‘Gakguk’ adını verdiğimiz kargayı sahiplendik. Sadece beni seviyor, sürekli peşimde, evdeki diğer hayvanlara da liderlik yapıyor. Bana eşi gibi bağlı ve çok komik bir hayvan. Yaklaşık 10 tane köpeğimiz var, hepsinin hikayesi başka, bunların kimisi çok yaşlı, bakıma muhtaç. 7 tavşanımız var, balıklarımız, kaplumbağalarımız var. Dün ailemize bir paçalı horoz katıldı. Gece bizimle uyudu, sabah besledim, sonrasında kızlarımın yanına gitti ve onlara sarılarak uyuduğunu gördüm. Bir tavuğun hemen bize alışıp insanlarla samimi olabileceği hiç aklıma gelmezdi.”
Bu kadar farklı türden hayvanın arasındaki uyumun çok güzel olduğunu söyleyen Apak, “Onlarda sürü bilinci var. Mama saatleri geldiğinde karşımda eşeğim de oluyor, köpeklerim de oluyor, koca koca köpeklerin altında kargam da oluyor, kuşum da oluyor. Hepsi elimden onları alıp yiyor, sıralarını bekliyor. Kendi aralarında bir hiyerarşi var aslında.” diye konuştu.
“Türkan, ağzıyla kapıyı, ışıkları açıyor”
Gizem Apak, evlerinin adeta “Nuh’un Gemisi” gibi olduğunu belirterek, sahiplendikleri hayvanlarla günlük rutinlerine ilişkin, şunları aktardı:
“Sabahları ineğimiz ve eşeğimiz dışarıya çıkıyor. Normalde ineğimiz Bambi, bu kadar büyümeden önce serbest geziyordu, evimize de giriyordu. Türkan da Bambi de eve girmeyi çok seviyor. Hatta Türkan eve girdiğinde köpekler gibi yerde yatıp sırt üstü yuvarlanıyor. Evi çok seviyor. Acayip rehber bir hayvan, çok da akıllı. Bambi’nin cüssesi çok büyüdüğü için onu artık eve çok alamıyoruz, bütün mutfağı yıkacak şekilde geziyor. Gakguk, mutfakta bizi görünce hemen camı 3 kez tıklatır, kahvaltı yaparken onu mutlaka beslemek zorundayım yoksa asla susmuyor. Tavşanlarımız ayak sesimizi duyunca hemen sürü şeklinde toplanıyor. Bütün hayvanların bir rutini var. Hangi saatte besliyoruz, hangi saatte sizin yanınızda oluyorlar, biyolojik olarak bir çalar saatleri var.”
Sahiplendikleri hayvanların ilginç özelliklerine değinen Apak, “Eşeğimiz Türkan’ın eve girip köpek gibi sırt üstü yatması, bir horozun daha ailemize katılır katılmaz kızlarımla uyuması, cennet papağanımın dışarıda omzumda gezmesi, uçtuğunda çağırınca geri gelmesi, küçücük bir kuş ama beni terk etmiyor, bunlar ilginç geliyor. Türkan çok akıllı bir eşek, bir kere izlediği şeyi yapıyor. Kapının nasıl açıldığını izliyor, sonra ağzıyla kapıyı, ışıkları, mama poşetlerini açıyor. Ağzını el gibi kullanıyor. Dalgıç gibi suya dalabilen Badem adında köpeğim var. Kargam Gakguk da gagasıyla kapıları açıyor. Hayvanlarımızın hepsi çok farklı. Karga bile evde bizimle olmak istiyor. Onlar bizi de sürüleri gibi gördükleri için sürülerinin yanına dahil olmak istiyor aslında. Tek başına yaşamak istemiyorlar.” ifadelerini kullandı.
“Daha stressiz ve birbirine bağlı bir aile olduk”
Apak, kızlarının gün içinde havuzda ve gölette yüzmeye başladığında köpeklerinin de sürü şeklinde hemen suya girerek kızlarına eşlik ettiğini ve çok eğlendiklerini kaydetti.
Hamileliğini de hayvanlarla birlikte geçirdiğini aktaran Apak, “Bambi ve Türkan’ı gün içinde kızlarla birlikte yıkıyor, tarıyoruz. Ev içindeki rutinimize hayvanlarımız da dahil oluyor. Mutfakta yemek hazırlarken eşeğimiz Türkan geliyor, ona kestiğimiz meyve, sebzelerden veriyoruz. Köpeklerimiz papağanımız zaten her yerde. Genel rutinimiz onlarla birlikte bir şeyler yapmak, zaman geçirmek. Hayatımızı bu hayvanlarla paylaşıyoruz.” diye konuştu.
Apak, doğal ortamda yaşamanın çocuklarına ve kendilerine iyi geldiğini belirterek, “Bu hayvanlarla yaşamak insanın ömrünü uzatabilecek bir şey gibi. Daha stressiz ve daha birbirine bağlı bir aile olduk onlar sayesinde. Çünkü karşılıksız sevginin ne demek olduğunu onlarda görüyorsunuz. O yüzden daha sabırlı, sevgi dolu bir aile oluşturduk.” şeklinde konuştu.
Gizem Apak, ilerleyen zamanlarda bir çiftlik oluşturarak, çok fazla türde hayvanla birlikte yaşayacaklarını, bakıma muhtaç hayvanlara kuracakları çiftliği yuva yapacaklarını söyledi.
Sahiplendiği her hayvanla farklı deneyimler yaşadığını kaydeden Apak, hayvanların koşulsuz sevgi ve güven verdiğini, iyileşmek ve iyileştirmek için her türde hayvanın sahiplenilebileceğini dile getirdi.