Devlet malı deniz nasıl olsa…
28 Ağustos 2025

Haber Anadolu Ajansı’ndan geldi. Dikkat çekmeyen bir başlığı vardı: “BTK ile Türk Telekom arasındaki anlaşmayla sabit hizmetler imtiyazı 2050’ye kadar uzatıldı.”

Sanırsınız sıradan bir bürokratik işlem yapıldı. O kadar gösterişsiz, o kadar sessiz. Ulaştırma Bakanı’nın bir yazılı açıklamasıyla duyurulan gündelik bir olay sanki.

Peki ama nedir bu “sabit hizmetler imtiyazı”?

Sanki önemsizmiş gibi gözüküyor ama Türk Telekom’u Türk Telekom yapan ana iş budur.

O Türk Telekom, bundan 20 yıl önce elinde tekelini tuttuğu bu ana işi sayesinde yüzde 55 hissesi 6,5 milyar dolara satılan devlet şirketinin adı.

O gün TT’nin, devletin elinde duran altın hisseye rağmen yüzde 55’ine 6,5 milyar doları veren yabancı şirket, gerçekte bu imtiyazı 20 yıllığına kiralıyordu. Yani TT’nin yer altında ve üstünde döşeli kabloları, fiber optikleri, santralları, yer yer kullandığı radyo linklerinden oluşan sabit telefon ve internet şebekesini 20 yıllığına kiralama karşılığı verilen paraydı 6,5 milyar dolar.

Şimdi aynı imtiyaz, karşılığında bir para alınıp alınmadığı bile bilinmeden, herhangi bir ihale yapılmadan 25 yıl daha uzatıldı.

Biraz detaya girerek anlatmaya çalışayım.

Bu olayda devletin iki tane cebi var. 

Ceplerden biri, devlet bütçesi. Bu imtiyaz sözleşmesi karşılığında hiç para alınmadan uzatıldıysa o bütçeye de beş kuruş gelmeyecek demektir.

Ceplerden ikincisi Türkiye Varlık Fonu. Türk Telekom’un şu anki sahibi TVF çünkü. Varlık Fonu, Türk Telekom’u 20 yıl önceki özelleştirme sırasında 6,5 milyar dolar ödeyen, bu parayı ödemek için de çok sayıda bankadan kredi kullanan yabancı şirketin bankalara bu kredi borçlarını ödememesi üzerine, bankalarla yaptığı bir anlaşmayla devraldı. Yani yabancı şirketin Türk bankalarına olan borçlarını ve faizlerini üstlendi. Kısacası TVF kasasından para çıktı. (Bankalara 1 milyar 650 milyon dolar ve Telekom’un o yılki kârının yüzde 55’i ödendi.)

Peki TVF’nin kasasına o para nereden girmişti? O para, henüz özelleştirilmemiş bazı kamu şirketlerinin kağıt üzerinde TVF’ye devredilmesi sayesinde o kasada oluşmuş varlıklar güvence gösterilip uluslararası piyasadan alınan borçlarla kasaya girmişti. Doğrudan bütçeden, yani devletin ana cebinden aktarılmamıştı ama aslında dolaylı olarak Hazine’den aktarılmıştı kasaya o para. Çünkü o borcun garantörü de, borca güvence gösterilen başta kamu bankaları olmak üzere şirketlerin hisselerinin sahibi de Hazine’ydi. Yani para bizden çıktı.

TVF, bankalarla pazarlık masasına oturup Türk Telekom’u devralırken, bu şirketin imtiyazının kullanma süresinin sonuna gelinmekte olduğunu elbette biliyordu. Buna rağmen şirketi devraldı, karşılığında bankalara para ödedi.

Türk Telekom yatırımcı ve kârlı bir şirket ama onu 20 yıl önce devralan yabancı şirket yıllar içinde ciddi kârlar elde etmesine rağmen bu kârları yurt dışına taşımayı tercih etmiş, bankalara olan borçlarını ise sürekli ertelemişti. En sonunda bankalar geldi ve şirket hisselerini devralmak zorunda kaldı.

Normalde yapılması gereken, imtiyaz süresinin sonuna gelindiğinde devletin yeniden ihaleye çıkması ve imtiyaz süresini bu ihalede oluşacak değere göre uzatmasıydı.

Ama bu yapılmadı, bir ihale düzenlenmedi, özelleştirme idaresi bir süreç yürütmedi. Onun yerine, bu “sabit hizmet imtiyazları”nın Türk milleti adına sahibi olan Bilgi Teknolojileri Kurumu (BTK) ile Türk Telekom arasında bir sözleşme imzalandı, imtiyaz 25 yıllığına uzatıldı.

“Telekom devletin imtiyazıydı, alan da zaten bir devlet şirketi” denemez bu durumda. Çünkü Türk Telekom, o eskiden bildiğimiz türden bir KİT statüsünde şirket değil. Özel şirketlerden statü olarak hiçbir farkı olmayan bir şirket bu. Büyük hissedarının Türkiye Varlık Fonu olması onu “devlet şirketi” yapmaz.

Benzer bir statü aslında Türk Telekom’un sektöründeki en büyük rakibi Turkcell için de geçerli. Turkcell bir özel şirket. Ama bugün çoğunluk hisseleri Türkiye Varlık Fonu’na ait. Turkcell’e nasıl “devlet şirketi” demiyorsak TT’ye de demiyoruz.

Turkcell, aynen TT gibi gerçekte Türk milletine ait olan bir malı devlete ödediği lisans parası karşılığı satan bir şirket.

Yarın cep telefonu işletme lisansının uzatmasında da TVF kalkıp BTK ile karşılığında bir ücret ödenip ödenmediği bilinmeyen bir sözleşme imzalayıp Turkcell’in lisansını uzatsa ne olur? Sektördeki yegane özel şirket olan rakip Vodafone buna ne der?

TT’nin imtiyaz süresinin bir kalem darbesiyle 25 yıl uzatılması, bizlere ait olan bir malın karşılığında bir bedel ödenmeden devredilmesi anlamına gelir.

Olması gereken bu imtiyaz sözleşmesinden devletin ana cebine, yani bütçeye gelir girmesiydi.

Sessiz sedasız son derece vahim bir olay yaşandı gözümüzün önünde.

ÇOK OKUNANLAR