Grammy adayı besteci Esin Aydıngöz ‘Wednesday’ macerasını anlattı
28 Ağustos 2025

Tim Burton’ın “Wednesday” dizisine yaptığı aranjmanlarla adını geniş kitlelere duyuran, The Rolling Stones’un klasikleşmiş eseri “Paint It Black” için yaptığı çello aranjmanıyla da 66. Grammy Ödülleri’ne aday gösterilen Esin Aydıngöz müzikal yolculuğunu ve dönüm noktalarını AA muhabirine anlattı.

Aydıngöz, sanat hayatına 4 yaşında piyano çalarak başladığını, piyano çalmayı çok sevse de başlangıçta bunu aslında meslek olarak yapmayı düşünmediğini söyledi.

“İki ülkede de var olmaya devam edeceğim”

Sanat hayatında birçok kırılma noktası olduğuna değinen Aydıngöz, Berklee College of Music’te öğrenci olmanın kendisine çok büyük kazançlar sağladığını ifade etti.

Sanatçı Aydıngöz, Los Angeles’te usta müzisyen Hans Zimmer’in stüdyolarında staj yapma imkanı bulduğuna dikkati çekerek, “Bence o bir kırılma noktası olabilir. Sonra Disney Concerts ile ilk çalışmaya başladığım DCapella projesi vardı. Onların 7 kişilik bir acapella grubu vardı. Önce müzik asistanıydım, sonra yardımcı müzik direktörü olmuştum. Wednesday, bana Grammy adaylığını kazandıran proje oldu. Son olarak da şeflik yapmaya beni başlatan proje Disney Pixar ortak yapımı ‘Coco’ filmi oldu. Onun sayesinde Meksikalı bir orkestrayla iki kere Kuzey Amerika turnesi gerçekleştirdim.” dedi.

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesinde yarı zamanlı piyano bölümünden mezun olduktan sonra kendi bestelerini yapmaya başladığını aktaran genç sanatçı, bu bestelerin ardından, müziğin kendisi için büyük bir tutkuya dönüştüğünü belirtti.

Aydıngöz, konservatuvar öğrencisiyken en büyük hedefinin bir Disney Pixar filminin müziklerini yapmak olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

“Türkiye’de en azından o dönemde film müziği eğitimi veren bir kurum yoktu. Ben de çareyi Berklee College of Music’de buldum. Önce onların 5 haftalık bir yaz okuluna gittim. Sene 2010’du, 16 yaşındaydım. Sonrasında da ne mutlu ki üniversiteye kabul aldım. Orada çift ana dal ve yan dal yaptım. Ana dallarım film müziği besteciliği ile çağdaş yazım ve yapım adındaki müzik teknolojisiyle yaratıcılığı birleştiren bir bölümdü. Yan dalım da müzikal tiyatro besteciliğiydi. Beş sene orada öğrenciydim. Sonrasında hemen Los Angeles’a taşındım. Orada yaşamama rağmen hala Türkiye ile iş yapmayı çok seviyorum. O yüzden elimden geldiğince konserler, projeler için buraya gelmeye devam ediyorum. Umarım böyle iki ülkede de var olmaya devam edeceğim.”

⁠”Benim yazdığım melodinin üstüne senaristler söz yazdı”

Wednesday gibi global olarak çok sevilen bir projeye dahil olmanın onun için çok anlamlı olduğunu belirten sanatçı Aydıngöz, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Grammy adaylığı her müzisyenin hayalini kurduğu bir şey çünkü beğeniyi sadece halktan değil, bir de müzisyenlerden alıyorsunuz. Bu gerçekten çok özel. (Wednesday dizisi) İlk sezonda sadece aranjör olarak vardım. Dört farklı parçada çalışmıştım. Ama siz muhtemelen en çok Rolling Stones’un şarkısı Paint It Black’i biliyorsunuz. İkinci sezona ise bu sefer şarkı yazarı olarak döndüm. Dizinin geçtiği Nevermore Akademisi’nin bir okul marşı olması gerekiyordu. Onun için beni aradılar. Aslında yaratıcı sürecimize başladığımızda daha sözler henüz ortada yoktu. Çekimler yapılmamıştı. Zaten çekimlerin müziğin üstüne yapılması gerekiyor. Yaratıcı süreç bu sefer benimle başladı. Yazdığım melodinin üstüne senaristler söz yazdı. Beni projeye dahil eden prodüktör koro aranjmanlarını yaptı. Biz bunun üstünde Mart 2024 gibi çalıştık. O dönem Lady Gaga da ikinci sezona dahil olacak diye söylentiler vardı. Gerçekten Lady Gaga bir öğretmen olarak geliyor ama daha fazla bilgi veremiyoruz. Bu şarkıyı söyleyen sanatçılardan birisi de Catherine Zeta-Jones. Ben Berkelee’de okurken ve müzikal tiyatro dersleri alırken onun oynadığı Chicago müzikalini inceliyorduk. O yüzden öyle bir isimle aynı projede yer almak ve benim yazdığım bir şarkıyı onun söylemesi gerçekten çok çılgın.”

Esin Aydıngöz, şefliğin besteciliğine çok fazla etkisi olduğunu aktararak, “Sonuçta ben orkestra şefi iken ses çıkarmıyorum. Beden dilimle bir şeylerin sinyalini veriyorum ama sesin kaynağı ben değilim. Orkestradan geliyor. Ama piyanist olarak yer aldığım projelerde müziği ben de yaratıyor oluyorum. Onun güzelliği var. Şeflik ise bambaşka bir şey. Gerçekten onu yaparken uçtuğumu hissediyorum. Ne mutlu ki bunu hep böyle çok sevdiğim filmlerle yapma şansım oldu. Kendimi en uçuyor gibi hissettiğim ya da o anda var olduğumu hissettiğim anlar şeflik anları…” diye konuştu.

Aydıngöz, konserden önce 1-2 aylık bir hazırlık süreci olduğunu, gece gündüz o müzikleri dinleyip, müziğin orkestrasyonunu ve filmle olan senkronizasyonunu öğrendiğini ifade etti.

“Fırsatlar size geldiğinde hazır olmanız lazım”

Konser bestelerine Türk ritimlerini eklemeyi çok sevdiğini belirten Aydıngöz, sözlerine şöyle devam etti:

“Bizim Batı müziğinde çok yaygın olmayan 7-8’lik, 9-8’lik gibi ritmik ölçülerimiz var. O ölçülerle de yazmayı çok seviyorum. Amerika’da Turkish American Orchestra diye bir orkestra kuruldu. Başında Nisan Ak ve Ülkü Rowe var. Ne mutlu ki onun yönetim kurulundayım ve ilk konserleri için hem sipariş düzenlemeler hem de besteler yaptım. Mesela orada yaptığım aranjmanlar Türkiye’nin sevilen ve beğenilen dizi ve film müzikleri içindi. O çok büyük bir ilgi gördü. Ya da onlar için yazdığım eser The Land of Passion, Türkiye ile ilgili bizim ülkemizdeki tutkulu insanlarla ve bizim insanımızla ilgili. Türk kadın müzisyenleri dünya standartlarında işler yaparken görmek çok güzel. Konser sonrasında ailelerin gelip bana ‘Siz bizim gördüğümüz ilk kadın şefsiniz’ ya da ‘Bu bizim çocuğumuzu getirdiğimiz ilk konser, onun hayatının ilk konserini siz yönettiniz.’ demesi gerçekten inanılmaz bir motivasyon kaynağı.”

Şu anda üstünde çalıştığı projeler arasında Bhutan’la ilgili bir belgesel ile Türk mitolojisine ve halk anlatılarına dayanan bir video oyunu olduğuna işaret eden Aydıngöz, Netflix’in bazı projeleri için de müzikal düzenlemeler yaptığını belirtti.

Örnek aldığı kişilerden birinin John Williams olduğunu ifade eden Aydıngöz, “John Williams 93 yaşında hala konçertolar yazıp dünya prömiyerleri yapıyor. Bence en önemli şey cesaretinizin kırılmasına asla izin vermemek. Fırsatlar size geldiğinde hazır olmanız lazım. Biraz deli cesareti ile daha önce yapmadığımız şeylere evet yaptım deyip atlayabiliyoruz. Ki bunu ben de yaptım ve iyi ki yaptım. Ama bunu yaptığınızda içini doldurabiliyor olmanız lazım.” şeklinde konuştu.

“Benim için önemli olan müziğin herkes için olması”

Mezuniyetinden 5 yıl sonra Berklee College of Music’e film müziği bölümünün başkan yardımcısı olarak geri döndüğünü aktaran Aydıngöz, şunlara değindi:

“Benim için çok özeldi çünkü dönüp baktığımda ben sırf öğrenci olarak bile oraya gitmek için ölüyordum ve çok heyecanlıydım. Oraya geri dönmek tabii ki çok büyük bir onurdu. Ben gittiğimde öğretmenlerimin çoğu hala orada öğretim görevlisi olarak devam ediyordu. O yüzden onlarla arkadaş gibi olduk. Keyifli bir dönemdi ama açıkçası sadece 13 ay yaptım. Çünkü Disney’den şeflik turnesi teklifi geldi. Çocukluk hayalim bu olduğu için onu gerçekleştirmek ve Berklee’yi bırakmak durumunda kaldım. Ama hala Berklee College of Music’te online master derslerinde eğitmen olarak çalışmalarımı sürdürüyorum. Müzik konusunda eğitim benim için çok önemli.”

Eserlerinin dünyanın birçok yerinde çalındığına değinen Aydıngöz, “Bir eserim İsviçre’de Auditorium Stravinski’de çalındı. Royal Bangkok Symphony Orchestra için bir başka dünya prömiyeri eseri yazmıştım ve hatta Bangkok’a gidip bizzat kendim yönetmiştim. Onun dışında New York’ta Carnegie Hall var. Letonyalı piyanist Dzintra Erliha orada sırf kadın bestecilerin eserlerinden oluşan bir konser vermişti ve benim bazı eserlerime de yer verdi. Bir de benim için önemli olan başka bir şey de müziğin sırf en profesyonel orkestralar için olması değil de herkes için olması. O yüzden böyle yeni kurulan gençlik orkestraları vesaire olduğunda ve bana teklifler geldiğinde ben buna hep çok pozitif bakıyorum. Onlara da eserler veriyorum ve yazıyorum.” diye konuştu.

Türkiye’de şef olarak verdiği ilk konserinde 8 Haziran 2024’te Harbiye Açıkhava’da “Aslan Kral”ı yönettiğini aktaran Aydıngöz, Disney’in bu konserleri Aslan Kral’ın 30. yılının kutlamaları kapsamında dünyanın dört bir yanında gerçekleştirdiğini, 2025’in ocak ve şubat aylarında da filmin animasyon versiyonunu Ankara ve İstanbul’da İstanbul Film Orkestrası ile tekrar yönetme fırsatı bulduğunu sözlerine ekledi.

ÇOK OKUNANLAR