Gazeteci-yazar Gülenay Börekçi, kişisel sosyal medya hesabında yaptığı bir paylaşımda, konservatuvar yıllarında öğretmeni tarafından sistematik olarak taciz edildiğini açıkladı.
Fotoğrafçı Mesut Adlin’in küçük yaşta biriyle yaptığı iddia edilen mesajlaşmaların sosyal medyada ifşa edilmesinin ardından birçok ünlü hakkında taciz iddiaları gündeme geldi. Gazeteci-yazar Gülenay Börekçi de sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı paylaşımda, üniversite yıllarında öğretmeninin kendisini sistematik olarak taciz ettiğini iddia etti.
Börekçi, yaşadıklarının konservatuarı bırakma sebebi olduğunu da belirtti.
“Her çocuk, her kadın bunları yaşamaya aday”
Börekçi’nin sosyal medyada yaptığı açıklama şu şekilde oldu:
“O öğretmenimiz konservatuarı bırakma sebebimdir. Onun tarafından düzenli olarak ve sinsice tacize uğrayan bir çocuktum çünkü. Tatlı sözlerle başlayan dersler çoğu zaman nasıl kaçacağımı bilemediğim okşamalarla biterdi. Annemle babama hiç söyleyemedim. “Hoca ders sonunda bana sarılırken pardösüsünün cebinde hep kaskatı bir odun parçası oluyor, bazen de üstü başı ıslanıyor,” cümlesinin nasıl telaffuz edileceğini bilmiyordum.
Zaten neden sarılıyordu ki her dersin sonunda? Hem çabucak ve şiddetle parlayan bir babanız varsa onun öfke potansiyelinden de korkuyorsunuz. Bana yönelik değil, diğer kişiye yönelik muhtemel öfkesinden, bu sebeple olacaklardan korkuyordum ben. (Öfkeli babalar ve gönüllü üstlendikleri görevleri onları sakinleştirmek olan küçük kızları üzerine bir öykü yazılmış mıydı?)
O kadar çok anı üşüştü ki zihnime ama uzatmayacağım.
Kaçmaya çalışmıştım aslında. Birkaç yıl sonra, yani biraz büyüyünce bir arkadaşımdan hocayla bire bir derslerde benimle kalmasını rica etmiştim mesela. (Birbirine ebeveyn olan çocuklar üzerine de bir öykü yazılsın.) Ama tabii adam arkadaşımın derste yanımda durmasına izin vermemişti.
Ardından pek mühim kültür insanı müdürümüzle konuşmayı denemiştim. Pek mühim bir kültür insanı olması ne yazık ki anlamasını sağlamamıştı. “Ben sizin gibilerin ne mal olduğunu bilirim, bir daha bunlarla gelmeyin bana,” cümlesiyle ağzımın payını bir güzel almıştım.
Gerisi epey karanlık. Yetenekli öğrenci statüsünde olmama rağmen tek amacım konservatuarı bırakmaktı artık. Saçma geliyor belki, ayrıca şimdiki sistemi de bilmiyorum, ama daha ilk seneden dört sınıf atlayabilmiş bir öğrenci olunca bırakmanızı ne aileniz ne de okul kabul ediyor.
Ben, çözümü şiddette buldum. Önce hocaya karşı. Sözgelişi adamın dizine savrulan bir tekme mesela tam olmasa da azıcık işe yarıyor. (Tecrübeyle sabit, bu adamların tekmeden falan kaçtıkları vaki değildir.) Esas çözümse kendime yönelttiğim bir şiddet eylemiyle sol elimi adamakıllı yaralamak oldu.
Birkaç ameliyat sonrasında elim iyileşti ama aradan geçen bir yılın sonunda keman -çok şükür- bitti.
Sonraki birkaç ay içinde nasıl güzelleştiğimi size anlatamam. Gerçekten öyle. İnanmazsanız arkadaşlarıma sorun. Anladım ki, çirkinleşmek de kendimi korumaya çalışmanın bir yoluymuş.
Niye yazdım peki? Bir kere konuşmak istedim. Her çocuk, her genç kadın, her kadın bunları yaşamaya aday. Okuyan birkaç kişi benim gibi uzun seneler beklemeden anlatır belki başına gelenleri diye düşündüm, ne bileyim, bilinsin istedim. Bir yazı daha yazasım var, bakalım. Ha son zamanlarda, üç dört yıldır gülemeyen birine dönüşmüştüm ben. Bu da değişiyor sanki. O yüzden bu fotoğrafı koydum. Bakın, gülebiliyorum.”