Aslında anayasa erken seçimi zorlaştırmak için elinden geleni yapmış. Mevcut anayasaya göre iki şart altında erken seçime gidilebiliyor: Ya Cumhurbaşkanı kendisi Meclis’i fesh ederek seçime gidiyor, o zaman kendi görev süresini de tamamlamış kabul ediliyor; ya da Meclis beşte üç çoğunlukla erken seçim kararı alıyor, o zaman da cumhurbaşkanı seçimi de yenileniyor ama cumhurbaşkanı görev süresini hiç kullanmamış kabul ediliyor.
Muhalefet aylardır erken seçim çağrıları yapıyor, hatta CHP Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a “Erken seçimi kabul et, biz senin bir kez daha aday olmana yardımcı olacağız” diyor ama şu anda siyasette erken seçimin yapılacağına dair hiçbir belirti yok. Aksine hem Tayyip Erdoğan hem de Cumhur İttifakındaki ortağı Devlet Bahçeli sürekli erken seçim fikrini reddediyor, seçimin 2028’de zamanında yapılacağını söylüyor.
Ama son bir haftadır yine de Ankara kulislerinde bir “baskın seçim” dedikodusu almış yürümüş durumda. Bu dedikodunun iki gerekçesi var.
Hazine neden para biriktiriyor?
Dedikoduların birinci gerekçesi, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın son haftalardaki davranışlarıyla ilgili. Hazine, fena halde iç borçlanmaya ağırlık vermiş durumda ve ihtiyacının çok ötesinde borç alıyor. Henüz enflasyon ve faizler düşmediği için alınan bu fazladan borcun maliyeti de yüksek.
Hesaba göre şu an Hazine’nin fazladan 1 trily on lira parası var. Bu para Merkez Bankası’ndaki Hazine hesabında atıl olarak duruyor.
Gerçi Hazine yetkilileri el altından bu fazladan borçlanmanın Merkez Bankası’nın enflasyonla mücadelesine yardımcı olmak, piyasadaki fazla TL’yi temizlemek için yapıldığını söyleseler de, siyaset kulisleri bu fazladan paranın baskın seçimde kullanılacağına inanıyor.
CHP Kurultayı davası yeniden
Baskın seçim senaryolarına bahane edilen ikinci durum, eylül ayında görülecek olan CHP kurultayıyla ilgili dava.
İktidarın bu davada kurultay için “yok hükmündedir” kararı verilmesi durumunda CHP’nin bir süreliğine kaosa gireceğini hesapladığı ve bu kaos ortamında 45 gün içinde seçime gidilerek CHP’nin zayıf br halde yakalanacağı öne sürülüyor.
Mahkemenin gerçekten CHP’nin 2023 Kasım ayındaki kurultayı için “yok hükmünde” kararı verip veremeyeceği uzun bir hukuki tartışmanın konusu. Çoğu hukukçuya göre mahkemenin böyle bir yetkisi yok, çünkü kurultaydaki seçim Yüksek Seçim Kurulu tarafından tescil edilmiş bir seçim. Mahkemenin böyle bir karar vermesi halinde Türkiye’de genel seçimden yerel seçime bütün seçimlerin geçmişe dönük olarak mahkemeler tarafından iptal edilebilmesinin kapısı açılır, bu da kaos demektir.
Ancak yine de Ankara’da bu davayı gören mahkemenin kurultay için “yok hükmündedir” kararını vermesi durumunda CHP’de ciddi bir yönetimsizlik durumu ortaya çıkacak.
Partinin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun hapiste ve üniversite diplomasından yoksun olması, genel başkan Özgür Özel’in bu makamını kaybedip yerine Kemal Kılıçdaroğlu’nun gelecek olması, pek çok kişiye göre bir baskın seçim için “mükemmel ortam” yaratıyor.