Adli yıl eleştirilerle açıldı. Cumhurbaşkanı yardımcısı CHP liderini hedef aldı, TBB başkanı oklarını adalet bakanına yöneltti.
Yargıtay’daki İsmail Rüştü Cirit Konferans Salonu’nda düzenlenen törene Yargıtay Başkanı Ömer Kerkez, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Anayasa Mahkemesi Başkanı Kadir Özkaya, Danıştay Başkanı Zeki Yiğit’in yanısıra Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Erinç Sağkan da katıldı.
Törende konuşmacılar eleştirel açıklamalarda bulundu.
Yargıtay başkanı: İnfaz rejimi yeniden düzenlenmeli
Yargıtay başkanı infaz düzenlemesi çağrısında bulundu:
* Çok sayıda dava açılmasının ve yargılama süresinin uzun olmasının sebeplerinin iyi tahlil edilerek çözümlerin tespit edilmesi ve ihtiyaç halinde mevzuat değişiklikleriyle bu çözümlerin hayata geçirilmesi gerekir. Vatandaşların dava açmasına ihtiyaç duymayacağı veya dava açmak mecburiyetinde kalmayacağı şekilde düzenlemeler yapılması faydalı olacaktır.
* Toplumsal adaleti yaralayan en büyük hususlardan biri cezaların yetersizliği. İnfaz rejimimizin toplumun beklentilerine uygun bir bakış açısıyla yeniden düzenlenmesi gerektiğini düşünüyorum.
* Çünkü ülkemizde neredeyse cezanın miktarından ziyade bu cezanın yeteri kadar infaz edilmediği konusunda ciddi bir algı oluşmuştur.
Cevdet Yılmaz, isim vermeden Özgür Özel’i hedef aldı
Cevdet Yılmaz, isim vermeden İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) odaklı soruşturmalardaki savcıları hedef alan Özgür Özel’e yüklendi:
* Her bir vatandaşın hakkının korunması ve güçsüzün güçlüye ezdirilmemesi hayati önem taşır. Bir hükmün veya kararın değeri yalnızca yazılı olduğu maddelerde değil, milletin vicdanında da kabul gördüğünde ortaya çıkar. Bu sebeple yargı, bir erk olmanın ötesinde devlet ile millet arasındaki güven bağının da en güçlü teminatıdır.
* Demokratik bir ortamda yargı kararları elbette eleştirilebilir. Tüm kuvvetler gibi, tüm kesimler gibi yargı kararları da tartışılabilir.
* Bir mahkemenin verdiği kararlarla ilgili olarak çok katmanlı adalet sistemi içinde hak arama ve itiraz imkânları da her zaman bulunmaktadır. Bu da aslında belli bir düzeyde yapılan bir eksiğin veya bir hatanın başka bir düzeyde yeniden ele alınmasına imkân vermektedir. Bunlar elbette normal.
* Ancak hiçbir kişi ve kurumun yargı mensuplarına hakaret etme, adalet kurumlarına olan güveni zedeleme ve bağımsız-tarafsız yargıyı etki altına alma hakkı yoktur. Bunun da altını güçlü bir şekilde çizmek isterim.
* Türk milleti adına karar veren yargının vakarını muhafaza etmek ve toplumsal adalet inancını diri tutmak, bizim için vazgeçilmez bir sorumluluktur. Cumhurbaşkanımızın liderliğinde her zaman bu sorumluluk bilinciyle hareket ettik. Bundan sonra da aynı bilinçle hareket edeceğiz.
Sağkan ‘hukuksuzluklar’ı sıraladı
Erinç Sağkan’sa ‘hukuksuzluklar’ı eleştirdi:
* Bazı il ve ilçelerin seçilmiş belediye başkanları hakkında yürütülen soruşturmalardaki hukuka aykırı uygulamalar ve yine kayyum uygulamaları, sadece ilgililerin temel hak ve özgürlüklerini ihlal etmekle sınırlı kalmamakta, aynı zamanda sahip oldukları halk iradesi temsili nedeniyle anayasal demokrasiye de ağır zarar vermektedir.
* Altını çizerek ifade etmek isterim ki bir hukuk devletinde kimse hukukun üstünde olmadığı gibi layüsel de değildir.
* Ancak davet halinde geleceği bilinen kişilere gözaltı uygulaması yapılması, tutuklama tedbirinin istisna olmaktan çıkıp cezalandırılmaya dönüşecek şekilde ölçüsüz uygulanması, masumiyet karinesini, lekelenmeme hakkını ve gizlilik ilkesini ihlal eden görüntü ve bilgi paylaşımı, makûl süre içinde iddianamelerin hazırlanmaması, ciddi sağlık sorunu bulunanlar bakımından adli kontrol hükümlerinin uygulanmaması gibi hukuka aykırı uygulamalar ceza adalet sistemine karşı derin ve yaygın bir güvensizlik oluşturmaktadır.
* (İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun avukatı) Mehmet Pehlivan’ın mesleki faaliyetleri sebebiyle soruşturmaya konu edilerek tutuklanması, bağımsız savunmayı etkisiz kılma çabasının yanında savunma hakkının, haliyle adil yargılanma hakkının açık ihlâlidir.
* Yurttaşların adalete ve demokratik kurumlara olan inancını aşındıran bu uygulamalar, hukuk devleti ilkesini temelde sarsmakta, anayasal sınırların belirsizleşmesine ve keyfi uygulamaların önünün açılmasına neden olmaktadır.
* Unutulmamalıdır ki Anayasa’nın 36’ncı maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin altı maddesiyle güvence altına alınan adil yargılanma hakkı sadece şüpheli ya da sanığa değil toplumun adalet duygusuna karşı da yerine getirilmesi gereken bir yükümlülüktür.