Dün geceden beri beni telefonla arayıp yorum almak isteyen arkadaşlarıma ana yazıda da anlattığım hukuki durumu söylüyor, meselenin vehametini anlatıyorum ama onların dinleme biçiminden bununla hiç ilgili olmadıklarını, benden duymak istedikleri şeyin farklı olduğunu da anlıyorum.
Sizi mi kıracağım, gelin reel politik de konuşalım.
1. Eğer mahkemeler yüzde 100 iktidarın kontrolundaysa, dün İstanbul’da alınan karar, daha sonra Ankara’da alınacak kararın bir provasıdır.
2. İktidar, bu karara gelecek tepkiye bakarak 15 Eylülde (veya herhangi bir zamanda) CHP’nin genel başkanını ve Parti Meclisi’ni “tedbiren” görevden alıp yerlerine mesela Kemal Kılıçdaroğlu’nu kayyum olarak atayıp atamamaya karar verecek.
3. Bu karar, öyle herkesin beklediği gibi 15 Eylülde alınmak zorunda değil, dava devam ettiği müddetçe mahkeme bu kararı canının istediği gün, tarafları dinlemeye gerek bile duymadan alabilir.
4. Meclis, isterse çok sıkıştırılmış bir takvimle, 45 gün sonrası için seçim kararı alabilir. İşte CHP’nin başını gövdesinden ayıracak böyle bir kararın zamanlaması buna denk getirilebilir.
5. CHP’den ve sokaktaki vatandaştan çok sert tepki gelmesi, iktidarın geri adım atmasına, hatta bu mahkeme kararının başka bir mahkeme tarafından iptal edilmesine neden olsa bile artık bu tehlike mevcut, muhalefet buna göre hareket etmek durumunda. Bugün İstanbul’la ilgili bu karar geri alınsa ama yarın bu kez CHP Genel Merkezi için alınsa, iktidar dönüp “Hukuka başvurun kararı geri aldırın” diyebilecek ama o arada atı alan Üsküdar’ı geçmiş olabilecek.
6. Dün Özgür Özel, sanki bu kararı bekliyor, böyle bir tehlikenin varlığının farkındaymış gibi konuştu önce, henüz ortada mahkeme kararı yokken Tayyip Erdoğan’a bir son dakika teklifi götürdü, “İmamoğlu aday olmasın, hatta ben de genel başkan olmayayım ama seçime gidelim” dedi.
7. Özgür Özel, İstanbul’daki mahkeme kararı sonrası partisinin yönetimiyle olağanüstü toplantı yaptı, ardından HalkTV’ye çıktı, oradaki konuşmasında da Ekrem İmamoğlu’nun aday olmayabileceğini, hatta kendisinin de genel başkanlığı bırakabileceğini söylemeye devam etti, 19 Mart sonrasındaki sert ve tavizsiz tutumundan farklı davrandı.
8. CHP’nin daha hafif tepki vermeye, Kemal Kılıçdaroğlu gibi davranmaya ve hapisteki Ekrem İmamoğlu’ndan ufak ufak uzaklaşmaya, onu yalnız bırakmaya yönelip yönelmediğini söylemek için çok erken belki, ama bu mesajlar hep tek bir adrese yönelikti. Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli duysun diye söyleniyordu.
9. CHP açısından hangi tutumun daha doğru hangi tutumun daha yanlış olduğunu konuşmak için çok erken. Bu akşam partinin İstanbul Zeytinburnu’nda mitingi var, orada durum daha netleşecektir diye tahmin ediyorum.
10. Ama insanın içine bir kuşku düşüyor ister istemez: Acaba el altından bir pazarlık mı var?