Amazon ormanları “dünyanın akciğerleri” olarak anılır.
Bu biraz eksik bir tanım.
Çünkü Amazon oksijen üretiminden daha da önemli bir şey yapıyor: Atmosferdeki karbondioksiti emiyor ve gezegenin iklim dengesini düzenliyor.
Yani Amazon, bir metaforla, insanlığın karbon borçlarını biraz olsun dengeleyen dev bir banka gibi.
Şimdi bu banka iflasın eşiğinde.
Geçmişte Amazon, yılda yaklaşık 2 milyar ton CO₂ emerdi.
Bu, küresel karbon emisyonlarının önemli bir kısmını telafi ediyordu.
Ancak 2021’de yayımlanan bir araştırma, Amazon’un bazı bölgelerinin artık ‘karbon salıcısı’ hâline geldiğini gösterdi.
Bunun nedenleri, ‘ormansızlaşma’. Yangınlar, artan sıcaklıklarla tetiklenen kuraklık, tarım ve hayvancılık baskısı.
Amazon’da yaşanan ‘ormansızlaşma’nın en büyük nedeni, devasa sığır çiftlikleri ve soya tarlalarına yer açmak.
Dünya pazarlarına et ve yem sağlamak için açılan bu alanlarla, milyonlarca hektarlık orman yok edilmiş durumda.
İronik olan şu:
Amazon Bölgesi, onun ‘dünyanın yeşil cenneti’ oluşunu önemser görünenlerin karşı çıktıkları bir beslenme tarzının, ‘hamburger zincirlerinin gizli tedarikçisi’ hâline geliyor.
Amazon’un toprağının altında demir, altın, boksit, petrol ve doğalgaz yatıyor.
Devletler ve dev küresel kuruluşlar, “kalkınma”! adına bu kaynakların peşine düşüyor.
Sonuçta, nehirler cıva ile zehirleniyor.
Yerli halkların yaşam alanları paramparça ediliyor.
Ormana açılan her yeni yol, aslında yeni bir ormansızlaşma koridoru demek.
Barajlar ise yalnızca ekosistemi değil, suyun ritmini ve balıkların göç yollarını da bozuyor.
‘Enerji açığı’ bir nebze kapatılıyor belki. Ama ‘doğanın dengesi’ sonsuza dek bozuluyor.
Son yıllarda Brezilya’da bazı yönetimler, çevre koruma yasalarını gevşetti; büyük şirketlere daha fazla alan açtı. Denetimler azaltıldı, yaptırımlar hafifletildi.
Kâğıt üzerindeki yasalar, hiçbir ağırlığı olmayan boş sözlere dönüştü.
Bunlara artık yabancı değiliz.
Geçen haftasonu Reuters’in San Paolo kaynaklı bir haberine göre, Brezilya çevre kurumu Ibama, Amazon yağmur ormanlarında yasadışı kesimlerle temizlenmiş arazilerden sığır satın almakla suçlanan JBS SA adlı şirket tarafından işletilen iki tesis de dahil olmak üzere 12 et işleme tesisini denetleme kararı aldı.
Ibama, bu 12 tesis hakkında inceleme başlattığını duyurdu ancak şirketlerin isimlerini vermedi.
JBS Şirketi, yaptığı açıklamada, Ibama’nın yasadışı ağaç kesimleriyle temizlendiğini iddia ettiği alanda kurulmuş çiftlikten sığır almadığını belirtti.
Özel sektör kuruluşları olan Frigol ve Mercurio da, Reuters’ in elindeki belgeye göre, inceleme altındaki 12 et üreticisinden bazıları.
Frigol, Ibama’nın “hata yaptığını” belirterek, onların da ajansın yasadışı temizlenen arazi olarak gösterdiği çiftlikten sığır almadığını söyledi.
Mercurio Yönetim Kurulu Başkanı ise Reuters’a yaptığı açıklamada, işlediği hayvanların kaynağını üçüncü taraf bir firmanın takip ettiğini ve çevresel veya işgücü ihlâlleri olan mülklerle iş yapmadıklarını belirtti.
Ibama, aynı gün yaptığı açıklamada, “şüpheli sığırları, yasadışı kökenlerini gizlemek için ‘temiz’ çiftliklerle üçgenleme yoluyla satın alan tesisleri” de denetlediklerini söyledi.
Ibama ayrıca, 8.172 baş sığırı doğrudan “ambargo konulan alanlardan” satın aldıkları için altı isimsiz et işleyiciye 4 milyon real (740.000 $) ceza verdiğini belirtti.
Yasadışı ormansızlaştırma nedeniyle, ticari kullanımına engel konulan 2.100 hektarlık arazide bulunan 7.000’den fazla sığıra el koydu.
İhlâlcilerden toplam 49 milyon Real (9,04 milyon $) ceza alındığını söyledi, ancak hangi şirket veya kişilerin buna dahil olduğunu belirtmedi.
Ibama’nın açıklamasına göre, “Bu ambargo alanlarında sığır üretmek, satmak veya satın almak çevre suçudur ve sorumlular para cezasına çarptırılır”mış.
Böyle şeylerin de artık ‘kim kime, dumduma’ olarak küreselleştiğini herkes biliyor.
Şu da belli ki, Amazon ‘doğanın ona bahşettiği görevini’ yerine getirmek yerine, ‘birilerinin bitmeyen çıkar hırsıyla’ gezegenin yükünü artırıyor.
Ne var ki, o ‘birilerince’ bu girişimler, “kalkınma” adı altında meşrulaştırılıyor da.
Ama şu soruyu sormak hakkı baki kalıyor:
Hangi kalkınma masalı, milyarlarca insanın yaşadığı bir gezegenin üç-beş doymazın haris hesabı-kitâbı için yok oluşunun ötesini anlatır?
Sığır eti ihracatı için kurban edilen milyonlarca hektar orman, aslında milyarlarca ton karbon depoluyordu.
Altın uğruna kirletilen nehirler, sadece balıkları değil, oralara bağlı olan milyonlarca insanı da açlığa mahkûm ediyor.
“Enerji güvenliği” için yapılan barajlar, aslında “geleceğin iklim güvensizliğine” yatırım oluyor.
Bir başka açıdan bakarsak, biliniyor ki, Amazon yağmur da üretiyor.
Her ağaç, yapraklarından gökyüzüne tonlarca su buharı salıyor.
Bu nem, “Uçan Nehirler” adı verilen dev atmosferik akıntılara dönüşüyor.
Bu akıntılar And Dağları’nı aşıp Güney Amerika’nın tarım alanlarını suluyor. Atlantik üzerinden Afrika ve Avrupa’ya kadar etki yaratıyor.
Ormanlar yok oldukça, bu nem akışı azalıyor.
Brezilya’nın tarım bölgelerinde verimlilik düşüyor.
Kıtalararası İklim Dengesi daha da bozuluyor.
Bilim insanları uzun süredir bir Tipping Point’ ten de (Eşik Noktası) söz ediyorlar.
Eğer ormansızlaşma %20–25 seviyesini geçerse, Amazon’un büyük bir kısmı kendini yenileyemez hâle gelecek ve savanna* ekosistemine dönüşecek.
Dikkat çekilen eşik işte bu.
Şu anda bu oran %17’ye yaklaşmış.
Yani insanlık, geri dönüşsüz bir dönüşümün eşiğinde.
Bunun küresel sonuçları da şöyle öngörülüyor:
Amazon’un çöküşü yalnızca Latin Amerika’yı etkilemeyecek.
Küresel sıcaklık artışı hızlanacak.
Gıda güvenliği tehlikeye girecek.
Çünkü yağış düzeni iyice değişecek.
Bio-çeşitlilik kaybı geri döndürülemez hâle gelecek (Amazon’da bilinen 390 milyar ağaç ve 16 binden fazla tür var).
Sonuç:
Güncel uydu haritalarında Amazon’daki en yoğun kayıp/yangın “hotspot”ları, özellikle Para koridoru, Mato Grosso’nun soya sınırı, Rondônia ve güney-doğu Brezilya Amazonu boyunca belirginleşiyor.
2024’te Brezilya ve Bolivya’da yangın etkisi rekor düzeyde.
2025 henüz bilinmiyor.
Bu gelişmelerden kuşkusuz sadece Amazon ülkeleri sorumlu değil.
Başta ABD’den Avrupa’ya, Asya’ya, Türkiye’ye kadar hepimiz bu sistemin birer parçasıyız.
Doğrudan ilgili ülkeler Brezilya, Kolombiya, Peru görünse de, işin içindeki şirketlerin hepsi küresel:
JBS -et/hayvan-
Cargill, Bunge, ADM -soya-
Vale– madencilik-
BlackRock vb -“onlarsız düğün olmaz” finansörler-
Ve ‘yeşil yıkama’ projeleri…
Onların eliyle ve “tamamen duygusal nedenlerle”! Amazon’daki soya, Çin’de tavuk yemine dönüşüyor.
Oradan çıkan et, Avrupa ve Amerika sofralarına geliyor.
Altın, dünyanın finans piyasalarında “güvenli liman” diye alınıp satılıyor.
Bugün Amazon’da yanan bir ağaç, ertesi yıl Avrupa’da kuruyan bir nehir ya da Asya’da bozulan bir Muson Mevsimi olarak geri dönebilir.
Yani Amazon, coğrafi olarak bize uzak sanılabilir ama iklimsel olarak hepimizin yanı-başında.
Amazon’u kesen o balta bizim vaz geçmemekte direndiğimiz yaşam biçimimiz, alışkanlıklarımız, tüketim tercihlerimiz.
Bilmezden gelmenin âlemi yok.
***
*Savana, tropik yağmur ormanları ile kuru çöller arasındaki geçiş bölgesinde yer alan geniş çayırlara deniyor. Kurak mevsimin uzun sürdüğü tropikal bölgelerde, tek tük ağaçlar, büyük çayırlardan oluşan bir bitki topluluğu.