Şampanyaları buza yatırdılar, bekliyorlar
07 Eylül 2025

Adı Fabiano Leitão, trompet çalıyor. Ona “gerilla trompetçi” diyorlar. İşi, devlet başkanını takip etmek, ne zaman, nerede halkın içine çıkarsa, “anti-faşistlerin marşı” olarak da bilinen “Bella Ciao”yu, Başkan’ın da duyabileceği şekilde trompetiyle seslendirmek. Trompetiyle takip ve taciz ettiği Başkan, (artık eski Başkan) ayak bileğinde elektronik kelepçeyle ev hapsinde tutulmaya başlanınca, 46 yaşındaki gerilla trompetçi parçasını değiştirmiş. Eski başkanın evinin önünde Chopin’in Cenaze Marşı’nı çalmaya başlamış. Kendi deyişiyle bu marş eski başkanın siyasi ölümünü simgeliyor.

Guardian’ın konuştuğu Leitão bugünlerde son “konserinin” provasını yapıyor. Bu hafta başlayan ve gelecek hafta bitmesi beklenen mahkeme sonucunda, popülist diktatörün mahkum olmasını kutlamaya hazırlanıyor. “Bu mutlu bir şey olacak! Mutlu bir şey olmalı!” diyor gerilla trompetçi, mahkemenin son günü için düşündüğü neşeli samba klasiklerinden birini mırıldanarak: “Ağla! Umurumda değil! Senin acını [ve] yasını kutlayacağım!”

“Evet, iktidarda kalmanın yollarını araştırdım”

Fabiano Leitão’nun peşine düştüğü kişi, Brezilya’nın ünlü eski otokrat başkanı Jair Bolsonaro. 2022’de kaybettiği seçimin ardından, başkan seçilen Luiz Inácio Lula da Silva’yı (Lula) darbeyle devirmeye ve öldürmeye teşebbüsten, Brezilya Yüksek Mahkemesi’nde yargılanıyor. 

Salı günü başlayan duruşmalara Bolsonaro “sağlık sorunları” nedeniyle katılmadı. Yüksek Mahkeme Başkanı Alexandr Moraes açış konuşmasında darbe komplosuna katılanların cezasız kalmasının söz konusu olamayacağını söyledi. Bolsonaro toplamda beş ayrı suçlamayla karşı karşıya, mahkum olmasına kesin gözüyle bakılıyor ve alacağı hapis cezasının 43 yılı bulabileceği belirtiliyor. 

Bu anı bekleyen ve “Şampanyaları buza yatırdık” diyen pek çok Brezilyalı var. Kamuoyu araştırma şirketi Quaest’in yakın zamanda yaptığı ankete göre, Brezilya halkının yüzde 52’si Bolsonaro’nun darbe girişiminde bulunduğuna inanıyor. Yüzde 36’sı ise inanmıyor. Bolsonaro’yu Brezilya’da destekleyen hala geniş bir taraftar kitlesi var ve bu taraftarlar, Brezilya’nın Bağımsızlık Günü’nde (bugün), ülke çapında gösteriler yapacaklar. 

Ancak New York Times’a (NYT) göre, başkent Brasília’da esen genel hava, Bolsonaro’nun kesinkes mahkum olacağı doğrultusunda. NYT, polisin iki yıldır eski başkan aleyhine kapsamlı delil topladığını vurguluyor. Bolsonaro ise Temmuz ayında verdiği ön ifadede, kendisine yöneltilen suçlamaları reddederken, “iktidarda kalmanın yollarını araştırdığını” teyit ediyor, buna karşılık “üzerinde durduğu tüm seçeneklerin ülkenin anayasasında belirtilen önlemler olduğunu” ileri sürüyor.

Bolsonaro, ayağında kelepçesiyle ev hapsinde, bu hafta kaderi belli olacak. Mahkumiyetine kesin gözüyle bakılıyor.

Darbe nasıl hazırlandı, Bolsonaro’yu kim ele verdi?

NYT iki yıl süren polis ve savcılık soruşturmasındaki yüzlerce sayfa belgeyi ve onlarca saatlik ifadeyi incelemiş. İfadeler arasında kilit önemde olanı, Bolsonaro’nun özel sekreteri Yarbay Mauro Cid’in tanıklığı… Başkan’ın özel sekreteri olarak pek çok görüşmeye, konuşmaya şahit olan Yarbay Cid’in verdiği ifadeye göre, (Tropik kuşağın Trump’ı olarak anılan) Bolsonaro’nun ilk hamlesi, seçim sonuçları üzerinde kuşku uyandırmaktı.  Bolsonaro başkanlığı devir zamanı gelmeden, ilk olarak elektronik oylama makinelerine el koydu. Somut bir kanıt sunmadan, makinelerin arızalı olduğunu ileri sürerek oylamanın geçersiz kılınması gerektiğini iddia etti. Sosyal medya üzerinden bu iddianın yaygınlaşmasını sağladı ve kısa bir süre sonra, kalabalıklar, başkentteki ordu karargahının önünde toplanarak, askerden, seçim sonuçlarını iptal etmesini isteyen gösteriler yapmaya başladı.

Ancak, Bolsonaro’nun halkı isyana kışkırtmaktan çok daha ileri giden hedefleri vardı. Sonradan açılan soruşturma sırasında el konan telefonlardan birinde, başkanlık ofisinde oluşturulmuş, “Kazanan biletin imha edilmesi” başlıklı bir belge bulundu. Bolsonaro’nun üst düzey yardımcılarından General Mario Fernandes tarafından yazılan belgede, yeni Başkan Lula ve Başkan Yardımcısı Geraldo Alckmin’in “zehir veya patlayıcılar” kullanılarak öldürülmesi öngörülüyordu. Aynı belgeye göre, Yüksek Mahkeme Başkanı Alexandre de Moraes de gözaltına alınacak, ardından hapsedilecek veya öldürülecekti. 

General Fernandes, yazdıktan bir gün sonra Başkanlık ofislerinden birinde bu eylem teklifinin basılı bir kopyasını oluşturmuş ve bundan 40 dakika sonra da Bolsorano’yu ziyaret etmişti. General Fernandes’in ziyaretinde, Yarbay Cid de hazır bulunmuştu. Fernandes, Temmuz’da Yüksek Mahkeme’ye verdiği ifadesinde, dokümandakilerin “fikir jimnastiği” olduğunu, dokümanı kendi için bastığını, kimseye göstermediğini ve sonra da yırtıp attığını, aynı gün Başkan’ın yanına gitmesinin ise tesadüf olduğunu söylemişti.  

Yarbay Cid’in tanıklığına göre, bundan üç gün sonra, eski genel kurmay başkanı ve 2022 seçiminde Bolsonaro’nun başkan yardımcısı adayı emekli general Walter Braga Netto’nun evinde, bu planı tartışmak üzere bir toplantı yapılmıştı. Bu toplantıda Cid, Netto ve ordunun elit özel kuvvetlerinin iki subayı bir araya gelmişti. Netto toplantının yapılmadığını ve Yarbay Cid’in savcılarla anlaşma yapabilmek için yalan söylediğini iddia etti. 

Askerler Bolsonaro’nun sıkıyönetim teklifini nasıl karşıladı?

Kapalı kapılar ardında toplantılar sürerken, genel kurmay önündeki kalabalık büyüyor, Bolsonaro gösterileri “seçim sürecine duyulan öfke ve adaletsizlik duygusunun meyvesi” olarak niteliyordu. Oysa “Yüksek Seçim Mahkemesi” seçimlerin usulüne uygun olarak yapıldığına karar vermişti. 

7 Aralık’ta toplantıların mahiyeti değişti. Bu kez Başkan’ın konutunda Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri komutanları vardı. Bir saatlik toplantıda Bolsonaro’nun hazırladığı ve “sıkıyönetim” ilanını öngören bir başkanlık kararnamesi tartışıldı. Yarbay Cid’in ve toplantıdaki komutanlardan birinin ifadesine göre, kararname, seçimlerin yenilenmesini, bu süre içinde Bolsonaro’nun başkan kalmasını ve Başyargıç Moraes’in tutuklanmasını öngörüyordu. 

Kararname’yi sadece Deniz Kuvvetleri Komutanı onaylamış, diğer iki komutan karşı çıkmıştı. Bolsonaro kararnameyi revize edip yeniden komutanları topladı ama sonuç değişmedi. Bu arada suikast teklifini geliştiren Fernandez, Başkanı kendi çözümü doğrultusunda ikna etmeye çalışıyordu ve bu konuda özel sekreter Yarbay Cid’e bir sesli WhatsApp mesajı göndermişti. 

Eski başkan kendini “sürgüne” gönderiyor

Bolsonaro ve ekibi, generallerin desteğini alamayınca geri çekildiler ve sessizliğe gömüldüler. Lula da Silva’nın yemin törenine iki gün kala, 30 Aralık’ta, Bolsonaro ülkeden ayrıldı ve ABD’nin Florida kentine gitti. Yeni Başkan’ın 1 Ocak’taki yemin töreninde hazır bulunmadı, başkanlık kuşağını Lula’ya devretmedi. Bundan birkaç gün sonra, 8 Ocak 2023’te 100’ü aşkın otobüsle başkent Brasília’ya gelen Bolsonaro taraftarları, başkanlık ofislerine, yüksek mahkemeye ve parlamentoya saldırdılar.  “Hırsızları devirelim”, “Dokuz parmağı alaşağı edelim” (Lula bir iş kazasında bir parmağını kaybetmişti) sloganlarıyla ağır bir vandalizm sergilediler ve binaları işgale kalkıştılar. Gösteriyi bütün dünya sosyal medyadan canlı olarak izledi. 1500 kişi tutuklandı.

Saldırı, Trump’ın seçimleri Biden’a kaybetmesinden sonra taraftarlarının ABD parlamentosuna yaptığı 6 Ocak 2021 saldırısına benziyordu. Aradaki önemli fark Bolsonaro’nun saldırı emrini açıktan vermemiş olması ve hatta saldırı sırasında yurt dışında bulunmasıydı. Yine de bu baskınla ilgili soruşturmada, Bolsonaro’nun mahkeme kararına rağmen seçimleri ve yeni başkanı gayrı meşru ilan ederek, saldırıyı kışkırtmış olduğu belirtilecekti. O dönemde, Bolsonaro hakkında bir de Suudi Arabistan’dan gelen milyonlarca dolarlık mücevherleri zimmetine geçirdiğine ilişkin bir soruşturma vardı.

Her iki soruşturmanın da kendisine zarar veremeyecek nitelikte olduğuna karar vermiş olmalı ki, Bolsonaro, 3 aylık gönüllü bir sürgünden sonra, 30 Mart 2023’de ülkesine geri döndü. Bu konuda pek fazla bir şey-yazılıp çizilmemiş olmasına rağmen, bir grup Demokrat Partili parlamenterin, dönemin ABD Başkanı Biden’a, Bolsorano’yu “iade etmesi” için baskı yaptığı biliniyor. Büyük olasılıkla, perde gerisinden Bolsorano’ya, “kendin git, biz gönderirsek senin için daha kötü olur” denmişti. (Bolsonaro’nun Arjantin’e ve Macaristan’a da iltica etmeyi denediğine dair bazı bulgular var.)

Bir şekilde geri döndüğü veya dönmek zorunda kaldığı Brezilya’da Bolsorano’yu bir sürpriz bekliyordu. Ülkeye girdikten bir süre sonra, hakkında, darbe girişiminde bulunmaktan soruşturma açıldı. Muhtemelen hazırlık çalışmaları çok önceden başlatılmıştı. Şubat 2024’te pasaportuna el konuldu. Brezilya Federal Polisi, 19 Kasım 2024’te Devlet Başkanı Lula da Silva’yı öldürüp hükümeti devirmeyi planladıkları iddiasıyla 4 asker ve 1 polisi göz altına aldı; 21 Kasım’da da Lula da Silva hükümetine darbe girişiminde bulunduğu iddiasıyla aralarında Jair Bolsonaro’nun da yer aldığı 37 kişi hakkında suç duyurusunda bulundu. Soruşturma derinleştirildi. Evler basıldı. Ofisler arandı. Bilgisayarlara, telefonlara el konuldu. 

Trump’sız bir Latin Amerika düşünülebilir mi?

Geçtiğimiz 9 Temmuz’da ABD Başkanı Trump, Brezilya Başkanı Lula‘ya resmi bir mektup gönderdi ve mektubu kendi sosyal medya hesabından yayınladı. Mektup ABD’nin Brezilya’ya yüzde 50 gümrük vergisi uygulayacağını bildiriyordu. Ancak mektupta alışılmışın dışında bir şey daha vardı. Trump Lula’dan, Bolsonaro hakkındaki suçlamaların düşürülmesini talep ediyordu. Ayrıca, kendi sosyal medyası “Truth Social” ve Elon Musk’ın “X”i hakkında, Brezilya kanunlarına riayet etmedikleri gerekçesiyle Yüksek Mahkemece yapılan engellemenin de kaldırılmasını istiyordu. 

Mektubun bir etkisi olmadı. Aksine, 3 Ağustos 2025’te Yüksek Mahkeme, eski başkanın ev hapsinde tutulmasını kararlaştırdı. Trump da yüksek gümrük tarifesiyle yetinmeyerek, Brezilya ile ilgili bir ticaret soruşturması ve Yüksek Mahkeme Başkanı Moraes’a karşı sert yaptırımlar içeren çok yönlü bir saldırı başlattı.

Aslında Trump’u harekete geçiren, Jair Bolsonaro’nun milletvekili oğlu, Eduardo Bolsonaro’ydu. Eduardo Bolsanaro 18 Mart ile 20 Temmuz 2025 arasında, Temsilciler Meclisi’nden izin alarak ABD’ne gitti ve Texas’a yerleşti. Yoğun bir lobi faaliyeti başlattı. (Halkın yüzde 69’u Eduardo Bolsonaro’nun ülke yararına değil, ailesinin yarına çalıştığını düşünüyor.) Trump’ın dikkatini çekmeyi başardı. Brezilya’ya ticari soruşturma açılmasında ve Yüksek Mahkeme Başkanı Moraes’e yaptırım uygulanmasında aktif rol oynadı. 

Trump’ın zaten solcu Lula’ya pek tahammülü yoktu. Latin Amerika’da sağcı (Amerikancı) olmayan yönetimler istemiyordu. Lula’yı ayrıca hafife alıyordu. Çin’e veya Meksika’ya olduğundan daha kolay “dayılanabileceği” bir ülke olarak görüyordu Lula’nın Brezilya’sını. Ama yüksek gümrük vergileri ters tepti, Lula kendini Brezilya’nın bağımsızlığının ve hükümranlığının koruyucusu olarak lanse etti. Kitle desteği arttı. Gelecek yıl yapılacak seçimler için büyük avantaj kazandı. (4 Ekim 2026’da Brezilya’da genel seçimler var. Başkan, başkan yardımcısı, parlamento üyeleri, eyalet valileri ve eyalet meclisi üyeleri seçilecek.)

Bolsonaro’nun mahkumiyeti sadece bir ilk adım olacak

Bolsonaro’nun mahkum olmasının ve politika sahnesinden çekilmesinin Brezilya demokrasisi için bir dönüm noktası olacağı konusunda tüm yorumcular hemfikir. (Amazon ormanlarını tarıma ve madenciliğe açarak “dünyanın akciğerlerini” tarihte görülmemiş ölçüde tahribata uğratan bu şahsiyetten kurtulmak tüm dünyaya iyi gelecek aslında.)  

Ancak, Latin Amerika’da ve benzeri ülkelerde, askeri diktatörlüklerin, seçilmiş otokratların, sağ ve sol popülist iktidarların ekonomide, sosyal hayatta, kurumsal yapılarda ve özellikle demokraside yarattıkları tahribatı tamir etmek, bunların izlerini yok etmek hiç kolay değil. 

Politikadan menedilecek olsa da, hâlâ kayda değer ölçüde desteği olan Bolsonaro’nun, aileden birinin adaylığı veya başka bir sağcı adayın desteklenmesi yoluyla yeniden gücü eline geçirmesinin önüne geçebilmek için, kısa vadede, Lula cephesinin yoğun bir çalışma içine girmesi gerekecek. Bütün göstergeler Lula’nın lehine olsa da başarı çantada keklik değil. Çünkü ABD’nin eli bu seçimlerin içinde olacak. Trump, kendi eliyle Çin’in kucağına ittiği Brezilya’nın diğer Latin Amerika ülkelerine örnek olmaması için canını dişine takacak. 

Orta ve uzun vadede ise, demokrasinin tahkim edilmesini sağlayacak ekonomik ve siyasi reformların gerçekleştirilmesi, sosyal yapının keskin kamplaşmadan toplumsal uzlaşmaya doğru evrilmesinin desteklenmesi gerekecek.

Lula da Silva’nın işi kolay değil.

The Economist’e göre Brezilya’nın üç alanda reforma ihtiyacı var: Ekonomi, yasama (Parlamento), ve yargı; özellikle Yüksek Mahkeme. 

Brezilya’da kamu harcamaları, batılı ekonomi standartlarına göre çok yüksek. Üstelik bunların önemli bir kısmı Anayasal görev haline getirilmiş harcamalar. Sosyal güvenlik, emeklilik, sosyal yardımlar, enflasyona endeksli ücret artışları bunlardan bazıları. Belli ki bunlar yoksullukla mücadele için Anayasa’ya konmuş. Enflasyonu baskılamak için faizler yüksek tutuluyor. Devlet bütçe açığını finanse etmek için yüksek faizle borç almak zorunda kalıyor. Vergi istisnalarının çokluğu yüzünden yeterince vergi toplanamıyor. 

Brezilya Başkanlık sistemiyle yönetiliyor ama benzeri ülkelere göre parlamento daha güçlü. 21 yıllık askeri diktatörlükten (1964-1985) sonra kaleme alınan 1988 Brezilya Anayasası (Dünyanın en uzun anayasası) Başkanlık sisteminin tek adam rejimine dönüşmemesi için parlamentoyu güçlendirmiş. Bütçe harcamalarının yüzde 25’inin kontrolünü parlamentoya vermiş (ABD’de yüzde 1). Ancak parlamentonun elindeki bu güç, zaman zaman yürütmeyi kilitlemiş. 

Aynı Anayasa, yine güçler dengesini sağlamak için, Brezilya’daki Yüksek Mahkeme’ye çok geniş yetkiler vermiş. Yüksek Mahkeme, hem Yargıtay (temyiz mahkemesi), hem Anayasa Mahkemesi hem de Yüce Divan (devlet başkanlarının, hükümet üyelerinin, milletvekillerinin yargılandığı mahkeme) fonksiyonunu üslenmiş durumda. Başsavcılık gibi hareket edip soruşturma açabiliyor, başvuru olmadan, re’sen dava açıp karara bağlayabiliyor. (Bugün, halkın çoğunluğu Yüksek Mahkeme’nin kararlarını destekliyor). Gelinen noktada, bir zamanlar Lula’yı da mahkum etmiş olan, daha sonra bu kararından dönen Yüksek Mahkeme’yi, politikayı fazlasıyla şekillendiren bir güç odağı olarak görenler var. Yüksek yargıya tanınan aşırı yetkilerin, bugün demokrasiyi kurtarırken, yarın demokrasinin organik biçimde inşasının önünde bir engel olabileceğine dikkat çekiliyor.

Ekonomi, siyaset kimden yana olacak?

Batı dünyasının perspektifinden yapılan bu eleştiriler, hiç kuşkusuz, birçok haklı yanı barındırmakla birlikte, ülkenin tarihini, güçler dengesini, iktidardaki partinin (yoksul sınıflardan yana politika) önceliklerini yeterince göz önüne almıyor. Brezilya 21 yıl askeri diktatörlükle yaşamış. 1988 Anayasası, bugüne kadar 140’dan fazla değişikliğe uğramış. Diktatörlük sonrasında iktidar sol ve sağ arasında gidip gelmiş, halk kamplaşmış… 2022 seçimlerinde az farkla Başkan olan Lula’nın, daha güçlü bir desteğe ihtiyacı var. Çünkü işi zor: Temsil ettiği sınıfların çıkarlarını gözetirken Brezilya ekonomisini ayakta tutmaya, ABD’den kaçarken Çin’in kucağına düşmemeye, işlenen suçların cezasız kalmamasına çalışırken, (Yüksek yargıya çok şey borçlu olsa da) Brezilya’nın yargıçların yönettiği bir ülke haline gelmemesine dikkat etmek zorunda. Umarım, “Dün yediğin hurmalar…” sözünün Brezilya Portekizcesi’nde bir karşılığı vardır.

ÇOK OKUNANLAR