Dominant insan bir fırtına gibidir. Sessiz gökyüzünü karartır, rüzgârıyla alışılmış dengeleri bozar, yağmuruyla toprağı canlandırır. Kimi ondan korkar, kimi bereketinden faydalanır; ama kimse kayıtsız kalamaz. İş dünyasında da, özel hayatta da bu tür insanlar kolay kolay sevilmez.
Çünkü bilgi, vizyon ve kararlılık çoğu insanın konfor alanını tehdit eder.
Işık ve Gölge
Doğru yönetildiğinde dominans, gemiyi fırtınada rotasında tutan kaptana benzer: liderlik, cesaret ve başarı getirir. Yanlış yönlendirildiğinde ise kibir, çatışma ve yalnızlık üretir. Dominant insan bilgisinden güç alır, boş sözlere tahammülü yoktur. Tereddüt anlarında öne çıkar, risk üstlenir, kaosu düzene sokar.
Ancak aynı özellikler, sabırsızlık ve sertlikle birleştiğinde çevresini bunaltır, patronların gözünde tehdit oluşturur, dostlukların kırılganlığını ortaya çıkarır.
Kadın–Erkek İlişkilerinde Dominans
Hayatta en çetin sınavlardan biri, özel ilişkilerde dominanstır. Kadın ya da erkek, taraflardan biri sürekli baskın olduğunda hayat çekilmez hâle gelir. Karşılıklı öğrenme süreci başlamaz, nezaket elden bırakılır. İlişki bir ortaklık olmaktan çıkar, tek taraflı bir tahakküme dönüşür.
Oysa bilgelik, partnerinin bildiğini kabullenip ondan öğrenebilmekte gizlidir. Güç mücadelesi yerine bilgi alışverişi başladığında, dominantlık ilişkiyi kemiren değil, besleyen bir unsur olabilir.
Arkadaşlıkta İnce Çizgi
Arkadaş çevresinde de aynı dinamik işler. Her konuda “ben bilirim” diyen, herkesi susturup kendine alan açan kişi kısa sürede yalnızlaşır. Otoritesini bilgelikten değil, gösterişten alan bu tür sahte dominans, dostlukları tüketir.
Gerçek arkadaşlık, eşit söz hakkı ve nezaket üzerine kurulur.
Diplomasi Masasında Dominans
Dominansın en çıplak hâlini diplomaside görürüz. Taraflar ne kadar güçlü pozisyonlara sahip olursa olsun, müzakere eşitlik temelinde yürütülmüyorsa kalıcı olmaz. Protokolün hakkı verilmezse, masanın dili nezaketle değil egolarla kurulursa, anlaşmazlıkların yerini kısa sürede çatışma alır.
Burada mesele yalnızca kişisel gurur değildir; devletlerin onuru da işin içine girer. Tarih, kendi gücüne aşırı güvenip eşitlik ilkesini hiçe sayan liderlerin, kısa vadede kazansa bile uzun vadede kaybettiklerini defalarca göstermiştir.
Eleştiri ve Sevilme Arzusu
Dominant insanlar için eleştiri hayati bir turnusoldur. Ama her eleştiri aynı ağırlıkta değildir. Hayatında pizza yememiş birinin pizzayı kötülemesiyle Napoli’de önünde kuyruk olan bir ustanın eleştirisi bir değildir. Hayatta kimin sözünü dikkate alacağınızı bilmek, en az doğruyu bilmek kadar önemlidir.
Aynı şekilde sevilme arzusu da dominant insanların en büyük tuzağıdır. Çıkarlar sürdüğü sürece insanlar sizi “seviyor gibi” görünür. Gerçek bağ, ön yargısız ve içten bir karşılaşmadan doğar. İş dünyasında ise mesele sevilmek değil, iş bitirmektir.
Liderlik
Dominantlık, bilgelikle birleştiğinde liderliktir; egoyla birleştiğinde kibir. Kültürden kültüre, kadından erkeğe bakış farklı olabilir; ama öz değişmez: dominant insanlar çoğu zaman sevilmez.
Buna rağmen işlerin ilerlemesini sağlayan, yeni yollar açan, çoğunlukla onlardır. Ve sonunda gerçek dominantlar — bilgisiyle, vizyonuyla, cesaretiyle — kendi alanlarının patronu olurlar.