Eylül’de Leros bambaşka bir güzelliğe bürünür. Yaz kalabalığı yavaş yavaş çekilir, ada kendi doğal ritmine kavuşur. Kafelerde adalıların dostane sohbetleri, sahilde balıkçıların günaydın selamları, akşamüstü sokaklardan yükselen kahkahalar… İşte bu atmosfer Leros’un özüdür.
Burada herkesin dilinde ortak bir cümle var:
“Türk dostlarımızı her zaman bekliyoruz, sadece turizm sezonunda değil.”
Komşu adalar Patmos ve Lipsi’de de aynı cümleyi duymanız mümkün.
Ada Küçük Tarihi Zengin
Leros, küçük ama tarih açısından zengin bir ada. Antik dönemde Artemis’e adanmış, Orta Çağ’da Saint John Şövalyeleri’nin yaptığı Kastro Kalesi bugün hâlâ Platanos’un tepesinde gururla yükseliyor. Osmanlı döneminde ada, Ege ticaret yollarının önemli bir durağı olmuş.
20.yüzyılda İtalyan işgalinde inşa edilen Lakki Limanı’ndaki modernist yapılar hâlâ ayakta. İtalya’daki 1930’ların rasyonalist mimarisini burada görmek şaşırtıcı bir deneyim. II. Dünya Savaşı sırasında ada yoğun bombardımanlara maruz kalmış, stratejik bir üs haline gelmiş. Bu nedenle bugün bile sokaklarında farklı tarihî katmanlar yan yana duruyor.
Ama bütün bu geçmişin ötesinde, adanın ruhunu belirleyen şey insanları. Samimi, dostane ve özellikle Türklere karşı açık yürekli tavırlarıyla biliniyorlar.
Son ziyaretinde Belediye Başkanı Timothy Kottakis ve Otelciler Birliği Başkanı Manolis Mathioudakis ile bir yemekte buluştum. Sohbet çok zengin ve ufuk açıcıydı. Ayrı bir yazı konusu.
Daha sonra, ada turizmine uzun yıllardır katkıda bulunan Samis Payzanoglu ile buluştum. Onu, yalnızca oteller ve restoranlarla değil; yerel halkla da köprü kurarak Leros’un Türk ziyaretçiler için cazip ve samimi bir destinasyon olmasına öncülük eden bir dost olarak tanımlamak yanlış olmaz.
Ada Ruhu: Yavaşlığın İçinde Samimiyet
Agia Marina’da sabah balıkçı teknelerinin dönüşünü izlerken bir balıkçı bana gülümseyerek,
“Türk müsün? Hoş geldin,” dedi, hem de Türkçe. O anda anladım ki bu ada yalnızca manzaralarıyla değil, insanlarının sıcaklığıyla da kalbinize dokunuyor.
Xerokampos yolunda gizli bir koya uğradığımda yaşlı bir çift bana incir ikram etti. Sohbet arasında söyledikleri şuydu:
“Siyaseti boş ver; bizim için Türklerle dostluk önemlidir. Hükümetlerin kararları gelir geçer ama komşuluk baki kalır.”
Bu duygu karşılıklı. Türk turistler de Leros’a büyük ilgi gösteriyor. 2024’e göre gelen ziyaretçi sayısı neredeyse iki katına çıkmış. Panteli’deki bir restoran sahibi, müşterilerinin yüzde 80’inden fazlasının Türk olduğunu söylüyordu.
Ne Yapılır?
•Lakki Limanı’nda yürüyüş
İtalyan döneminin Art Deco ve rasyonalist izlerini görmek için en doğru adres. Limanda küçük kafelerde oturup gün batımını izlemek ayrı bir keyif.
•Kastro (Platanos) & Rüzgâr Değirmenleri
300 basamaklı yol biraz yorucu olabilir ama zirvedeki kale ve dört yel değirmeni tüm yorgunluğa değer. Gün batımında Panteli ve Alinda koylarını seyretmek unutulmaz.
•Agia Marina & Xerokampos yürüyüşleri
Neoklasik evler, dar sokaklar, gizli koylar… Yol sorunca Türkçe “merhaba” diyen adalıların gülümsemesi size eşlik eder.
•Agios Isidoros Şapeli (Gourna Körfezi)
Denizin ortasına uzanan ince taş yolun ucundaki küçük şapel, özellikle gün batımında kartpostal gibi bir görüntü sunar.
•Leros Savaş Müzesi (Merikia Tüneli)
II. Dünya Savaşı’ndan kalma tünellerde kurulu müze, adanın yaşadığı zor yılları orijinal belgeler ve objelerle anlatıyor.
•Plajlar
•Alinda: Uzun kumsalıyla aileler için ideal.
•Vromolithos: Canlı ve enerjik atmosferiyle gençlerin tercihi.
•Blefoutis: Sessiz, huzurlu ve doğayla iç içe.
•Tekne turu
Yakın adacıklara (örneğin Archangelos) günübirlik turlar yapabilir, berrak sularda yüzüp salaş tavernalarda öğle molası verebilirsiniz.
Nerede Yenir?
•Paradisos Restaurant (Vromolithos)
Denize sıfır masalarda taze deniz ürünleri. Cumartesi akşamları Türk–Yunan şarkılarıyla adanın en neşeli sofraları burada kurulur. İşletmeci Stamatis’in sözü mekânın ruhunu özetliyor:
“Türkler bizim en yakın dostlarımız; onları ağırlamak mutluluk.”
•Apostolis’ Psaropoula (Panteli)
1962’den bu yana aile işletmesi. Günlük balık, ızgara kalamar ve Leros karidesi mutlaka denenmeli. Apostolis bana,
“Türk tekneleri geldiğinde ada canlanır,” dedi.
•Agia Marina meyhaneleri & pastaneleri
Akşamüstü uzo–meze için küçük tavernalar, tatlı için bademli ada kurabiyesi. Neoklasik sokaklarda yürüyüş sonrası uğramak çok keyifli.
Nerede Kalınır?
•Nefeli Hotel (Agia Marina/Kritoni)
Begonvil bahçeleri, denize birkaç adım yakınlığı ve balkondan deniz manzarasıyla sıcak bir konaklama.
. Orea Elena: Stavros ve Tina’nın işlettiği aile oteli, deniz manzaralı odalarıyla huzur veriyor.
•Panteli Rüzgâr Değirmenleri
Tarihî değirmenlerde kalmak, sabahın ilk ışıklarıyla kaleyi ve koyu izlemek unutulmaz bir deneyim. Erken rezervasyon gerekli.
Ada’nın Büyüsü
Leros’un en etkileyici yanlarından biri de adanın düzeni. Sokakların duvarları pırıl pırıl beyaza boyanmış, yollar tertemiz. İnsanlar yalnızca evlerinin değil, bütün adanın bakımını üstlenmiş gibi. Bu sahiplenme duygusu, adayı özel kılıyor.
Fiyatların abartısız, servisin doğal ve dostane olması da Leros’u ayrıcalıklı kılıyor. Bana yazları yaşamakta olduğum Karaburun, Urla ve Çeşme için ilham veren şey de tam olarak buydu: Bir bölgeyi cazip kılan sadece deniz ya da tarih değil; aynı zamanda insanların sahiplenme duygusu, sadelik ve samimiyet.
Minik İpuçları
•Zamanlama: Mayıs–Haziran ve Eylül başı, hem denizin güzel olduğu hem de kalabalığın azaldığı dönem.
•Ulaşım: Bodrum’dan Ido feribotları ile 45 dakika .
•Kültür rotası: Platanos–Panteli–Agia Marina üçgeni yürüyerek kolayca gezilebilir. Lakki ve Merikia için taksi ya da otobüs. Lakki’de mimari tur → Merikia Tüneli’ndeki savaş müzesi → Platanos değirmenleri → Panteli sahilinde akşam yemeği.
Ve Gün Batımı
Gökyüzü turuncu ve pembeye boyandığında, ada size fısıldar:
“Hayat burada daha yavaş, ama daha gerçek. Tıpkı dostluklarımız gibi.”
Leros yalnızca bir ada değil; Türk dostlarını dört gözle bekleyen samimi bir yuva. Buraya gelenler yalnızca tatil yapmaz, aynı zamanda yıllara yayılan bir dostluğun parçası olurlar.