Kaç gündür aklı başında insanlar olduğunu düşündüğüm bütün tanıdıklarıma aynı şeyi söylüyorum: “Pazartesi günü görülecek CHP davasının sonucu hakkında nasıl bu kadar kendinizden emin konuşuyorsunuz?”
Ben bu soruyu sorunca onlar da bana tuhaf tuhaf, hatta küçümser şekilde bakmaya başlıyorlar. İyimser ihtimalle benim saf bir insan olduğumu düşünüyorlar, kötümser ihtimalle beni Ak Parti’yi aklamaya çalışmakla suçluyorlar.
Oysa ben ne yargıya iktidarın ne kadar hakim olduğunu bilmeyecek kadar saf bir insanım ne de Tayyip Erdoğan iktidarının emrindeki yargının sahiden bağımsız ve tarafsız hareket ettiğini söyleyerek “Ak yıkayan”lardanım.
Tek amacım var bu soruyu sorarken: İnsanlara “normal”i ve “sıradan”ı hatırlatmak.
Ayağımızın altından “normal”in, “sıradan”ın bize sağladığı güvenli, öngörülebilir zemin çekilip alındığında hepimiz “anormal”in alanına geçiyoruz. Ama insanoğlu her durumda bir “düzen” arayışında olduğundan bu kez bu “anormal”i rasyonalize etmeye başlıyoruz.
CHP’ye kayyum atanacak, Türkiye Cumhuriyetini kuran partinin yönetimine el konulacak olmasını, ülkenin muhalefetsizleştirilmek istenmesini “normal” ve “sıradan” hale getiriyoruz, sanki oyunun kuralı buymuş gibi davranıyoruz.
Oysa hayır, normal olan bu değil. Normal olan pazartesi günü görülecek davanın sonuçları hakkında olasılık hesapları yapmak ama bunları gerçekleşecek kesin şeyler olarak görmemek aslında.
Ama biz bunun bile farkında değiliz. Yaptığımız şeyin ne kadar tuhaf olduğunu görmüyoruz.