Türkiye’de siyaseti yakından takip etmeye çalışmak insanın akıl sağlığını zorlayan bir faaliyet.
Belki o yüzden çevremde pek çok kişi siyasetle uzak yakın ilgilenmiyor bile.
Türkiye geçen yılın Ekim ayından beri, özellikle Cumhuriyet Halk Partisi’nin yönettiği belediyelere karşı olduğu anlaşılan bir dizi adli operasyona tanık oluyor.
Operasyonların zirve noktası 19 Martta Ekrem İmamoğlu’nun hapse atılmasıydı ama bu operasyonlar bitmiş değil. Her hafta sonu bir başka CHP’i belediye gözaltına alınıyor.
Bunlar öyle gizlice, alttan alta yapılan şeyler de değil, neredeyse kör gözüm parmağına pervasızlığıyla yapılıyor.
İşte bakın daha geçen hafta sonu İstanbul’da Bayrampaşa Belediyesine operasyon yapıldı. Şimdi bu belediyenin meclisinden CHP’li üyeler ya gözaltına alınıyor ya da gözaltıyla, hapisle tehdit ediliyor. Onlar da partilerinden istifa ediyor. Yarın öbür gün Bayrampaşa Belediyesinin başına bir Ak Partili “başkan vekili” gelirse şaşırmayacağız.
Ondan önce aynı şey İstanbul Beykoz’da yapıldı. Hatta Beykoz’un CHP listesinden seçilip gelmiş “Belediye başkan vekili”ne Ak Parti rozetini bizzat Cumhurbaşkanı taktı. Sevinmiş olmalı.
Bu yetmedi. Geçen yıl Ekim ayında ilk olarak İstanbul’da Esenyurt Belediyesi ile başlayan baskılar, CHP’nin 2023’teki kurultaylarına uzandı. Onlar için de Ankara Savcılığı bir soruşturma başlattı, sonunda da iki dava açtı. Davalar bu yılın Şubat ayında, Ekrem İmamoğlu operasyonundan bile önce açıldı.
Bu davalardan biri, Ankara’da 42. Asliye Hukuk Mahkemesinde devam edeninde dün kritik bir gündü. Mahkeme, daha ilk gün vermesi gereken “görevsizlik” kararını dün de vermedi. Onun yerine davayı uzattı, 24 ekime bıraktı.
24 Ekim günü geldiğinde o dava anlamsız bir dava olacak; çünkü arada CHP yeniden kurultay yapmış olacak, o mahkemenin yargıladığı CHP yönetimi değişecek.
Dünkü bu karar evet CHP’nin üzerindeki stresi azalttı ama unutmayın yargılama devam ediyor.
Bu sabah bir baktım, Hürriyet’ten Abdülkadir Selvi ve Sabah’tan Okan Müderrisoğlu, “Gördünüz mü, meğer yargı siyasi değilmiş, Ankara’da hakimler varmış” tadında yazılar yazmışlar.
Yazıları okuyunca şunu görüyorsunuz: Meğer koca CHP ve CHP’ye yakın veya tarafsız medya, sosyal medya vs hatırı sayılır büyüklükte bir kitle aslında toplu bir histeri, toplu bir paranoya nöbeti geçiriyormuş. Meğer cennet vatanımızda yargı öyle siyasetin bir aparatı haline gelmemiş, hukuk hala geçerliymiş ve sabredip yasal hak arama yollarında ısrar edenlere eğer haklılarsa bu hakları da teslim ediliyormuş.
Bu yazılardan alındım, çünkü sözü edilen “paranoya geçiren histerik”lerden biri de benim. Bu köşede hukukun bir anlamı kalıp kalmadığını defalarca yazdım.
Yazıları okuyunca düşündüm: Sahiden paranoya halinde miyim?
CHP il binasının binlerce polisle işgal edilmesi benim bir sanrım mıydı? Halüsinasyon mu görmüştüm?
Sanki ülkede Siyasal Partiler Kanunu diye bir kanun yokmuş gibi Asliye Hukuk mahkemelerinin partilerin yıllar önce yaptığı kongrelerle ilgili kovuşturma yürütmesi, benim beynimin bana bir oyunu muydu?
Ekrem İmamoğlu acaba hapiste değil görevinin başında, tutuksuz olarak mı yargılanıyordu ve ben kendi kendimi kandırmış onun hapiste olduğuna mı inanıyordum?
Rüşvet çetesi kurup yönetmekle suçlanıp hapse atılan bir iş insanı şimdi itirafçı olup el üstünde tutulmaya başlanmamış mıydı?
Başka iş insanları şoförleri dahil hapse atılıp tehdit edilmemiş, rüşvet verdik diye itirafta bulunmaya zorlanmamış mıydı? Hepsini ben mi uyduruyordum?
Elbette sadece ben değildim sanrılar gören. Her hafta CHP’nin düzenlediği mitinglerde meydanlarda bir araya gelen yüzbinlerce kişi de aynı toplu histeriden muzdaripti; toplu halde paranoyak olmuştuk. Aslında tedaviye ihtiyacımız vardı. Ülkemiz güllük gülistanlıktı.
***
Çok defalar hakarete uğradım ama basit küfürler beni o kadar etkilemez, karşımdakinin öfkesinden öyle söylediğini düşünürüm.
Beni etkileyen, öfkelendiren yegane hakaret türü, zekamı küçük gören, beni aptal yerine koyan sözlerdir.
“Bakın Türkiye’de yargı siyasal değilmiş” sözü işte bu türden, beni öfkelendiren, zekamla alay eden bir hakaret.
Karşısındakilerin zekasını küçümsemek, benim kişisel tecrübeme göre, bu yapanın zekasıyla ilgili bir sorun.
Kendini çok akıllı, geri kalanları da aptal sananlar genellikle hiç de akıllı olmayan insanlardır.
Sabah sabah içimde oluşan öfkeyi sizlere kustum, kusuruma bakmayın.