Netanyahu, ‘Kudüs kimin’ kavgasına İstanbul’da duran 2700 yıllık tableti de kattı, Erdoğan’a seslendi: Kudüs sizin değil bizim şehrimiz
17 Eylül 2025

Modern Ortadoğu’da İsrail ile Arap ülkeleri ve artık İsrail ile Filistinliler arasında yaşanan kanlı çatışmaların temelinde dini inançlar ve Kudüs şehri yatıyor. Daha doğrusu İsrail, giderek dozu artan biçimde toprak ve diğer taleplerini kendi dini inancına ve binlerce yıllık din tarihine dayandırıyor.

Kudüs şehri, ilk Yahudi krallığının kurulduğu ve Asur Krallığının gelip bu devlete son verip Yahudileri buradan sürdüğü zamana kadar devam etmiş. Söz konusu Asur işgali bundan 2700 yıl önce, milattan önce 7. yüzyılda gerçekleşmiş.

O zamanlar Kudüs şehri, bugün adına Tapınak Dağı dediğimiz, tam üstünde Mescidi Aksa kompleksinin, yani Kubbetül Sahra ve Hazreti Ömer Camilerinin bulunduğu tepe ve etrafındaki surlardan oluşuyordu. Bugün, ‘ağlama Dıvarı’ adı verilen duvar, bu tepenin hemen eteğinde, arkeolojik olarak da bundan 2700 yıl önce var olan şehir surlarının bir parçası.

Bu duvarın tepesinde bir zamanlar Kral Davud’un sarayı ve tapınağı varmış, ancak bu binalar bundan 2 bin yıl önce Romalılar döneminde yıkılmış, yok edilmiş. ‘Ağlama Duvarı’nın bu yıkılan saray ve tapınağın bir kalıntısı olduğuna da inanılıyor.

Hazreti İsa’nın çarmıha gerildiği şehir

Kudüs Yahudi dinine mensup olanların ilk merkezlerinden biri olması bakımından önemli ama diğer semavi dinler de Kudüs’e kutsallık atfediyor. Örneğin Hristiyanlar, Hazreti İsa’nın dinini burada yaymaya başlaması ve bu şehirdeki ‘Golgotta’ adı verilen hemen komşu tepede çarmıha gerilmesi nedeniyle Kudüs’ü hac yeri ve kutsal kabul ediyor. Müslümanlar ise Hazreti Muhammed döneminde uzun süre kıble olarak Kudüs’ü kabul etmiş, yüzlerini buraya dönerek namaz kırmış. Ayrıca İslam’daki Miraç inancında da bu şehir ve bu şehirde de özel olarak şimdi üzerinde altın rengi kubbesiyle bilinen Kubbetül Sahra Camii bulunan yerdeki, yani Tapınak Dağı’nın zirvesindeki bir nokta özellikle önemli. Burası, her üç semavi din için Hazreti Adem’in Allah tarafından cennetten kovulduğunda dünyaya ayak bastığı nokta. Hazreti Muhammed’in Miraç gecesi tam bu noktada önce namaz kılıp sonra cennete yükseldiğine inanılıyor.

İşte tam da bu sebeplerle Kudüs şehri Haçlı Seferlerinden itibaren kanlı çatışmaların ortasında başrol oynamış, herkes bu şehri ele geçirmeye çalışmış.

Şehir uzun yüzyıllar boyunca Osmanlı egemenliğinde kaldı. Ama 1. dünya Savaşı’nda Kanal Seferi sonrasında Cemal Paşa komutasındaki Osmanlı orduları İngiliz orduları önünde büyük bir bozguna uğrayınca Kudüs dahil bütün Batı Ortadoğu coğrafyası Osmanlı’nın elinden çıktı. 30 yıl kadar İngilizler tarafından yönetilen Kudüs ve etrafında 1948’de İsrail devleti kuruldu. İsrail devleti, Kudüs’ün sadece bir bölümüne, Batı Kudüs’e sahip olabildi, Doğu Kudüs Filistinlilere ait oldu. Mescidi Aksa kompleksi hep Filistinlilere aitti.

Ağlama Duvarındaki o tünel

Ancak bundan yıllar önce, bugün Türkiye ile İsrail’i bir kez daha karşı karşıya getiren bir arkeolojik kazı başladı. Kazı, ‘Ağlama Duvarı’ adı verilen duvarın hemen oradaki bir tünelde yapılıyor. Aslında burayı 1880’de ünlü ressam ve İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin kurucusu Osman Hamdi Bey ve diğer Türk arkeologlar kazmıştı ve burada buldukları bir önemli yazıtı/tableti İstanbul’a getirmişlerdi.

Bu kazılan tünel, aslında bir su kanalıydı ve bundan 2700 yıl önce Asur kuşatması öncesinde, Asurlular varlığına son vermezden önceki son Yahudi kralı olan Hezekiel (MÖ 725-697) tarafından açtırılmıştı. Amaç, Asur kuşatması sırasında şehre su gelmesini garantiye almaktı. Nitekim Ayn-i Silvan adı verilen su kaynağından Kudüs şehrine gelen bu su sayesinde Kudüslüler Asur kuşatmasına daha uzun dayanabilmişti ama sonuçta Asurlular şehri ele geçirmiş, buradaki bütün Yahudileri de Babil ülkesine sürgüne göndermişlerdi.

İşte 1880 yılında Osmanlı arkeologların bulduğu tablet, bu su kanalının açılması şerefine yazılmış ve tünelin tam ortasına asılmış bir tabletti. Tünel kazısı iki yönden birden yapılmış, iki kazı ekibinin birbirini bulup tüneli birleştirmesi şerefine oraya takılmıştı.

Söz konusu tablet bundan 2700 yıl önce Kudüs’te bir Yahudi krallığı olduğunu gösteren kanıtlardan biri ama yeganesi değil. Yine de bu tablet İsrail devleti ve onun dini/tarihi argümanları bakımından çok önemli kabul ediliyor.

İşte tam da bu tabletin çıktığı yer olan tünelin ağzında önceki gün İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun bir misafiri vardı: ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio. Rubio, İsrail’e gelmişti, çünkü ABD bu ülkenin geçen hafta Katar’a düzenlediği hava saldırısının bir daha yaşanmamasını garantiye almak istiyordu.

Ama Netanyahu Rubio’nun gezisinin başlangıcındaki bu protokole ve turistik bölümü durduk yerde Türkiye’ye karşı bir platform yaratmak için kullandı, burada yaptığı konuşmada bir anısını anlattı.

‘Mesut Yılmaz’a dedim ki bir ricam var…’

Bakın Netanyahu ne dedi:

“1998’de Türkiye’nin başbakanını ağırladım. Adı Yılmaz’dı. (Mesut Yılmaz) O zamanlar Türkiye ile harika ilişkilerimiz vardı. Son zamanların sınavına dayanamadılar ama o dönemde çok iyiydiler. Başbakanlık konutunda güzel bir akşam yemeğinin ardından salonda kahve içiyorduk ve dedim ki, ‘Sayın Başbakan, sizden bir ricam olacak’ O da ‘Evet, buyurun’ dedi.

Ben de şöyle dedim: ‘Burada, az önce gezdiğimiz tünelde bulunan bir tablet var, İbranice bir taş tablet. 2700 yıl önce Kral Hizkiya (Hezekiel) tarafından kazdırılmış. ‘Bakın’ dedim, ‘size bir önerim var. Bizim müzelerimizde binlerce Osmanlı eseri var. İstediğinizi seçin, size verelim. Bir değiş tokuş yapalım.’ Ama o, ‘Hayır, üzgünüm, bunu yapamam’ dedi. Ben de ‘Peki, müzelerimizdeki tüm eserleri alın’ dedim. O yine, ‘Hayır, yapamam’ dedi. ‘O hâlde fiyatınınızı söyleyin’ dedim. O da ‘Başbakan Netanyahu, bunun bir fiyatı yok’ dedi. ‘Neden?’ dedim.

Şöyle yanıtladı: ‘O dönemde İstanbul’un belediye başkanı olan birinin başını çektiği büyüyen bir İslamcı taban var. İsmini biliyorsunuz. Türk halkının bu kesiminden, Kudüs’ün 2700 yıl önce Yahudi kenti olduğunu gösteren bir tableti İsrail’e vermemize tepki gelir.’

Şimdi, 2000 yıl sonra, şehrimizi geri aldık. Bağımsızlığımızı geri aldık. Egemen bir devlet kurduk; bir ordu kurduk, dünyada eşi olmayan bir ülke inşa ettik.

Burası bizim şehrimiz Sayın Erdoğan. Sizin şehriniz değil, bizim şehrimiz. Hep bizim şehrimiz olarak kalacak. Bir daha asla bölünmeyecek. İşte bu yüzden, Başkan Trump’ın bu konudaki liderliğini çok takdir ettim; Kudüs’ü başkent ilan ettiğinde ve bunu dünyanın tüm liderleri kabul ettiğinde. Ardından da Amerikan büyükelçiliğini buraya taşıdı.”

Siloam Yazıtı’nın tarihi

2700 yıl önce, MÖ 7. yüzyılda Yahuda Kralı olan Hezekiel (MÖ 725-697) ülkenin doğusundaki Asur Devletini büyük bir tehdit olarak görmekteydi ve olası bir savaş veya işgale karşı Kudüs halkının içme suyu ihtiyacını güvence altına alacak bir proje geliştirme ihtiyacı hissetmişti. O dönem Asur Devletinin başında ise Kral Sanherib bulunuyordu. Şehrin su ihtiyacı Ayn-i-Silvan çeşmesinden karşılanmakta idi. Kuşatma tehdidi altında bulunan yer ise Kudüs’teki surlarla çevrili David Kalesi idi.

Hezekiel, bu yüzden şehir surlarının altından bir tünel kazdırmış ve Gihom Pınarının akışını şehrin merkezindeki Siloa Göletine bağlamıştı. Tünelin kazılmasına iki ucundan ayrı olarak başlanmış ve kazılan tünel tam ortada birleşmişti. Elde edilen bu başarı anısına tünelin bu orta noktasına, taş bir kitabe üzerine, eski bir İbrani Alfabesi olan Fenike dilinde bir yazıt konulmuştur. İki kralın karşılaşmasından bahseden ve bu yazıtın adı Siloam’dur.

Kral Hezekiel’in tahmin ettiği üzere Asur Kralı, Kudüs’ün bu şehrini kuşattı. Tamamladığı su tüneli inşaatı, şehrin düşmesini zorlaştırdı ve birkaç ay daha öteleyebildi. Ama sonuçta şehir düştü ve Hezekiel son Yahuda kralı oldu. Şehrin tekrar imarı, Babil Kralı Nabukadnezar’dan sonra, sürgündeki halkın geri dönüşüne izin verilmesinden sonra oldu.

1880 yılında ortaya çıkartılan tablet İstanbul Arkeoloji Müzesinde yer alıyor.

Yazıtta ne anlatılıyor?

Paleo-İbranice dilinde yazılmış 6 satırlık yazıtta inşaatı gerçekleştiren kazıcıların hikayesi anlatılıyor. Satırlarda, “Bu sesler karşılıklı birbirine bağıranların sesiydi. Çünkü orada kuzey ve güneyden açılan tünel birleşiyordu. Ve o gün kanal açılmış oldu. Tünelin açılmasıyla her iki taraftaki işçiler ve kazmaları karşılaştılar” ifadeleri yer alıyor. 

Paylaşılamayan “Osmanlı mülkü”

İsrailli yetkililer uzun süredir antik eseri ülkelerine götürmek için uğraşıyor. 2017’de İsrail Kültür Bakanı Miri Regev, yazıt karşılığında iki fil teklif etmiş ancak öneri reddedilmişti. 

2007’de dönemin İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres, mevkidaşı Abdullah Gül’den İsrail’in kuruluşunun 70. yıl kutlamalarında sergilenmesi için eseri ödünç olarak istemişti. Gül olumlu yanıt verse de İsrail’in Gazze politikaları nedeniyle eser İstanbul’da kalmıştı. 

Eski İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu da 1998’de yazıt karşılığında başka eserlerin teklif edildiğini söylemişti. 

Arap Dünyası Araştırma Merkezi Başkanı Mehmet Tütüncü, Kanuni Sultan Süleyman’ın kayıp kitabesini 120 yıl sonra 2017’de İsrail Devlet Müzesi’nin deposunda bulmuş ve İsrail’in bu kitabeyi, İstanbul’daki yazıtla takas etmek istediğini söylemişti.

Ankara, yazıtın uzun zamandır Osmanlı mülkü olduğunu belirterek Türkiye’de kalmasında ısrarcı oldu.

Kudüs kimin?

Netanyahu’nun Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hitaben söylediği bu sözler sadece Türkiye açısından değil bütün dünya açısından sorunlu. Çünkü dünya ve uluslararası hukuk Doğu Kudüs’ü Filistin toprağı olarak kabul ediyor, yani İsrail Kudüs’ün tamamının sahibi zaten değil. Kudüs’ün ortasından başlayıp Ürdün sınırını oluşturan Şeria nehrine kadar olan bütün bölge (Haberlerde Batı Şeria diye okuyorsunuz) Filistin toprağı. Ama İsrail 1967’den beri bu Filistin topraklarını ‘Yerleşimciler’ tarafından önce parça parça işgal ediyor, sonra da ilhak ediyor.

Kudüs’ün “İsrail’e ait olması” sadece hukuken yanlış değil, bir de burası üç semavi din için de kutsal kabul edilen bir şehir olduğu için uluslararası koruma altında.

 Türkiye’den sert tepkiler

Netanyahu’nun sözlerine Ak Parti Sözcüsü Ömer Çelik başta olmak üzere Türkiye’den çok sayıda sert tepki geldi. Henüz Cumhurbaşkanı Erdoğan bu konuda konuşmadı.

ÇOK OKUNANLAR