Hekime rekor malpraktis cezası: 109 milyon lira
20 Eylül 2025

Gaziantep’te bir kulak burun boğaz doktoruna 109 milyon lira tazminat cezası verilmesi infiale yol açtı. Bu şimdiye kadar verilmiş en ağır ‘malpraktis’ (hatalı tıbbi müdahale) cezası.

2018’de Gaziantep’te Özel Hatem Hastanesi’nde kulak burun boğaz hastalıkları uzmanı Dr. Halil Boyunsuz dört yaşındaki Hüseyin Beyaz’ı bademciklerinden ameliyat etti.

Ameliyattan birkaç gün sonra çocuğun kanaması oldu. Kanama solunum yolunu tıkadığı için beyin oksijensiz kaldı ve ağır hasar gördü.

Ailesi doktor ve hastaneye karşı malprakris iddiasıyla tazminat davası açtı. Hastane ve hekim kanamanın bu ameliyatın komplikasyonlarından (tedavi sırasında ortaya çıkması olası sorun) olduğunu savundu.

Mahkeme 39 milyon liralık tazminat cezasına hükmetti. Tutar bugün itibariyle 109 milyon liraya ulaştı.

Hükmedilen cezayı yüksek bulan sağlık camiası tepkili. Tıbbi işlem yapan herkesin artık dava korkusu yaşayacağı, karar almasının etkileneceği belirtildi. Hekimlerin ömür boyu çalışsa da 100 milyon lira kazanmasının mümkün olmadığına da dikkat çekildi.

‘Komplikasyon-malpraktis ayrımı iyi yapılmalı‘

İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Osman Küçükosmanoğlu, bademcik ameliyatı, sünnet, saç ekimi gibi ‘küçük’ sanılan işlemlerden sonra bile komplikasyon gelişebileceğini söyledi: “Tabii ki ‘Doktorun hatasını toprak örtsün’ diye bir ilkel anlayış olamaz. Bir çocuğun hayatı, sağlığı söz konusu. Ama burada malpraktis ile komplikasyon konusunun iyi değerlendirilmesi lazım. İkisi birbirinden farklı.

Hep trafik kazası örneği veriyoruz. Sarhoş sarhoş araba kullanmak, kurallara uymamak, hız yapmak yanlış (malpraktis). Ama bütün kurallara uyarken, doğru şekilde araba kullanırken de bazen kaza yapabiliyorsunuz (komplikasyon).”

‘Tazminat miktarları mesleği etkiliyor’

Hekimlerin ödeyemeyeceği tazminat miktarlarının mesleği etkileyen bir hal aldığını belirten Küçükosmanoğlu şöyle devam etti: “Hekimin aylık kazancının yüzlerce misli tazminat rakamlarını ödemek için bir ömür gerekiyorsa bundan sonra hiçbir hekimin tıbbi kötü uygulama doğuracak koşullarda, ciddi müdahaleler gerektiren tıp branşlarını (özellikle de cerrahi bilimlerini) seçmesi ve böyle bir ülkede çalışmak istemesi beklenmemeli.

Çok da uzun olmayan bir süre sonra artık kalp cerrahı, beyin cerrahı gibi branşlarda hekim bulamayacağız.

Ayrıca hekimler malpraktis korkusuyla defansif tıpa yönelecek ve riskli hastalara bakmaktan kaçınabilecek.”

‘Türkiye ABD’ye benzemeye başladı’

Türkiye’de ‘Tıbbi Kötü Uygulamaya İlişkin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası’ (hekim mesleki sorumluluk sigortası) 1219 sayılı kanunun ek 12. maddesi çerçevesinde 2010’dan beri zorunlu. Ancak genel şartlar teminatın türünü ve üst limitleri sınırlıyor. 7 Ağustos’tadüzenlemeye göre tazminat tutarı 1-4 milyon lira arasında değişiyor. Bir yıl içinde tüm olaylar için ödenecek toplam tazminatın üst sınırı ise 9 milyon TL.

Küçükosmanoğlu sigortaların karşıladığı tazminat tutarlarının düşük olduğunu savundu: “Sigorta şirketlerinin tazminatları karşılaması, mahkemelerin de bu kadar yüksek tazminat cezaları vermemesi lazım. Tazminat tutarı bir zenginleşme aracı olamaz. Herkesin ödeyebileceği bir miktar olur.

Türkiye bu konuda da ABD’ye benzemeye başladı. Ama orada hekimlerin gelirleri çok yüksek. Cezalar gelirleriyle aşağı yukarı orantılı. Bizdeyse cezalarla hekimin gelirinin alakası yok.”

‘Kamu ile özeldeki hekimlerin riski eşit değil’

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Özel Hekimlik Kolu Başkanı Dr. Güray Kılıç ise artan hasta yükü ve hastayı müşteriye dönüştüren yaklaşımın tıbbi kötü uygulama (malpraktis ) davalarında artışa yol açtığını söyledi.

Kamu ve özel sektör hekimleri açısından ciddi bir adaletsizlik de var. Kamudaki hekimlere yönelik tazminat davaları idare aleyhine açılıyor. Zararın ödenmesi sorumluluğu idareye ait. Yalnızca hukuki şartlar oluştuğunda hekime rücu ediliyor.

Kılıç bunun kamu hekimlerini ilk aşamada devlet güvencesine aldığını vurguladı ve devam etti: “Özel sektördeyse hasta taleplerinin doğrudan hekim ve özel sağlık kuruluşu aleyhine yöneltilmesi, hekimlerin zorunlu mesleki sorumluluk sigortası kapsamını aşan veya sigorta teminatı dışında kalan kısımlar bakımından şahsen ağır bir risk altında olmasına yol açıyor.

Bu durum, aynı mesleği icra eden hekimler arasında kabul edilemez bir risk eşitsizliği doğuruyor.”

Titizlikle incelenmeli

TTB de cezanın hekimlerde ve tüm sağlık camiasında derin kaygılara yol açtığı belirterek şöyle dedi:

“Elbette ki sağlık hizmetlerinde hasta güvenliği temel önceliktir. Meydana gelen olumsuzluklarda kusur ve sorumlulukların titizlikle incelenmesi, hasta haklarının korunması ve kötü tıbbi uygulamaların (malpraktis) adil biçimde tazmin edilmesi tartışmasız gereklilik.

Fakat yapılan tıbbi müdahalelerde gelişebilecek komplikasyonların kötü tıbbi uygulamalardan ayırt edilmesi, çok önemli ve tarafsız bilim kurullarınca değerlendirilmeli. Bu tür kararlar, yalnızca bireysel olarak hekimleri değil, sağlık hizmetinin bütününü baskı altına alıyor. Hekimlerin mesleki faaliyetlerini kaygı ve korku ortamında yürütmelerine, risk almamak adına defansif tıp uygulamalarına ağırlık vermelerine neden oluyor.

Bu tür komplikasyon ve kötü tıbbi uygulama ayrımı doğru yapılmadan verilen ve karşılanması mümkün olmayan ağır cezalar, yalnızca ilgili hekime değil, tüm sağlık ortamına olumsuz yansıyacaktır. Hekimlerin, olası komplikasyonlarda tüm yaşamları boyunca kazanamayacakları tutarlar ödemek durumunda kalmamak için, riskli cerrahi ve girişimsel işlemlerden uzaklaşmasına yol açacaktır. Hekim-hasta ilişkisinde cezalandırma kaygısı baskın hale gelirse, zarar gören tüm toplum olur.”

TTB şu çağrıda bulundu:

“Yargı organlarını, sağlık alanında adaletin tesisinde ölçülülük ilkesini gözetmeye, Sağlık Bakanlığı’nı ve ilgili kurumları, sağlık hizmetlerinin riskli doğasını gözeten düzenlemeler yapmaya, kamuoyunu, hekimlerin görevlerini yerine getirirken karşılaştıkları zorlukları anlamaya davet ediyoruz.”

ÇOK OKUNANLAR