Statüko
20 Eylül 2025

Hayatımızda bazı kelimeler vardır, her dönemde farklı yankılar uyandırır. “Statiko” da onlardan biri. Latince kökenli status quo’dan gelen bu kavram, “mevcut düzen, mevcut hâl” anlamına gelir. Kulağa soğuk ve resmi gelir ama aslında her birimizin hayatına birebir dokunan bir mesele: “Var olanı korumak mı, değiştirmek mi?”

Statükonun Gücü

Statüko, güven demektir. İnsan ruhu düzeni sever, sürekliliğe tutunur. Sabah aynı yolda yürümek, akşam aynı sofraya oturmak, yıllardır aynı dostlarla bağını sürdürmek… Bunların hepsi bir tür statükodur.

•Sadakat: İlişkilerde, dostluklarda ve aile bağlarında süreklilik olmadan güven olmaz.

•Hukuk ve Adalet: Bir gün mahkeme başka, ertesi gün bambaşka işlese kime güvenirdik? Statüko burada istikrarın ta kendisidir.

•Toplumsal Değerler: Bayram sabahlarının kokusu, mahalledeki dayanışma… Bunlar da bizi biz yapan “iyi statikolar”dır.

Statükonun Zinciri

Ama işin öteki yüzü de vardır. Statükoya saplanıp kalmak, değişimden korkmak, gelişimin önüne set çeker.

•İş Dünyası: Hâlâ on yıl öncesinin yöntemleriyle yönetilen şirketler, zamanın gerisinde kalır.

•Toplum ve Siyaset: Aynı isimlerin, aynı anlayışların koltuklara yapışması, değişime kapalı bir düzen yaratır.

•Kişisel Hayat: “Ben hep böyleydim” diyerek öğrenmeye direnen insan, aslında kendi potansiyelini sınırlamış olur.

Nerede Korumalı, Nerede Değiştirmeli?

•Korunmalı: Adalet ilkeleri, insan ilişkilerinde sadakat, toplumsal değerlerin ruhu.

•Değişmeli: Bilim ve teknoloji, iş hayatı, eşitlik ve özgürlük alanları, kişisel gelişim.

Sonuç: Güven mi, Engel mi?

Statüko, ne tamamen kötü ne de tamamen iyi. Bazen güvenin omurgası, bazen ilerlemenin zinciri.

Asıl mesele şu soruyu kendimize sormakta:

Hangi noktada statükoya tutunmalı, hangi noktada zinciri kırıp değişime kucak açmalı?

Çünkü hayat, hem sadakat hem dönüşüm olmadan dengede kalamıyor.

ÇOK OKUNANLAR