Bu sabah değerli bir dostum çok beğendiğim bir haber iletti.

Malum, Trump’ın Birleşik Krallık’a yaptığı resmî ziyaret, Britanya hükümdarının pek çok ‘konutundan’ biri olan Windsor Kalesi’nin içinde yaşanmış, bir de ‘devlet yemeği’ verilmişti.

BBC yemek akşamını şöyle yorumlamış:

“Windsor Kalesi’ndeki St George’s Hall’da kurulan olağanüstü ortam,  görünüm olarak, bir “ortaçağ şöleni” ile “Harry Potter filmi” dekoru arasında bir karışımdı.

Süslü üniformalar giymiş salondaki personel, gün boyunca sürekli tören hâlindeki askerler kadar disiplinliydi.

Yemeğe katılan her kişi başına beş kadehli Masa ürkütücü bir titizlikle düzenlenmişti.”

BBC menüyü de aktarıyor:

“Trump’ın ziyaretinde 160 konuk, önlerinde toplam 1.452 parça çatal-bıçakla, Fransızca yazılmış ve şu şekilde çevrilebilecek bir menüdekileri sırasına uygun olarak yediler:

-Hampshire su teresi panna cotta, Parmesanlı tuzlu kurabiye ve bıldırcın yumurtalı salata;

-Organik Norfolk tavuğu balotini, kabakla sarılmış, kekik ve mercanköşk aromalı sosla;

-Kent ahududu sorbe dolgulu vanilyalı dondurma bombe, hafifçe haşlanmış Victoria erikleri eşliğinde…

Konuklara zengin bir şarap listesi sunulmuştu:

Wiston Estate, Cuvée, 2016; Domaine Bonneau de Martray, Corton-Charlemagne, Grand Cru, 2018; Ridge Vineyards, Monte Bello, 2000; Pol Roger, Extra Cuvée de Réserve, 1998.

“Yemek sonrası içkileri” ise sembolizm doluydu.

“Trump 45. ABD Başkanı olduğu için, 1945 yılına ait bir ‘vintage porto’ ikram edildi.
Gerçi kendisi alkol kullanmıyor.

Ayrıca, Başkan’ın İskoçya doğumlu annesinin doğum yılı olan 1912’den kalma bir konyak sunuldu.”

Öte yandan Britanya’da, kendisi ve ailesi için yeterince yiyecek satın alamayanlara destek olmak amacıyla 2.800 ‘gıda bankası’ bulunuyor.

Ülkede 4,8 milyon çocuk yoksulluk içinde yaşıyor.

Eski başbakanlardan biri, Gordon Brown, bunun “bölünmüş bir Britanya” olduğunu söyleyerek bir “sosyal kriz” tanımı yaptı.

“Bu, 60 yıl önceki yoksulluk türüne dönüş” dedi.

Araya “demokrasi” ile tadlandırılmış birkaç konuşma sıkıştırdığını varsayabiliriz.

Kaldırın kadehleri…

Yaşasın Demokrasi Dersleri!