Fenerbahçe’nin hafta sonu yapılan kongresinde Ali Koç kaybetti, yerine Sadettin Saran geldi.
Herkes aynı şeyi düşünüyor: Ali Koç aslında kulübü devraldığında ortada bir mali çıkmaz vardı, kulübün finansal dengelerini düzeltti ama futbol takımını şampiyon yapamadığı için başkanlığı kaybetti.
Bu düşünce kısmen doğru. Fenerbahçe şampiyon olamadı ve bu arada ezeli rakibi Galatasaray arayı çok açtı. Fenerbahçe kongre üyeleri açısından tahammül edilmesi çok zor bir durum ortaya çıktı. Dolayısıyla Ali Koç’un kaybetmesinde en büyük faktör elbette bu.
Yerine başkan seçilen Sadettin Saran bile seçim sürecinde Koç yönetimin finansal olarak başarılı olduğunu söyledi.
Acaba bu görüş doğru mu?
Pazar günü Fenerbahçe’nin toplam borcu açıklandı: 21,5 milyar lira veya 524 milyon dolar.
Doğrudur, Ali Koç başkan olduğunda bu borç daha yüksekti ama şunu unutmamak gerek: Fenerbahçe dahil bütün kulüpler 2018’den itibaren yaşanan kur krizleri nedeniyle fiili iflas durumuna girdiler. Bu iflastan onları bugün çok şikayet edilen Bankalar Birliği Anlaşmaları kurtardı. Bankalar kulüplerin borçlarını dövizden TL’ye çevirdi, yeniden yapılandırdı. Bu arada kulüplerin geleceğe dönük gelirlerine temlik kondu, yani bankalar alacaklarını garanti altına aldı. Kulüplerin de belli bir mali disipline girmesi arzulandı. Futbol Federasyonu da kulüplere transferde harcayacakları para limitleri koymaya başladı. Zaten UEFA’nın kuraları da bunu gerektiriyordu: Kulüplerin transferde harcayacakları para, transferden elde ettikleri gelire oranlı olmalıydı.
Peki bu disiplin oldu mu? Kulüpler bilançolarını küçültme pahasına da olsa ayaklarını yorganlarına göre uzatıp gelirleri giderlerini dengeler, hatta hayal bu ya kâr eder duruma geçtiler mi?
Yedi yıllık uygulamanın sonucu tek bir elime: Hayır.
Fenerbahçe de kâr etmeyen kulüplerden biri. Baktığınızda 21,5 milyar borcu var ama şirketin borsa değeri 16 milyar. Fenerbahçe’nin yıllık zararı da muazzam 764 milyon lira.
Ali Koç yönetimi giderayak Bankalar Birliği anlaşmasından çıkmak üzere olduklarını duyurdu. Bunun için Emlak Konut ile anlaşma imzaladılar, İstanbul Ataşehir’deki arsalarından gelecek parayla bankalara borçlarını ödeyeceklerdi. Evet ama bu arsalar esasen bağış olarak şartlı biçimde (Yeni spor tesisleri yapmak) Fenerbahçe’ye verilmişti. Veren de Murat Ülker’di. Yani Fenerbahçe varlık satarak borç ödeyecekti.
Şimdi, kongreden sonra bu Bankalar birliği anlaşmasından çıkma projesi de belirsizliğe girdi.
Kulübün aslında ciddi miktarda geliri var ama Ali Koç döneminde bu gelirler biraz da tehlikeli biçimde tek bir kaynağa, Koç Grubu şirketlerinden gelen sponsorluklara yaslandı. Ali Koç’un başkanlıktan ayrılmasından sonra aynı grup şirketlerinin Fenerbahçe’ye aynı paraları aktarıp aktarmayacağı konusu ister istemez soru işaretlerine sahip.
Öte yandan Ali Koç’un üzerinde olan “Takımı şampiyon yap” baskısı aynen yeni yönetimin de üzerinde olacak. Nitekim Sadettin Saran takımı şampiyon yapma sözü verdi zaten.
Ama buna karşılık Fenerbahçe’nin en yakın rakibi Galatasaray’la olan mali farkı hızla açılıyor. Aradaki fark kapanmadıkça şampiyonluk da tesadüflere bağlı. Galatasaray Osimhen ve Icardi gibi iki golcü, İlkay Gündoğan ve Leroy Sane gibi gole dönük güçlü orta sahayla oynarken Fenerbahçe ileride El Nesryi’ye, orta sahasında ise Talisca’ya dayanıyor.
Tam da bu yüzden Galatasaray şimdiden 6 puan farkla lider; Fenerbahçe maç kazanmakta ve gol atmakta zorlanıyor. Ocak ayında yeni başkan kesenin ağzını açmak zorunda kalacak büyük olasılıkla.
Kısacası Ali Koç ne mali olarak ne de sportif olarak iyi bir miras bırakmış değil aslında.