İnsan en azından devletlerden, devlet kurumlarından ve bu kurumları temsil eden kişilerden bilimin ışığında doğru bilgiler vermesini, toplumu gereksiz yere paniğe sevk etmemesini, yalan yanlış bilgileri yaymamasını bekler. İster modern olsun ister antik, toplumlarla devletleri arasındaki güven ilişkisi buna dayanır.
Ama Amerikan Başkanı Donald Trump, en komplo teorisyeni bakanı tarafından bile açıkça desteklenmeyen, dünya üzerinde milyonlarca otistik çocuk sahibi aileyi suçluluk duygusuna ve yine milyonlarca hamile kadını paniğe sevk edecek, hiçbir bilimsel temeli olmayan vahim bir açıklama yaptı.
Amerikan Başkanına göre otizm hastalığının sebebi, kadınların hamilelik sırasında aldıkları parasetamol içeren ilaçlardı.
Parasetamol veya ‘asetominofen’ içeren ilaçlar, sadece Amerika’da veya Türkiye’de değil bütün dünyaya en yaygın kullanılan ilaçlar. 600’den fazla ticari marka altında satılan bu ilaçları ateş düşürücü ve ağrı azaltıcı olarak hepimiz hayatımız boyunca defalarca kullandık.
Başkan Trump, pazar gününden dün için randevu verdi, “Bobby ve Oz ile birlikte pazartesi çok önemli bir şey açıklayacağız, otizmle ilgili” dedi. “Bobby” dediği sağlık bakanı Robert Kennedy, “Oz” dediği ise Amerikan sağlık sigortaları sisteminin başındaki isim olan Mehmet Öz’dü.
Pazartesi günü gelmeden The Washington Post gazetesi Trump’ın ne açıklayacağını yazdı: “Asetominofen” yani “Parasetamol” adlı etken maddeyi içeren ilaçların otizme yol açtığını söyleyecekti Başkan.
Nitekim söyledi de. Üstelik söylerken, “Bobby daha dikkatli kelimeler kullanmamı istedi ama ben dikkat etmeyeceğim, Tylenol otizme yol açıyor, kullanmayın” dedi. Tylenol, ülkemizde de satılan ve en yaygın bulunan parasetamol içeren ilaçlardan biri.
Başkanın hiçbir bilimsel temel göstermeden yaptığı açıklamaya göre hamilelikte kullanılan parasetamollü ilaçlar bebeklerin anne karnında otizm geliştirmesine neden oluyor.
Otizm, bir spektrum hastalığı. Yani en hafiften en ağıra doğru bir yelpazede belirtiler gösteren bir hastalık. Bu hastalığın doğumla başladığına inanılıyor, çünkü otizm daha çok küçük yaşlarda belirtilerini vermeye başlıyor.
‘Otizm’ adı ilk olarak 1910 yılında bir İsviçreli psikiyatrist tarafından kondu. Bu hastalık belirtilerini 3 yaşından önce vermeye başladığı için hastalığın kalıtsal olduğuna inanılıyor ama bu kalıtsal kanıtlar bulunabilmiş değil.
Hastalık da zaten fiziki şeylerle, örneğin bir virüs, bir bakteri veya bir tümör gibi, vücudun bağışıklık sisteminin bir reaksiyonu gibi şeylerle değil hastanın davranışlarına bakılarak teşhis ediliyor.
Amerika’da bugün doğan her 31 bebekten birinin otistik doğduğu hesaplanıyor. Ülkemiz için kesin bir rakam yok ama otizmin yaygınlığının binde bir gibi olduğu düşünülüyor.
Otizmin beyin biyolojisinde veya fizyonomisinde tam olarak ne yaptığı henüz bilinmediği gibi neyden kaynaklandığı da bilinmiyor. Ama bilinen şey şu: Otizm tedavi edilebilen bir hastalık değil, en fazla otistik çocukların hayata uyum sağlamaları, okula gidebilmeleri, eğitim alabilmeleri ve ileride hayatlarını kendi başlarına sürdürebilmeleri hedefleniyor.
Otistik çocuk sahibi özellikle olmak aileler için sürekli özel bakıma ihtiyaç duyan birinin evde olması anlamına geldiği için hayatı alt üst edici bir sınav niteliğinde. Şimdi Başkan Trump’ın yaptığı açıklama, milyonlarca otistik çocuk annesini “Acaba hamileliğimde bu ilaçlardan aldım mı” diye düşündürecek ve kendilerimi suçlu hissetmelerine neden olacak bir şey. Hamilelikte pek çok ilacı kullanmak yasak veya kısıtlı ama parasetamol cinsi, dünyanın neredeyse her yerinde reçetesiz satılan ilaçlar üzerinde bir kısıtlama yok.
Trump’ın açıklamaları benzer şekilde halen hamileliği devam edenleri de etkileyecek, çünkü bu anne adayları da arada bu ilaçları kullanmış olabilir ve hamileliklerinin geri kalanını hep “Acaba çocuğum otistik mi doğacak” endişesiyle geçirebilir.
Otizm, üzerindeki bu büyük bilinmeyenler nedeniyle üzerinde en fazla spekülasyon yapılan, en fazla şehir efsanesi yaratan, yalan bilgilerin yayılmasına neden olan hastalık.
Bundan uzun yıllar önce bir İngiliz doktor otizme çocukluk aşılarının içindeki sabitleyici madde olan civanın neden olduğuna dair bir bilimsel makale yazdı ve bu makalesi saygın Lancet dergisinde de yayınlandı.
Oysa bu makalenin temelindeki bilim sahteydi, makale hiçbir araştırmaya dayanmıyordu. Lancet makaleyi sildi, doktor lisansını kaybetti ama bu arada dünya üzerinde sırf bu korkudan kaynaklanan bir aşı karşıtlığı hareketi başladı. Bilim daha sonra bu aşıların güvenli olduğunu kanıtlayan araştırmalar yaptı, 25 yıllık süre içinde aşıların güvenirliği defalarca kanıtlandı ama aşı karşıtı hareket devam ediyor, ayrıca artık aşılarda civa kullanılmıyor.
Şimdi benzer bir şehir efsanesinin ve dünya çapında paniğin parasetamoller üzerinden başlaması neredeyse kesin gibi.