Bir otokratın hazin sonu
28 Eylül 2025

Lafın ortasından gireceğim ama bana zorunlu gibi geliyor. Seçimli otokrasilerde şöyle bir şey oluyor: (Adil ya da değil) Seçimle iş başına gelen otokrat, belirli bir adaptasyon dönemi geçirdikten sonra, hükümet olmaktan iktidar olmaya giden yolun engebeli olduğunu görüyor. Tam manasıyla iktidar olabilmek için, mevcut sistemi değiştirmeye başlıyor. Basını susturuyor, bağımsız kurumları, demokratik işleyişin vaz geçilmez müesseselerini yok ediyor, işlevsizleştiriyor veya kendine bağlıyor. Sivil toplum örgütlerinin üzerinde baskı kuruyor. İfade özgürlüğünü sınırlıyor. Demokratik haklarını kullanmak isteyenlere şiddet uyguluyor. Yasaları değiştiriyor. Anayasa’yı rafa kaldırıyor veya kendine yontuyor. Yargıyı “silah” haline dönüştürüyor. Siyaset sahnesindeki rakiplerini veya rakip olabileceğini düşündüklerini çeşitli yöntemlerle saf dışı bırakıyor. 

Bu süreçte otokrat, kendi etrafında toplananlardan da aykırı bir ses duymak istemez hale geliyor. Kendi partisi içinde mutlak itaat ve sadakat temel kriter haline geliyor. Danışmanlar uzaklaştırılıyor. Makamlar, pozisyonlar liyakate göre değil sadakate göre dolduruluyor. Tek bir gündem maddesi atılan her adımı, yapılan her işi belirliyor: Koltuğu korumak. 

Koltuğu korumanın doğal bir uzantısı, bir tür son aşaması var. Kendisinden sonra iktidara gelecek olanı belirlemek ve onun önündeki engelleri de temizlemek. Belki de hanedan düzenine geçebilmek. Çünkü otokrat artık aileden başkasına güvenemez hale geliyor. Herkesin her an ihanet edebileceğinden kuşkulanıyor, etrafında kimsenin ne maddi ne manevi olarak güçlenmesini istemiyor. Haliyle, halefini de aileden seçiyor. İşte bu noktada sıra dava arkadaşlarına geliyor. Halef olarak belirlenen kişinin gelecekteki iktidarını tehdit edebilecek kim varsa (söz konusu otokratın iktidara gelmesini ve orada kalabilmesini sağlamak için canını dişine takmış olanlar da dahil) birer birer saf dışı bırakılıyor. Halefin çevresi temizleniyor ki iktidarı garanti olsun. 

Bugünkü seçimli otokrasilerde, iktidarlar, yukarıda saydığımız aşamaların hepsinden geçmiş değil. Ama bir Latin Amerika ülkesinde bu açıdan son aşamaya gelinmiş durumda. Ne yazık ki, bu örnek, sol cenahtan gelen bir otokrata, geçmişte tüm dünyanın ilgiyle izlediği bir gerilla liderine ait. 

Gecikmiş bir haber-analiz 

Geçen hafta The New York Times’da bir haber-analiz yayınlandı. 20 yılı aşkın bir süredir Nikaragua’yı izleyen Frances Robles’in imzasını taşıyan “Bir diktatörü devirmeye yardım ettiler. Şimdi yeni rejim onların peşinde” başlıklı uzunca haber-analiz, özetle, Nikaragua Cumhurbaşkanı Daniel Ortega ve Eşbaşkan olan eşi Rosario Murillo’nun, aile dışından hiç kimsenin iktidara gelmemesini sağlamak amacıyla, kendilerine sadık olan kişileri tutukladıkları belirtiliyordu. 

Haber-analizi çelişik duygular içinde okudum. Herhangi bir Latin Amerika ülkesinin herhangi bir diktatöründen değil, Nikaragua’dan, bazılarımız tarafından 70’li-80’li yıllarda hayranlıkla izlenen, Sandinista Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin (FSLN) lideri Daniel Ortega’dan söz ediliyordu. Tutuklananlar da, Sandinist’lerin, hem devrim sırasında hem devrimden sonra Daniel Ortega’ya uzun yıllar yoldaşlık etmiş lider kadrosuydu.

New York Times’a kuşkuyla yaklaştım. İki aya yakın bir süre önce gerçekleşmiş bir tutuklama üzerine yazılan yazının arkasında bir bit yeniği aradım. Gerçi New York Times, benim, gazeteciliğin doruk noktası saydığım kurumlardan biriydi ama, sütten çıkmış ak kaşık da değildi. Gazze meselesindeki tavırlarının, New York’un solcu belediye başkan adayı Mamdani aleyhine yürüttükleri kampanyanın hafızamdaki izleri henüz tazeydi. 

Sonunda, İspanya’nın güvenilir yayın organlarından El Pais ve İngilizce yayınlarını referans almaktan çekinmediğim El Cezire imdadıma yetişti. Ortada gerçekten vahim bir durum vardı ve New York Times belki az bile yazmıştı.

Bayardo Arce ve Daniel Ortega, bi zamanlar…

 Ortega’nın sadık adamı, “Beyzbolun Babası”

New York Times’ın (NYT) haber-analizini tetikleyen, bir zamanlar Ortega’nın ekonomi danışmanlığını da yapmış olan, 76 yaşındaki eski gerilla Bayardo Arce’nin tutuklanmasıydı. Arce Sandinista’nın tepe yönetimindeki “Dokuz Komutan”dan biri ve o ekipten Ortega’nın yanında kalan son isimdi. Bazı Sandinist liderlerin, yönetimi yolsuzluk ve otoriterlikle suçlayıp partiyi terk etmesine rağmen, Arce, 50 yıldan fazla bir süre boyunca Ortega’nın yanında kalmıştı. Ama sonunda o da tasfiyeye konu oldu, çünkü rejimi eleştirmiş, eleştiri oklarını Ortega’ya değil eşine, Eşbaşkan Rosario Murillo’ya yöneltmişti. 

Savcılar, sahip olduğu mülklerle ilgili bir soruşturma açmış, yapılan sorgu çağrısına Arce yanıt vermemişti. Temmuz ayının son günlerinde bir sabah evine kalabalık bir ekiple polis baskını yapılmış ve Arce ev hapsine alınmıştı. Bayardo Arce Nikaragua’da popüler bir figürdü. Ülkenin bir numaralı sporu beyzboldu ve Arce “Beyzbolun Babası” olarak niteleniyordu. Yıllarca Indios del Bóer takımını yönetmiş ve her zaman beyzbolun en güçlü ismi olarak görülmüştü. El Pais’in haberine göre, Arce Temmuz sonunda gözden düşüp tutuklandıktan sonra, başkanlığını oğlunun yaptığı Nikaragua Beyzbol Ligi’nin ofislerine baskın yapılmıştı. Bu ayın ortasında ise İçişleri Bakanlığı beyzbol ligini feshetmişti. Feshedilen ligin yerine Nikaragua Beyzbol Birliği kurulmuş ve başına da Sandinista’nın gençlik örgütlenmesinden sadık bir isim getirilmişti.  

Ortega’nın kardeşi de bir yıl önce ev hapsindeyken ölmüş

El Cezire’nin, araştırmacı gazeteciliğiyle bilinen dijital El Confidential’den aktardığı yoruma göre, Arce’nin tutuklanması, Eşbaşkan Rosario Murillo’nun, Ortega’nın tam desteğiyle yürüttüğü daha geniş çaplı bir tasfiye operasyonunun parçasıydı. Sürgündeki muhalefete yakın kaynaklar, 79 yaşındaki Ortega’nın sağlığının gözle görülür şekilde kötüleşmesi nedeniyle Murillo’nun haleflik için iktidarını pekiştirdiğini düşünüyordu. Arce, bir yıl içinde ev hapsine alınan üçüncü önemli Sandinista’ydı. 

Bir başka ünlü komutan olan Henry Ruiz, Mart ayında hapsedilmişti. Henry Ruiz de,  Sandinista’nın tepe yönetimindeki “Dokuz Komutan”dan biriydi. Devrimden sonra 1979’dan 1985’e kadar Planlama Bakanlığı yapmış, 1985’te Uluslararası İşbirliği Bakanı olmuştu. Daha sonra FSLN’den ayrılmış, Sergio Ramírez ve Dora María Téllezile birlikte Sandinista Yenilenme Hareketi’nin liderliğini üstlenmişti. Ortega rejiminin içerdeki muhaliflerinden biriydi. 

Başkanın iki yaş küçük kardeşi ve eski ordu komutanı Humberto Ortega da, Eylül 2024’te ölmeden önce ev hapsine alınmıştı. Humberto Ortega, Nikaragua devriminin son döneminde inisiyatifi ele geçiren FSLN’nin “Üçüncü Yol” fraksiyonunun üç kurucusundan biriydi ve Daniel Ortega’nın “şehir isyanları” stratejisinin arkasındaki  “asıl teorisyen” olarak biliniyordu. 

Dört yıldızlı bir general olan Humberto Ortega, 1983’ten 1990’a kadar Savunma Bakanlığı görevini yürüttü. Sandinist gerillaları, düzenli orduya dönüştürdü. Daha sonraki yıllarda ağabeyi Daniel’in baskıcı uygulamalarına karşı çıktı. Mayıs 2024’te Daniel Ortega’yı sert bir şekilde eleştirdiği bir röportajdan birkaç saat sonra, ev hapsine alındı. Ertesi ay bir askeri hastaneye nakledildi ve Eylül 2024’te hayatını kaybetti.

Daniel Ortega kimdi, Nikaragua devrimi neden önemliydi?

Baştan sona çalkantılarla dolu Nikaragua’nın tarihinde, İspanyol sömürgecilerinin 1871’de ülkeden kovulmasından, 21 yıllık işgalden sonra 1933’te Amerikan Deniz Piyadeleri’nin çekilmek zorunda bırakılmasından (ABD tarihinin bu az bilinen sayfaları için bkz: Muz Savaşları) sonra üçüncü dönüm noktası Nikaragua Devrimi’ydi. 

Nikaragua Devrimi, Somoza Hanedanı’nın 43 yıllık dikta rejimini devirmek için Sandinistas tarafından sürdürülen 18 yıllık bir mücadeleydi. 

Amerikalılar 1933’te Nikaragua’dan çekilirken, ülkede kendi askerlerinin yerini tutacak bir Ulusal Muhafız Ordusu kurmuştu. Bunun komutanı Anastasio Somoza García, ülkedeki iktidara el koyarak 1936’da Somoza diktatörlüğünü başlatmıştı. Aralarda bir-iki “kukla başkan” dışında, Somoza Garcia ve başkanlık yapan iki oğlu, Ulusal Muhafızlar’ın desteğiyle, ailenin ülke üzerindeki ezici hakimiyetini sürdürürken bir yandan da muazzam bir servet biriktirmişti. Son Somoza, Anastasio Somoza Debayle, Temmuz 1979’da istifa etmek zorunda kaldığında, ailenin şirketlerden aldığı rüşvetler, oluşturduğu endüstriyel tekeller, gasp ettiği araziler (Nikaragua’daki arazilerin yaklaşık dörtte biri), yönettiği yer altı faaliyetleri ve iç ettiği dış yardımlardan oluşan servetinin 533 milyon dolara ulaştığı tahmin edilmekteydi. Bugünkü koşullarda size küçük geldiyse, bu rakamın o dönemki Nikaragua’nın gayrı safi yurtiçi hasılasının üçte birine, dış borcunun yarısına denk düştüğünü hatırlatmak isterim.

Bu hanedanı deviren Sandinistas, yani sosyalist Sandinista Ulusal Kurtuluş Cephesi (FSLN), adını 1930’larda Amerika Birleşik Devletleri’nin işgaline karşı Nikaragua direnişini yöneten Augusto César Sandino’dan almıştı. Resmen 1962’de kurulmuş ama aslında ilk eylemlerine 1961’de başlamıştı. Başlangıçta büyük ölçüde kırsal kesimlerdeki yoksul köylülerin desteğini alan FSLN, özellikle Aralık 1972’deki büyük Nikaragua depreminden sonra kentlerde de taraftar buldu. (Somoza ailesi ve Ulusal Muhafızlar, uluslararası deprem yardımlarını iç etmiş ve başkent Managua’nın yarısını yıkıntı halinde bırakmıştı.) Kentlerdeki hareketlenme üzerine Ulusal Muhafızlar 1974’ten itibaren kitleler üzerinde ağır bir baskı ve şiddet uygulamaya başladı. 

FSLN’den üç fraksiyon çıkıyor  

1975’te, FSLN içinde, köylü devrimciler yerine, kentsel proletaryayı temel alan bir grup gelişti. Kısa bir süre sonra da Daniel Ortega, kardeşi Humberto Ortega ve Victor Tirado Lopez’in liderliğini üstlendiği, geniş cepheli mücadeleyi savunan “Üçüncü Yol”cular ortaya çıktı. 

Üçüncü Yolcular, Ulusal Muhafızların artan baskısı karşısında, Somoza rejimine karşı bir “halk cephesi” oluşturmayı, sağcı muhalefet de dahil olmak üzere sosyalist olmayan farklı kesimlerle geçici ittifaklar kurmayı savunuyordu. Bir yanda, FSLN, Ulusal Muhafızlara doğrudan saldırarak rejimin güçsüzlüğünü sergileyecek, bununla silahlı eylem için yeni kadrolar devşirecek; diğer yanda da “Birleşik Halk Hareketi” adını verdikleri ittifakın sayesinde, öğrenci ve işçi gruplarının silahsız eylemleriyle kitle desteği genişletilecekti.  

Üçüncü Yolcuların stratejisi başarılı oldu. Geniş cepheli muhalefet kısa sürede büyüdü. 1977’de bir grup önde gelen profesyonel yönetici, iş adamı ve din adamı Üçüncü Yolcularla ittifak kurarak Kosta Rika’da geçici bir hükümet (Onikiler Grubu) oluşturdu. 

1979’da Anastasio Somoza Debayle’yi istifaya zorlayan Üçüncü Yolcular liderliğindeki Birleşik Halk Hareketi, yönetimi ele geçirdikten sonra Uusal Yeniden Yapılanma Cuntası’nı kurdu ve başına Daniel Ortega’yı getirdi. 

Amerika elini Nikaragua’dan hiç çekmedi

Ulusal muhalefete önderlik eden Sandinistlerle başa çıkamayacağını anlayan ABD, bu kez “komünistleri” yönetimde izole etmek için ittifakın diğer unsurlarının Cunta’dan çekilmesini sağladı. Ortega’nın buna cevabı 1983’te ülkede genel seçim yapmak oldu. Eski ittifakın belli başlı unsurları yine ABD’nin akıl vermesiyle seçimlere katılmadı ve Daniel Ortega %60’ın üzerinde oyla Başkan seçildi. Bu seçimlerde gözlemci olarak yer alan ABD’li ve İngiliz kuruluşlar dahil olmak üzere uluslararası tüm kurumlar seçimlerin adil biçimde gerçekleştiğini teyit etti. 

ABD’nin, ittifakın diğer unsurlarını neden yönetimden uzak tutmaya çalıştığı sonradan anlaşıldı. Devrimden hemen sonra ülkenin çeşitli yerlerinde oluşmaya başlayan karşı devrimci grupların Ortega’yı ve Sandinistleri devirmesi öngörülmüştü. Venezuela istihbaratı ve CIA’in teknik desteği, Reagan hükümetinin muazzam fonları ile antikomünist milis kuvvetleri Kontralar ülkede sivillere yönelik ağır bir terör estirdi. Kontraların vahşeti dünyayı o kadar ayağa kaldırdı ki ABD kongresi Kontralara yardım yapılmasını yasakladı. Ama Reagan hükümeti (güya hükümet içindeki bazı kesimler) el altından para yardımını sürdürdü (Bkz: Yarbay Oliver North). FSLN de Sovyetler Birliği ve Küba’dan destek alıyordu.

Hem Kontralarla savaş hem devrimci reformlar

Ortega, bir yandan kontralarla savaşırken, bir yandan da reformlarını gerçekleştirme mücadelesi veriyordu. Başkanlığının ilk dönemlerinde, millileştirme, kamulaştırma, toprak reformu, servetin yeniden dağıtımı ve okuryazarlık programlarını içeren devasa bir gündemi vardı. (Toprak reformu programının başında, eskiden Sandinista’nın güvenli evlerini yöneten, Ortega’nın bugünkü eşi, Rosario Murillo vardı.) Sandinistler reform programını yürürlüğe koymak için her türlü fedakârlığı yapıyordu. Bir sürü genç Sandinist, kırsal kesimdeki ücra köylerde okuma-yazma kursları açabilmek için yola koyuldu ve Kontraların tuzağına düşerek öldürüldü.

Bu süreçte, Venezuela’lı ve ABD’li ajanlar bir kısım Miskito yerlisini kışkırtarak, Kontra’lara katılmalarını sağladı. Ortega Kontra’lara destek verenleri yerinden ederek göçe zorladı. Ülke ekonomisinin büyük bölümü eski müttefik, yeni muhalif kent burjuvazisinin elindeydi. Ayrıca ABD Nikaragua’ya kapsamlı bir ambargo uyguluyordu. Ortega hükümetinin ekonomik krizle baş etmesi mümkün olmadı. 1989’a gelindiğinde, Ortega kan dökülmesine son vermek istedi. ABD de Sandinistlerin yeni bir seçimi çıkaramayacak kadar yıprandığına kanaat getirdi. Zaten dünya kamuoyu ayağa kalkmıştı. Barış imzalandı. Hem Kontralar hem FSLN silah bıraktı. ABD’nin öngörüleri doğru çıktı ve Ortega, 1990 seçimlerini, Somoza’yı deviren ittifakın FNLA dışında kalan güçlü isimlerinden Violeta Chamorro’ya kaybetti.

Yetkilerini artırdı, eşini eş başkan yaptı

Daniel Ortega 2006’da yeniden Başkan seçildi. Bu kez oyu yüzde 38’di. Ancak artık farklı bir Ortega vardı. İlk Başkanlık dönemindeki devrimci ilkelerinin çoğunu terk ettiği ve eski devrimci müttefiklerini yanından uzaklaştırdığı görülüyordu. Muhalifler üzerinde gitgide artan bir baskı uygulayan Ortega, izleyen seçimleri de kazandı ama artık seçimlerin üzerinde bir kuşku bulutu dolaşmaya başlamıştı. 

Ortega rejimine muhalefet, 2018’de en yüksek noktasına ulaştı. Özellikle gençler, protesto gösterileriyle sokakları dolduruyordu. Ortega’nın tepkisi çok sert oldu. Uluslararası Af Örgütü’nün gösterilerin bastırılmasındaki şiddet dozunun çok yüksek olduğunu rapor etmişti. Özgürlüklerin kısıtlanması, tutuklama ve takipler yüzünden, komşu Kosta Rika’ya 30.000 iltica başvurusu oldu. 2021 seçimlerinden önce de, bu kez siyasi rakipler içinde, geniş bir tutuklama dalgası yaşandı. Muhalefet liderleri, gazeteciler ve sivil toplum üyeleri de dahil olmak üzere Ortega hükümetinin birçok muhalifi 2021 ortasında ülkeyi terk etti. 2021 seçimleriyle başlayan dördüncü döneminde Ortega, birkaç STK, üniversite ve gazetenin kapatılmasını emretti. 

2025 başında ise Ortega, anayasa değişikliğine giderek, yetkilerini iyice genişletti, karısını Eşbaşkan yaptı. El Cezire Anayasa reformunu şöyle özetliyordu: “Reformlar, hükümetin medya üzerindeki etkisini genişletiyor, Cumhurbaşkanı’nın görev süresini altı yıla uzatıyor ve her iki Cumhurbaşkanı’nın da istediği sayıda başkan yardımcısı seçmesine izin veriyor. Ortega’nın ölümü halinde Murillo, yeni seçimler yapılmaksızın otomatik olarak Nikaragua’nın cumhurbaşkanı olacak.”

Ortega’nın sonu geldi mi?

Görünen o ki, bunlar Ortega’nın son çabaları. Ortada meşruiyetini kaybetmiş, zor kullanarak ayakta duran bir yönetim var. Muhalefet mücadeleyi bırakacak gibi durmuyor. Ortega ve Murillo rakiplerini ve bir zamanların sadık dostlarını siyaset sahnesinden temizlemeye çalışıyor ama bu iki tarafı keskin bir bıçak; yakında sadık bendeleri de onları birer birer terk edecek.

Nitekim, sürgündeki Nikaragualı bir yazarın, Cecilia Zeledon’un, Nisan 2018 gösterilerinin 7. Yıldönümü dolayısıyla yazdığı ve Bianet’te yayınlanan yazısında yaptığı çağrı bu gidişatı çok iyi öngörüyor: “Bu sapkın rejime destek veren bir avuç insan kaldı. Bugün onlara sesleniyoruz: Birbirinizin yüzüne bakın ve maskelerinizi çıkarın! Bu diktatörlük için, her insanın, yok edilebilir, tek kullanımlık, en ufak kuşkuda hemen değiştirilebilir olduğunun farkına varın! Askerler, polisler, iş sahipleri, memurlar, dinleyin: Gerçeğin tarafını tutmanın zamanı geldi!”

ÇOK OKUNANLAR