Seyir çağında ahlâk
05 Ekim 2025

İnsan, gördüğü şeye dokunmadığı sürece, onu gerçekten görmüş sayılmaz.”

Albert Camus

Jean Baudrillard, “seyir toplumu”nun insanı gerçekliğin dışına ittiğini düşünür.

Ona göre, artık ‘olayların içinde’ değil, ‘olayların yansımaları içinde’ yaşıyor insanoğlu.

Bir yıkım, bir savaş, bir katliam… tümü bize ekranın camı aracılığıyla ulaşıyor.

‘Acı’, bir ‘görüntüye’, ‘görüntü’ ise bir ‘estetik görüntüye’ dönüşür.

Bu ‘estetikleşmiş felaket’ çağında ‘ahlâk’ da yer değiştirir.

Acıya tanıklık etmek bir ‘eylem’ değil, bir ‘deneyim türü’ (yaşantı) hâline gelir.

Uzaktaki yakınlarının yaşadıklarını öğrenirsin, bir fotoğraf gönderilir, “üzüldüm” ifadesi bırakırsın, vicdan geçici olarak rahatlar.

Ama aslında hiçbir şey değişmez. 

Çünkü ‘seyir’, eylemi ikame eden ‘yeni bir ahlâk biçimi’ olmuştur.

Schrödinger’in kedisi”* de kutunun içinde değil artık; ekranların içinde.

Biz de kutuya değil, ekrana bakıyoruz.

Ama bakmakla görmek arasındaki o eski fark, hâlâ ölümcül biçimde sürüyor.

Batı’nın vicdanı’ da aynı kuantum paradoksuna sıkışmış durumda.

“Özgürlük”, “eşitlik” ve “kardeşlik” üzerine kurulduğu iddiasında bir uygarlık, şimdi kendi ilkelerinin gözlemcisi ama artık onların ‘yaşayıcısı’ değil.

Batı, Gazze’deki insan vahşetini biliyor.

Raporlar, raporlar, kınamalar, açıklamalar…

Ama tıpkı Schrödinger’in gözlemcisi gibi, sadece bilmekle yetiniyor.

Bilmek, modern dünyada artık ‘eylem’ değil, bir ‘konfor biçimi’.

Ama ‘olanı bilmek’ ile, ‘onları yaşamak’ arasında bir uçurum var.

O farkı bilmezden gelen tırnak içinde ‘vicdan’, kendini diri sansa da, etik olarak çökmüş, ölü bir vicdan.

Gerçeği gözlemlediği halde değiştirmemek, gerçeği öldürmenin bir başka biçimi çünkü.

Schrödinger’in kedisi bize şunu öğretir:

O, süperpozisyon hâlinde bir bilinçtir: hem duyarlı hem duyarsız, hem insan hem makine.

***

*”Schrödinger’in kedisi” aynı anda hem canlı hem de ölüdür. Bu deneyde bir kutunun içinde kedi vardır. Rastlantısal bir tetiklemeyle zehir dolu bir kapsülün kırılması yüzünden ölmüş olabilir ya da yaşıyor olabilir. Erwin Schrödinger bu metaforu, kuantum kuramını ne kadar saçma bulduğunu göstermek için kullanmıştır. Çünkü kurama göre sonuç gözlemlenene kadar kedinin hem canlı hem de ölü olması gerekir. Kuantum kuramının Kopenhag yorumuna göre, gözlemcinin yaptığı müdahaleyle ihtimallerden birini gerçeğe dönüştürmesine kadar kuantum sistemleri bir olasılık bulutu hâlinde var olurlar.

ÇOK OKUNANLAR