Mevlânâ der ki: “Ehline denk gelmeyen her şey ziyandır.” İnci de olsa, mercan da olsa, yanlış elde değerini yitirir. Kalpler de öyledir. Yanlış birine emanet edildiğinde kırılmaya, ziyan olmaya mahkûmdur. Yüzbin defa sevebilenler de var bu dünyada, yüzlerce kalbi hoyratça harcayanlar da.
Fuzûlî’nin uyarısı ise çok daha ince bir noktaya dokunur: “Karıncayı bile incitmem deme; bile’den incinir karınca.” Bazen kasıtlı bir darbe gerekmez. Küçücük bir kelime, yanlış bir ton, dikkatsizce kurulmuş bir cümle… İnsanın gönlünde telafisi zor bir yara bırakabilir. Çünkü söz, yalnızca ağızdan çıkan değil, kalbe dokunan bir şeydir. Söylemek irfan, anlamak ise hakiki insan olmayı gerektirir.
Şair Cahit Zarifoğlu ise meselenin tam ortasında durur: “Bir kalbi kaybetme ile kazanmanın arasında ince bir çizgi var, adı üslup.” Hakikat çoğu zaman değişmez ama onun nasıl söylendiği hayatîdir. Aynı söz, birinde şifa olurken, diğerinde yara açar. Sosyal medyada bir yorum, iş hayatında bir toplantı cümlesi ya da dostlar arasında paylaşılan bir an… Hepsi üslubun terazisinde tartılır.
Üste çıkmak için kelime oyunlarıyla, vücut diliyle, ince imalarla kazanıyor gibi görünmek mümkündür. Ama o an yaşanan “galibiyet” bir zandan ibarettir. Hakikat ise tam tersidir: Kazanmak kırmadan, incitmeden, üslubu koruyarak mümkündür. Üslubun olmadığı yerde zafer değil, sadece ziyan vardır.
Ve bir başka incelik daha vardır: Diyalog kurmamak, yok saymak, birini halkanın dışında hissettirmek için gösterilen gizli çaba. Eğer bu bilerek ve isteyerek yapılıyorsa, kişi kendi duygu durumunu ve karşısındakine açtığı savaşlarını sorgulamalıdır. Fakat bazen bu bir üslup değil, bir oluş hâlidir; farkında bile olmadan yapılan bir davranıştır. Yine de insan bunun farkına varmalı ve değişme çabasına girmelidir. Çünkü hiçbir insanın hayatında böylesine izler bırakmak, o anda galibiyet gibi hissettirse bile, aslında taç takmış bir mağlubiyettir.
Kalbi korumak, sözü inceltmek, üslubu kaybetmemek… Belki de en büyük insanlık sınavımız budur. Çünkü kalp kırmak kolaydır, onarmaksa çoğu zaman mümkün değildir.