Karahantepe’de tarihi keşif: ‘İnsanı sembolize ettiğinin açık kanıtı’
08 Ekim 2025

Taş Tepeler Projesi kapsamında 2025 yılı kazı çalışmaları 10 ayrı alanda sürüyor. Bu alanlardan biri olan Karahantepe’de yapılan son kazılarda, ilk kez insan yüzü betimli bir T biçimli dikilitaş gün yüzüne çıkarıldı.

Göbeklitepe ve çevresinde bulunan T biçimli dikilitaşların üzerlerindeki kol ve el kabartmaları, uzun süredir bu taşların insanı sembolize ettiği düşününülüyordu. Karahantepe’de ortaya çıkarılan bu yeni buluntu ise ilk kez bir T biçimli dikilitaş üzerinde insan yüzünün işlenmiş olmasıyla neolitik dönem araştırmalarında yeni bir dönüm noktası olarak ifade ediliyor.

İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi ve kazıların başında olan Necmi Karul, son buluntularla ilgili açıklama yaptı.

“2019 yılında bu yana araştırmaların sürdürüldüğü Karahantepe, Göbeklitepe ile çağdaş, MÖ 9600-8000’li yıllar arasında iskân edilmiş bir yerleşim. Kazıların devam ettiği kesimde bugüne kadar üç yerleşim evresi tespit edilmekte ve yerleşik yaşamın başlangıç ve gelişimine ilişkin, teknolojiden, mimariye, yeni avlanma teknolojilerinden besin üretimine geçişi izleyebildiğimiz çok sayıda veri sunuyor” ifadelerini kullanan Karul, “Taş Tepeler Projesi kapsamında Şanlıurfa’da yürütülen kazıların sayısı 10’a yükseldi. Bu yerleşim yerleri neolitik çağın ilk aşamasını ifade eden 1500 yıllık bir dilimini yansıtıyor. Bunlardan Göbeklitepe ve Karahantepe bölgedeki en büyük ve bu sürecin hemen hemen tüm aşamalarını yansıtan katmanlara sahip” diyor.

Sözü edilen ve tüm alanlarda kazı ekibinin karşısına çıkan ayrıca bu yerleşmeler arasında yoğun bir iletişimin olduğunu gösteren çok sayıda verinin yer aldığının altını çizen Karul, “Bunların başında yuvarlak planlı anıtsal yapılar, bu yapıların merkezinde ve duvarlarının içine yerleştirilmiş T biçimli dikilitaşlar öne çıkıyor. Aynı şekilde yerleşmelerin ideolojik ortaklıklarını yansıtan çok sayıda sembolik öğe ile de karşılaşıyoruz.

T Biçimli dikilitaşların birden fazla işlevi olduğunu düşünüyoruz. Bunların ilki çatıyı taşıyan birer payanda olmaları. Diğeri ise sembolik yönleri. Bu da iki bağlamda ele alınabilir. İlki yüzeylerine işlenen betimlerle adeta birer ‘yazı tahtası’ gibi kullanılmış olmaları diyebiliriz. Kimi zaman tekil bir hayvan, kimi zaman da çok sayıda motifi bir araya getirdikleri sahneler ile bir hikâyeyi anlattıkları yüzeylere dönüşüyorlar” diyor ve sözlerine şöyle devam ediyor:

“İkincisi ise bir insanı sembolize edecek şekilde şekillendirilmiş olmaları. Yan yüzeylerinde dirseklerinden bükülmüş kollar ve ön yüzde devam eden eller gibi antropomorfik kabartmalar bize dikilitaşların yere paralel üst kısmının bir insanın başını, dikey kısmının ise gövdesini yansıttığını düşündürüyor. Kol ve el kabartmalarının dikilitaşlarının iki yüzeyinde de karşılıklı olacak şekilde tekrar etmesi, bel hizasında bir kemerin ve ön yüzde kemerden aşağı doğru sarkan hayvan postu kabartmaları anatomik orana dikkat edildiğini, giysilerle bu anlatımın güçlendirildiğini gösteriyor. Karahantepe’de bulunan insan yüzü de bu tasarım ile örtüşecek şekilde, üstteki yatay kısmın ön yüzüne yapılmış. Söz konusu örnek dikilitaşların bir insanı sembolize ettiğinin açık kanıtlarından birini oluşturdu.”

SOMUT NESNELER!

Bu keşfin kuşkusuz biçimsel bir tanımlamanın ötesinde ele almak gerektiğinin altını çizen Karul, “Özetle yerleşik yaşamın başlangıcında insanın kendini gerek toplum gerekse bulunduğu canlı ortam içinde yeniden konumlandırmaya başladığını; buna T biçimli dikilitaşlarda olduğu gibi daha soyut ya da anıtsal insan heykellerinde olduğu gibi somut nesnelerin eşlik ettiğini söyleyebiliriz” diyor. 

ÇOK OKUNANLAR