Haftada Kaç Kere, Hazırlıksız Mı Planlı mı?
12 Ekim 2025

Hayat hızlı akıyor, çevremiz hızlı değişiyor. Türk kahvesi değil White Chocolate Mocha tüketiyoruz, aralıklı oruç diye günde iki öğün besleniyoruz, en muhafazakarlar bile bebek doğunca baby şavır töreni yapmaya başladı ama seks söz konusu olunca hâlâ 1990’lardan kalma şehir efsanelerine inanıyoruz!

Wall Street Journal’da geçen gün çıkan bir yazıda Kinsey Enstitüsü’nün direktörü Justin Garcia “Toplum olarak bir cinsel okuryazarlık sorunumuz var,” diyor. “Ve doğru bilgi eksikliğinde, bir mitoloji yaratıp ona mutlak gerçekmiş gibi davranıyoruz.”

Oysa yeni araştırmalar diyor ki: cinsellikle ilgili bazı “kalıcı” inançları artık nazikçe çöpe gönderme zamanı geldi de geçiyor.

Mit 1: “En iyi seks hazırlıksız olandır.”

Filmlerdeki o sahne: kapılar kapanır, düğmeler kopar, tutku taşar… Evet, sinemada güzel. Ama gerçek hayatta çocuk, iş, kredi kartı ekstresi ve Netflix arasında spontane an bulmak loto kazanmak gibi.

Toronto York Üniversitesi’nden Prof. Amy Muise’in araştırmasına göre, planlanan seks (örneğin randevu geceleri) en az hazırlıksız seks kadar tatmin edici; hatta bazen daha da iyi. Çünkü planlama, beynin ödül merkezinde dopamin salınımını erkenden başlatıyor. Yani “beklemek”, aslında arzuyu besliyor.

Bence takvime minik kalpler koyun: “Cumartesi 22:00 — sadece biz.” Gün içinde birkaç kısa mesajla o akşamın enerjisini ısıtın. Ve o randevunun performans değil bağ odaklı olduğunu hatırlayın. Biri yorgunsa, sadece masaj ya da çıplak ten teması bile “başarılı seans” sayılır.

Hazırlıksızlık güzel; ama ilişkiyi sadece anlık kıvılcıma emanet etmek, mutfağı ilham gelince açmaya benzer: çoğu gün aç kalırsınız.

Planlamak, beklentiyi büyütür; beklenti de arzunun en tatlı formudur.

Mit 2: “Fantazileri kendine sakla, yoksa ilişki bozulur”

Kinsey Enstitüsü’nden Justin Lehmiller, 2014’ten beri 4000’den fazla kişiyle yürüttüğü araştırmalarda cinsel fantezilerin düşündüğünüz kadar “uç” olmadığını, insanların %97’sinin cinsel fantezilere sahip olduğunu söylüyor.

En ilginç bulgu şu: fantezilerini paylaşan çiftlerin çoğu, sonrasında daha yakın ve daha dürüst hissettiklerini belirtiyor.

Tabii her fantezi paylaşılmalık değil — özellikle partnerin güvenini zedeleyebilecek olanlar “kırmızı ışıkta” kalabilir. Ama ortak merak alanlarını konuşmak, ilişkide güveni büyütüyor.

Fantezileri konuşmak bir cesaret işi. Zaman ve zemin önemli: sevişme anında değil, mesela yürüyüşte ya da kahve molasında açın konuyu. “Bunu duymaya açık mısın?” gibi yumuşak bir giriş yapın.

Benim sevdiğim sistem: trafik ışığı kuralı. Yeşil: hemen deneriz. Sarı: konuşur, uyarlarız. Kırmızı: saygıyla rafa kaldırırız.

Çünkü iyi seks sadece fiziksel değil, duygusal güven meselesidir. Fantazi konuşmak, iki yetişkin arasında “senin zihnini tanımak istiyorum” demenin en samimi yoludur.

Mit 3: “Mutlu çiftler daha çok seks yapar; azsa ilişki bitiyordur”

Ah o “haftada üç şart!” baskısı… Oysa araştırmalara göre mutluluk “haftada bir” civarında plato yapıyor. Daha fazla seks yapanlar daha mutlu değil, sadece daha yorgun! (Sexual Frequency Predicts Greater Well-Being, But More Is Not Always Better (Muise et al., 2015))

Haftada bir temas, hem fiziksel yakınlığı koruyor hem de o meşhur afterglow (cinsel ışıltı) etkisini taze tutuyor.

Ve unutmayın: “ideal sıklık” diye evrensel bir formül yok. Yaş, ilişki süresi, stres, hastalık, hatta mevsim bile etki ediyor. Bence bu bir denge oyunu.

“İstek farkı” olan çiftlerde şefkatli müzakere, kovalamaca döngüsünü kırar. Seks dışı tensel ritüeller —duş sonrası masaj, “uyku öncesi sarılma”, sabah kısa temas— oksitosini yükseltir, duygusal bağı güçlendirir. Çünkü bazen en iyi seks, hiç seks değildir; sadece “dokunulmuş hissetmektir.”

Kıssadan Hisse seks, kas gibidir — kullanıldıkça güçlenir; ama akıllı, güvenli ve iletişimli çalışılırsa.

Hazırlıksız seks keyifli bir baharat, planlama güvenli bir emniyet kemeri, fantezilerse ortak hayal gücünüzün oyun alanı.

“Daha çok” değil, daha uyumlu olan iyidir.

ÇOK OKUNANLAR