Yorgunum
15 Ekim 2025

Uzun bir süredir yorgunum. Ruhum yorgun. Düşüncelerim yorgun. Bedenim yorgun. Bir türlü sabahları dinç kalkamıyorum. Sabah dediysem öyle erken vakitte kalkmıyorum zaten. Ne mutlu bana. Darısı başınıza

Ama yine de yorgunum.

Sorunlarımı düşünerek ve kendimce çözme alışkanlığım uzun zamandır var. Çok yakın çevreme danışsam da, kendini tekrar eden olaylarda sorunları çözmede uzmanlaşıyor insan.

Bu kez de görebildiklerimi sıralayalım bakalım. Rastgele…

Neredeyse iki yıl emek verdiğim ve çok severek oyunculuğunu yaptığım Keşke oyunumu oynayamıyorum. Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik girdap buna izin vermiyor. Ama en büyük sorun benim. Danışmanlık verdiğim projelerde, uygulanabilirlik analizi-iki yıllık proforma kâr zarar tablosunu çıkarttırıyorum. Kendim dostlarıma güvenip yatırım yapıyorum. Yarı yolda kalıyorum. Aklım başıma bu kez geldi mi? Sanmam.

Hayatımı rutinde yaşamaya alışmış biri olarak belirsizlikler beni yoruyor. Yarı emeklilik dönemimde tiyatro oyunu hariç hiçbir şey bana o kadar heyecan vermiyor. Ancak bu haftalık yazılarla biraz ayağa kalktım. Ne yalan söyleyeyim. Çok ama çok keyifle yazıyorum. Ayrıca da kim olduklarını bilmesem de okuyucularım olması beni çok mutlu ediyor.

Rutin ve günlük işler beni yoruyor. Notere gitmek, sanal bankacılık işlemleri yapmak, alışveriş yapmak, İstemiyorum yaaa, günlük hiçbir işi yapmak istemiyorum.

Her türlü ekrandan aynı sorunları dinlemekten yoruldum. Her gece saatlerce aynı şeyleri söylemekten sıkılmayan uzmanlar. Bazen üç saat sonra programa geri dönüyorum hâlâ aynı yorumlar. 

Tüm haberlerin birbirinin kopyası olmasından yoruldum. Neden sayısız mecra var o zaman? Hemen hepsi aynı şeyleri tekrarlayıp duruyorlar.

Mesela ülkemizin doğusundan Çin’e kadar olan çoğrafya kaynıyor. Lkeler yeniden doğuyor, rönesanslarını gerçekleştirmek üzere koşuyorlar ama haberlerde tık yok. Sanki biz ABD-AB ekseninin ayrılmaz bir parçasıyız. Orada istenmiyoruz. Aslında biz de istemiyoruz ama her iki taraf da rol yapıyor. Bir arpa boyu ilerlemiyoruz. Yorgunum

Kendimi bildim bileli ülkedeki işçiliklerin yüksek olduğunu dinlemekten yoruldum. Hep aynı terane. Oysaki kapitalist ekonomik düzen işçinin en az ücret alması üzerine kurulu. Dün de böyleydi. Bugün de böyle. Bilmem kaç milyar dolarlık yatırım yaparsın ama yönetim ve çalışan kadrosunun gelirlerini kısarak daha çok kâr edeceğini düşünenleri dinlemekten yoruldum. 

Çevremdeki herkesin umutsuzluğundan yoruldum. Artık çok ama çok küçük bir zümre dışında hiç kimse hayatından memnun değil. Yediden yetmişe geleceklerini bu ülkede göremiyorlar. Geçinemiyorlar. Orta sınıf yok oldu. 

Gençlere anlatmak isterdim. Bakın biz üç askeri darbe geçirdik. Sayısız ekonomik kriz. Önce dibe vurulur, sonra çan eğrisinin üzerine çıkılır. Ortalama insan ömrü seksen yıla çıktıysa ve sizler daha hayatınızın baharındaysanız bu umutsuzluk niye? Zaman genleşti. Hayat esnedi. Ha deyince olmuyor. Sabırlı olun demekten yoruldum.

Kadın cinayetlerinin bir milim gerilememesine ve bu konuda hiçbir şey yapılmamasına kızmaktan yoruldum. Keza katillerin dışarıya salınıp bazı siyasi suçluların içeride tutulmalarının değişmemesinden yoruldum.

Ekran ya da platform tek düze aynı konuların işlenmesinden, tüm kadın starların XS beden olmalarını görmekten yoruldum. Keza erkekler simsiyah saçlı sakallı ve hâlâ çok azını iyi giydiriyorlar. 

Kendimi bildim bileli Sürekli M beden ile XL beden arasındaki gelgitlerimden yoruldum.

Mesafeli ilişkilerden yoruldum. Herkesin kendi etrafına duvar çevirip insanlara yabancılaşmasından yoruldum.

Kara koyun olduğum için, öncü olduğum için, farklı olduğum için bedelini çoğu zaman yalnız kalarak, ödemekte olduğum bu hayatta yoruldum.

Şimdi de tüm bunları sıralamaktan yoruldum. Bugünlük de bu kadar olsun.

Umarım sizler okurken yorulmadınız.

Günün şiiri Deniz Pirili’den gelsin.

Yorgunluk

ne peşime düşen var

ne de önüme 

ne bir yanıma yolcu olan 

ne de sırtıma kambur 

neden yorulur yüreğim kaçmaktan 

söyleyin ne olur

ÇOK OKUNANLAR