Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Yaman Akdeniz, beş ay önce 10’uncu Yargı Paketi’nden çıkarılan ‘sansür’ maddelerinin 11’inci Yargı Paketi’ne yeniden konduğunu duyurdu.
AYM, Diken ve İfade Özgürlüğü Derneği’nin başvurusu üzerine 5651 sayılı yasanın kişilik haklarının ihlaliyle ilgili 9’uncu maddesini 11 Ekim 2023’te iptal etmiş, karar 10 Ocak 2024’te Resmi Gazete’de yayınlanmıştı. Kararda Meclis’e yasa üzerinde değişiklik yapması önerilerek süre verilmişti. Ancak maddeyle ilgili gerekli değişiklik TBMM tarafından yapılmamış, pilot karar göz ardı edilmişti.
İptal kararı sonrası AKP maddeyi 10’uncu Yargı Paketi teklifiyle ‘yeniden düzenlemek’ istiyordu. Tepkilerden sonra ‘sansür’ü getirecek maddeler paketten çıkarılmıştı.
O maddeler şimdi de 11’inci Yargı Paketi’yle karşımıza çıktı.
Yaman Akdeniz’in bu konuyla ilgili paylaşımları şöyle:
* Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen ‘kişilik hakları ihlali’ ile ilgili maddenin, beklendiği üzere daha da sorunlu bir sürümü yeni 11’inci Yargı Paketi teklifinde yer almış, BTK Başkanının yetkileri de iptal kararından önceki haline döndürülmüş.
* 11’inci Yargı Paketinde yer alan teklif, daha önce aynen 10’uncu Yargı Paketinde yer almış, fakat bu teklif Meclis nezdinde 30 Mayıs 2025 tarihinde geri çekilmişti. Dolayısıyla, aynı teklif beş ay sonra aynen ortaya çıktı.
* İnternet Yasasına eklenecek yeni sansür maddeleri hakkındaki değerlendirmelerimi kamuoyuyla tekrardan paylaşıyorum. Uzun lafın kısası, bu uzun gönderi zincirini okumak istemeyenler için sansür şahane, gerisi bahane.
* Anayasa Mahkemesi’nin 11.10.2023 tarihli kararıyla, kişilik haklarının korunmasına yönelik 5651 sayılı Kanun’un 9’uncu maddesini tamamen iptal edilmesinin ardından, mevcut boşluğu doldurmak üzere yeni bir düzenlemeye ihtiyaç duyuldu.
* Aynı kararda, 5651 sayılı Kanun’un 8’inci maddesi kapsamında ‘katalog suçlar’ gerekçesiyle BTK Başkanı’na tanınan içerik çıkarma yetkisinin de Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edilmesiyle birlikte, 11’inci Yargı Paketi taslağına bu iki maddeye ilişkin hükümler de eklendi.
* Bu iki hükmü ayrı ayrı değerlendirelim. Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen ‘kişilik haklarının ihlali’ne ilişkin 9’uncu maddenin, neredeyse aynı içerikle yeniden düzenlenmesi, hatta ağır cezalar eklenmesi, temel hak ve özgürlükler açısından büyük bir geri adım teşkil etmektedir.
* Her ne kadar Anayasa Mahkemesi’nin ilkesel yaklaşımı haline gelen ‘ilk bakışta ihlal’ doktrinine atıf, teklif edilen ‘kişilik hakları’ madde metnine eklenmiş olsa dahi, madde metninden hakimlerin tam olarak ne yapması gerektiği anlaşılamamaktadır.
* Hatta, Hakimlerin ‘ayrıntılı bir inceleme yapılmasına gerek olmaksızın ihlalin ilk bakışta anlaşılabildiği hâllerde’ yaptırım uygulaması öngörülmüştür. Fakat bunun ne anlama geldiği açıklanmamış.
* AYM, bu değerlendirmenin hakimlikler tarafından yapılmadığını defalarca belirttikten sonra 9’uncu maddeyi iptal etmiştir. Hatta, bu durumun itirazı değerlendiren hakimlikler bakımından da geçerli olduğunu fakat onların da bu değerlendirmeyi yapmadığını belirtmiştir.
* Yıllık bazda yayınladığımız raporlarında binlerce kararı inceledik ve hakimliklerin bu değerlendirmeyi yapmadığını, kararların usli güvencelerden uzak olduğunu defalarca tespit ettik. 2024 yılında, 3 bin 357 karardan sadece 216 tanesinde bu değerlendirmenin yapıldığını tespit ettik.
* Dolayısıyla, ‘ilk bakışta’ 11’inci Yargı Paketinde yer alan teklifte, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararında yer alan gerekçelerin hiç birisinin dikkate alınmadığını görüyoruz. Yasa metni tekrardan yürürlüğe girecek ve uygulama da eskisi gibi devam edecek. AYM kararının etrafından dolaşılmış olacak.
* Benzer şekilde, itiraz mercii de değişmiyor. Dostlar alışverişte görsün misali itirazlar aynen ‘kapı komşusu sulh ceza hakimliklerine’ yapılmaya devam edilecek. Dolayısıyla, “Sevgilim söyler misin, ateş böceğim misin?” modeli de aynen devam edecek. İtirazların büyük bir çoğunluğu eskiden olduğu gibi reddedilecek.
* Kapı komşusu sulh ceza hakimliklerine yapılacak itirazların değerlendirilmesi için yine süre şartı konulmamış. Yaptırım kararları 24 saat içinde verilecek fakat uygulamada, hakimlikler istedikleri zaman itirazları değerlendirecek veya hiçbir zaman karar vermeyecek.
* Defalarca başımıza geldiği için bu somut bir eleştiridir. başlıklı raporumuzda çok sayıda örnek var ve hatta AYM’nin ihlal kararını dahi uygulamayan hakimlikler mevcut.
* AYM’nin ‘itirazları incelemiyorsunuz’ eleştirisine cevap olarak, teklife “Kararına itiraz edilen hâkim veya itirazı incelemeye yetkili merci gerekli görmesi halinde tarafları dinleyebilir” cümlesi eklenmiş. En azından duruşmaların zorunlu hale getirilmesi beklenirdi.
* İtiraz dilekçeleri zaten genelde okunmadan reddediliyor. Duruşma talepleri de görmezden gelinecek ve itirazlar eskisi gibi reddedilecek. AYM’ye başvuru yapmaktan başka çare kalmayacak. AYM’nin bu hükmü de iptal etmesi için 10 sene beklenecek.
* Bir diğer taraftan, sosyal medya platformlarının başı daha da ağrıyacak, bizler de bundan etkileneceğiz. Teklif, 9. madde kararlarının uygulanmamasına istinaden ‘bant daraltma’ yaptırımı da öngörüyor. Bant daraltma, iptal edilen 9. maddede yoktu. Bu tamamen yeni bir hüküm ve yaptırım.
* Teklife göre, platformlar içerik çıkarma kararlarını yerine getirmez ise, talep eden kişiler, ESB üzerinden kararların uygulanmasını talep edecek. 24 saat içinde sonuç alınamazsa, hakimliklerden bant daraltma uygulaması talep edebilecekler.
* Hakim kararıyla platformun internet trafiği önce yüzde 50, ardından hâlâ içerik kaldırılmazsa yüzde 90’a kadar ek bir kararla daraltılabilecek. X, Meta ve YouTube gibi platformlar bu kararları uygulamak zorunda kalacak çünkü bant daraltma uygulamasını göze alamıyorlar.
* Cezalara gelince, tasarı, sadece maddenin kendisini değil, ceza tehdidini de şişirerek geri getiriyor. Kararların gereğini yerine getirmeyen içerik, yer ve erişim sağlayıcılar ‘1000 günden 5000 güne kadar adli para cezasıyla’ cezalandırılacakmış.
* İptal edilen hükümde bu cezalar “500 günden 3000 güne kadar”dı. Ağırlaştırılmış bu adli para cezaları ödenemediği takdirde, hapis cezasına çevrilebilir. Cezaların arttırılmasının ise teklifin ana sebebi olan Anayasa Mahkemesi kararı ile herhangi bir ilgisi yok.
* Teklif, arama motorlarından isim çıkarma yaptırımını da içeriyor. Teklif ne AYM’nin ne de AİHM’in yakın tarihli kararlarıyla uyumlu değil. Olması gerekeni ‘Hatırlama Hakkı: İnternet Sansürünün Toplumsal Hafıza Boyutu’ raporunda
* AİHM, unutulma hakkı ile bağlantılı olarak arama motorlarından & arşivlerden içerik çıkarılmasını basın özgürlüğüne zarar veren bir yaptırım olarak değerlendiriyor. Bu yaklaşımın unutulması, teklifi ilk baştan, AİHM kararlarına aykırı hale getirir. Kimin umurunda, o ayrı.
* Son olarak, Erişim Sağlayıcıları Birliği’nin de yetkileri aynen kalmış. Hakimlik kararlarının ‘başka internet adreslerinde de yayınlanması durumunda’ kişiler ESB’ye de başvurabilecek. AYM’nin de sorunlu bulduğu bu yapı, aynen korunmuş.
* 5651 sayılı Kanun’un ‘katalog suçlarla ilgili’ 8’inci maddesi de 11’inci Yargı Paketinde yer alıyor. Buna zaten hiç vakit ayırmamışlar. AYM ne iptal etti ise aynen geri getirilmiş. AYM kararının hiçbir anlamı kalmamış.
* Kilit husus, BTK Başkanına verilen “içeriğin yayından çıkarılması” yetkisiydi. AYM, bu yetkiyi masumiyet karinesine aykırı bularak iptal etmişti. 11. Yargı Paketine bakıyoruz, bu yetki aynen geri gelmiş. Hakim onayı şartı koymuşlar mı? Tabii ki hayır.
* Bunu da şöyle meşru kılmaya çalışmışlar. Tanımlar kısmına “İçeriğin çıkarılması: İçeriğin internet ortamından çıkarılmasını” ifade eder cümlesi eklenmiş. Açıklamasında da “gerektiği durumda geri döndürülebilir şekilde internet ortamından çıkarılacaktır” denilmiş.
* Aslında burada kelime oyunundan başka bir şey yok. İçeriğin çıkarılmasının başka bir anlamı yok. Bu kozmetik kelime oyunuyla, AYM’nin iptal kararının etrafından dolaşmaya çalışılıyor. Fakat, AYM’nin özellikle hakim onayı olmadan BTK Başkanı tarafından alınan içerik çıkartma kararlarının yargısız infaz anlamına gelmesi yönündeki eleştirileri hiçe sayılmış.
* İçeriğin yayından çıkarıldıktan sonra ‘geri döndürülebilirliği’ teknik değil hukuki bir güvenceyle sağlanmalıdır ki bu düzenlemede böyle bir güvence bulunmamaktadır.
* Dolayısıyla, AYM’nin iptal ettiği idari içerik çıkarma yetkisitekrar düzenlemeye sokulmuş. Hiçbir yargısal denetimmekanizması getirilmeksizin aynı model korunmuş.
* Yeni tanım ve gerekçe metni, AYM kararının ruhunu hiçe saymaktave iptalin şeklen etrafından dolaşmayı hedeflemektedir. Bu nedenle, söz konusu değişiklik AYM kararına açıkça aykırıdır ve yeniden iptale açık bir düzenleme niteliğindedir.
* Bu haliyle, AYM tarafından açık biçimde Anayasaya aykırı bulunan hükümlerin, sınırlı değişikliklerle yeniden yürürlüğe sokulması, iptal edilen maddelerin bir zombi gibi tekrar diriltilmesi anlamına gelmektedir.