DİSK’in, genel merkezini İstanbul’dan Ankara’ya taşımaya karar verdiği öğrenildi. Konfederasyona bağlı 11 sendika, “Sadece taşınma değil, bu bir yön değişimi” diyerek karara tepki gösterdi. “Ankara bürokrasisine yaklaşmak sınıftan uzaklaşmaktır” diyen sendikalar, “DİSK Yönetim Kurulu’nu bu tarihsel hatayı görmeye, DİSK Genel Merkezi’nin Ankara’ya taşınması kararından vazgeçmeye davet ediyoruz” ifadelerini kullandı.
Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Merkezi’nin Ankara’ya taşınması gündemde. DİSK yönetiminin, 2020 yılında yapılan 16’ncı Genel Kurul’da alınan karar gereğince genel merkezini İstanbul’dan Ankaraya taşımayı düşündüğü öğrenilirken konfederasyona bağlı 11 sendikadan açıklama geldi. Birleşik Metal-İş, Basın-İş, BTO-Sen, Dev Yapı-İş, Enerji-Sen, Güvenlik-Sen, Limter-İş, Nakliyat-İş, Sine-Sen, Sosyal-İş ve Tümka-İş sendikalarının ortak açıklamasında DİSK’in kararına tepki gösterildi.
Açıklamada genel merkezin Ankara’ya taşınması “tüzüksel, tarihsel ve sınıfsal bir çelişki” olarak nitelendirildi. Kararın hukukî dayanağının zayıf olduğunu savunan sendikalar, “Sadece taşınma değil, bu bir yön değişimi” başlıklı ortak açıklamada, kararın DİSK’in kuruluş ilkeleriyle de bağdaşmadığını kaydetti.
Bildiride, “DİSK’in kuruluşu, Türkiye işçi sınıfı tarihinin en önemli dönüm noktalarından biridir. 13 Şubat 1967’de sermayeye, devlet yanlısı güdümlü sendikacılığa ve bürokratik yozlaşmaya karşı tabandan gelen bir irade ile İstanbul’da kurulmuştur DİSK. İstanbul tercihi, bu tarihsel kopuşun önemli bir simgesidir” ifadeleri yer aldı.
“Sınıftan uzaklaşmaktır”
Sendikalar, DİSK’in mücadelesinin hem tarihsel hem de sınıfsal olarak İstanbul merkezli olduğuna dikkati çekerek, “Ankara bürokrasisine yaklaşmak sınıftan uzaklaşmaktır” dedi.
Açıklamada, taşınma kararının 2020 yılında yapılan 16’ncı Genel Kurul’da alındığı, ancak o günden bu yana DİSK yönetiminde önemli değişiklikler yaşandığı hatırlatıldı. Sendikalar, DİSK’e bağlı 22 sendikanın büyük bölümünün hâlâ İstanbul merkezli olduğuna dikkati çekerek,“DİSK Yönetim Kurulu’nu bu tarihsel hatayı görmeye, DİSK Genel Merkezi’nin Ankara’ya taşınması kararından vazgeçmeye davet ediyoruz” ifadelerini kullandı.
“Sadece taşınma değil, bu bir yön değişimi”
Açıklamanın tamamı şöyle:
“DİSK’in Ankara’ya taşınma kararı tüzüksel, tarihsel ve sınıfsal bir çelişkidir!
DİSK’in kuruluşu, Türkiye işçi sınıfı tarihinin en önemli dönüm noktalarından biridir. 13 Şubat 1967’de sermayeye, devlet yanlısı güdümlü sendikacılığa ve bürokratik yozlaşmaya karşı tabandan gelen bir irade ile İstanbul’da kurulmuştur DİSK.
Bu karar, DİSK’in Kuruluş Bildirisinde de ifade edildiği gibi, Türk-İş’in sınıf uzlaşmacı çizgisine karşı işçi sınıfının kendi bağımsız örgütünü yaratma iradesidir.
İstanbul tercihi, bu tarihsel kopuşun önemli bir simgesidir. Çünkü DİSK, mücadeleci bir örgütlenme modeli olduğu kadar, aynı zamanda emek coğrafyasının da tavizsiz sınıfsal mücadelesinin bir ifadesi ve onun vücut bulmuş halidir. İstanbul ise, sanayinin, emeğin, grevlerin, direnişlerin ve üretim ilişkilerinde işçi sınıfını yok sayan egemen ideolojiye karşı koyuşun merkezidir.
DİSK’in onursal Genel Başkanı Kemal Türkler’in ve kuruluş sürecini birlikte örgütledikleri yol arkadaşlarının öncülüğünde yükselen bu hareket, işçi sınıfının devletten, siyasi partilerden ve sermayeden bağımsız örgütlenme iradesinin somut karşılığı olmuştur.
Kurulduğu günden bu yana DİSK’in kalbi İstanbul’da atmıştır. Bu kent, mücadelenin de belleğidir!
Türkiye büyük bir gerici karanlığın pençesi altındayken tarikat ve cemaat ağları ülkenin dört bir yanını sarmaya devam ediyor. Bu gerici abluka Türkiye’de medyayı da büyük oranda belirliyor, bu yapıların suçları medyada kendisine yer bulamıyor. soL, önümüzdeki dönemde bu haberleri güçlendirmek, karanlığın üstüne daha fazla gitmek için de okurunun dayanışmasını talep ediyor.
Kuruluşu öncesi taban inisiyatifinden gelen bir mücadele azmi ve kararlılıkla DİSK’i Istanbul’da ören 1961 Saraçhane, 1963 Kavel, 1966 Paşabahçe, 1968 Derby tarihsel direnişleri ve işgallerinden 1976 DGM direnişleri ve 1964’ten başlayarak 1977, 1978 ve 1980’lerden günümüze uzanan MESS grevlerinin, işçi sınıfının burada sayamadığımız onlarca direniş ve mücadele destanının ana yurdu Marmara/İstanbul’dur.
1970’teki 15-16 Haziran Direnişi, yüzbinlerce işçinin ayağa kalktığı, DİSK’in kapatılma girişimini boşa çıkardığı tarihsel bir eşiktir.
1976’dan itibaren Taksim Meydanı, DİSK’in öncülüğünde kutlanan 1 Mayıs’ların meydanı olmuştur. 1977’de kontrgerilla saldırısıyla onlarca işçi orada katledilmiştir. Taksim, işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma hafızasıdır.
Ve DİSK’in kurucu iradesinin sembolü olan Kemal Türkler, Merter’de, evinin önünde pusuya yatan faşist organizasyonla katledilmiştir!
Tüm bu tarihsel bağlam, İstanbul’un DİSK için yalnızca bir merkez üs olmadığını, aynı zamanda toplumsal bir hafıza mekânı olduğunu da apaçık gösterir.
Bu nedenle DİSK’in genel merkezinin İstanbul’dan taşınmak istenmesi, çok açık ki tarihsel köklerinden koparıldığı anlamına da gelir.
DİSK’in 2020 yılında yapılan 16. Genel Kurulu’nda “çoğunluk oylarıyla” alınan ve tüzüğün geçici madde 1’de düzenlenen karar doğrultusunda genel merkezin Ankara’ya taşınma yetkisinin yönetim kuruluna bırakılması, basit bir kent değişikliğinden ibaret değildir.
Bu karar, DİSK’in tarihsel mirasıyla, tüzüksel meşruiyetiyle ve sınıf gerçekliğiyle doğrudan çelişmektedir. Söz konusu olan bir adres değişimi değil yeni bir “yön” tercihi; bir binanın taşınması değil bir çizgi değişimidir…
DİSK Anatüzüğü’ne göre, tüzük değişikliği için delege tam sayısının üçte ikisi oranında nitel çoğunluk gereklidir. Ancak 2020 yılı Şubat ayında yapılan 16. Genel Kurul’da getirilen taşınma önerisi(*), tüzükte belirtilen bu çoğunluk sağlanmadan (sayımı yapılmadan ve kayda geçmeden), “çoğunluk kararıyla tüzüğe geçici madde olarak eklenmiştir. Dahası, yeni delegelerle 2024 yılı Şubat ayında toplanan 17. Olağan Genel Kurul’da bu konu gündeme dahi alınmamış, üzerinde görüşmeler yapılmamıştır. Yani, son Genel Kurul’da bu “geçici kararı” onaylayan, pekiştiren herhangi bir yeni karar bulunmamaktadır.
2020 şubatından bugüne altı yıla yakın bir zaman geçmiş, DİSK yönetiminin yarıya yakını, kongre delegasyonu, sendika başkanları ve sendika yönetimleri değişmiş, üstelik 2024’teki kongrede seçilen yeni yönetim döneminde toplanan Başkanlar Kurulu ya da Genişletilmiş Başkanlar Kurulu’nda konuşulup tartışılmamıştır. Buna rağmen mevcut Yönetim Kurulu bütün bunları yok sayarak ve “şerhli” olarak Ankara’ya taşınma kararı almıştır.
DİSK Tüzüğü’nün “Konfederasyonun Amaç ve ilkeleri”, “Konfederasyonun Görev ve Yetkileri” ve “Genel Kurulun Görev ve Yetkileri” başlıklı ilgili maddelerini yok sayan Y.K.’nın bu tutumu sadece hukuka ve usule değil, sendikal demokrasinin ruhuna da aykırıdır.
DİSK’in kendi iç işleyişinde dahi meşruiyet sorunları barındıran bir kararın, tarihsel ağırlığı bu denli büyük bir adımı gerekçelendirmesi mümkün değildir.
Bugün DİSK üyesi 22 sendikanın büyük çoğunluğu hâlen İstanbul merkezlidir (Ankara merkezli olan birkaç sendikamızın ise kendi öznel tarihsel nedenleri vardır). Ve Türkiye işçi sınıfının üretim ve yaşam merkezleri Marmara bölgesinde yoğunlaşmıştır.
Dolayısıyla genel merkezin Ankara’ya taşınması, DİSK’in sınıfın ana gövdesinden, fiili mücadele alanlarından uzaklaşması anlamına gelir. Bu durum aynı zamanda, DİSK’in kuruluş bildirgesinde yer alan amaçlardan uzaklaştırılarak işlevsizleştirileceği bir “operasyon” görünümü taşımaktadır.
Ankara, Türk-İş ve Hak-İş gibi devletin gözetiminde ve sermayenin icazetiyle var olan sendikal yapılar için elverişli bir merkez olabilir. Ama DİSK, Meclis’e, bürokrasiye, bakanlıklara, devlete, yani aslında “Saray”a (sisteme) yakın değil, işçiye yakın olmak zorundadır! Çünkü DİSK, emekçilerin örgütü olarak, devletle “daha yakın” ilişkiler kurmayı değil, işçi sınıfının tabanını daha da güçlendirmeyi hedeflemelidir.
DİSK’in ne Meclis koridorlarında ne bakanlık bürolarında bir “karargâh”a ihtiyacı vardır. DİSK’in karargâhı, her zaman olduğu gibi işçinin alın teridir, tezgâh ve torna başlarıdır, atölyedir, şantiyedir, okuldur, ofistir, fabrika kapısıdır, emekçilerin ter akıttığı iş kollarıdır, sokaklardır…
Bugün mesele, yalnızca bir binanın taşınması değildir. Bu karar, DİSK’in nerede duracağına, kiminle duracağına ve kimden uzaklaşacağına ilişkin bir tercihtir.
DİSK, tarih boyunca devletin baskısı, sermayenin kuşatması ve sarı sendikacılığın sınıfa ihaneti karşısında dimdik durarak bugüne gelmiştir.
Kuruluşundaki irade, onu Ankara bürokrasisine değil, İstanbul’daki işçi sınıfına bağlamıştır. Bu nedenle, DİSK’in merkezinin taşınması yönündeki karar hem tüzüksel olarak geçersizdir, hem tarihsel bağımsızlık çizgisinden kopacağı için bir handikaptır, hem de politik olarak büyük bir yanlıştır.
DİSK, kendi tarihine/toplumuna, üyelerine ve sınıfına karşı sorumludur.
DİSK, ne bürokrasinin ne de iktidarın başkentinde değil, işçi sınıfının başkentinde kalmalıdır.
İstanbul, DİSK’in doğduğu, büyüdüğü, direndiği, acılar çektiği, ama asla teslim olmadığı şehirdir! İstanbul, işçi sınıfının emperyalizme ve faşizme karşı hak ve özgürlükler mücadelesinde -günümüzde dahi esin kaynağı olan- tarihsel direnişler sergilediği bir mücadele alanıdır!
DİSK’in yeri, yine ve daima, işçi sınıfının kalbidir…
Aşağıda imzası olan DİSK üyesi sendikalar olarak, DİSK Yönetim Kurulu’nu bu tarihsel hatayı görmeye, DİSK Genel Merkezi’nin Ankara’ya taşınması kararından vazgeçmeye çağırıyoruz.”