Gezi tutuklusu, insan hakları aktivisti ve iş insanı Osman Kavala tutukluluğunun sekizinci yılında soruları yanıtladı: “Birkaç ay öncesine kadar beni ziyaret eden milletvekilleri oluyordu, onların değerlendirmelerinden faydalanıyordum. Anlaşılan bir değişiklik olmuş, artık benimle görüşmek için izin alamıyorlar.”
Kavala, 18 Ekim 2017’de gözaltına alınmış, 1Kasım’da da tutuklanmıştı. İş insanı tam 2 bin 909 gündür hapiste.
Silivri Cezaevi’ne gönderilen Kavala’nın tutukluluğuna iki gerekçe gösterilmişti: Gezi eylemleri bağlamında ‘hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs’ ve 15 Temmuz darbe girişimi bağlamında ‘anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs.’
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 2019’da Kavala’nın derhal serbest bırakılması için karar vermiş, 18 Şubat 2020’de Gezi davasından beraat eden iş insanı için aynı gün başka bir dosyadan tutuklama kararı verilmişti.
Kavala, Gezi davasının 25 Nisan 2022’deki karar duruşmasındaysa ‘hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs’ suçlamasıyla ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırılmıştı.
“AİHM’nin böyle bir kararıyla ihlal prosedürünün sonuçlanmasından sonra bir insanın hâlâ cezaevinde tutulmasının tek örneği benim. Daha önce böyle bir şey vuku bulmamış” diyen Kavala Diken’in sorularını yanıtladı.
Kavala’nın yanıtlarından öne çıkanlar şunlar:
*TRT kaynaklarıyla beni ajan olarak gösteren bir dizi yapıldı. Bazı siyasetçiler benim casus olduğumu iddia eden demeçler verdiler. Ancak yapılanlardan zarar gören sadece ben olmadım. Yasaların içeriklerinden ve tanımlayıcı unsurlarından kopartılarak keyfi biçimde kullanılmasının devletin itibarını, hukuk devleti olma niteliğini de zedelediğini düşünüyorum.
*2022 yılında, 2019 tarihli AİHM kararının uygulanmamış olması nedeniyle Bakanlar Komitesi ‘ihlal prosedürü’ sürecini başlatmıştı. Bunun gereği olarak AİHM bir değerlendirme daha yaptı, 2019 tarihli kararı uygulamayarak Türk hükümetinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 42’nci maddesini ihlal ettiği sonucuna vardı. AİHM’nin böyle bir kararıyla ihlal prosedürünün sonuçlanmasından sonra bir insanın hâlâ cezaevinde tutulmasının tek örneği benim. Daha önce böyle bir şey vuku bulmamış.
*Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne göre AİHM kararlarının uygulanmasını sağlamakla yükümlü olan Bakanlar Komitesi’nin bu durumda uygun önlemler alması gerekir. Zira bu durum AİHM’nin otoritesini, Avrupa hukuk sisteminin bağlayıcılığını da zedeliyor.
*Ancak komite böyle bir adımın Türkiye ile ilişkilerde rahatsızlık yaratacağı kaygısıyla üç yıldır somut bir karar almıyor. Gezi davasında mahkûmiyet kararı kesinleştikten sonra, ilave ihlal iddialarımızla birlikte AİHM’ye yeni bir başvuruda bulunduk. Ancak şu anda bunun ne zaman görüşüleceğini bilmiyoruz.
*Birkaç ay öncesine kadar beni ziyaret eden milletvekilleri oluyordu, onların değerlendirmelerinden faydalanıyordum. Anlaşılan bir değişiklik olmuş, artık benimle görüşmek için izin alamıyorlar.
*Cumhuriyetimiz için, demokrasinin yaşatılması için en önemli ve öncelikli meselenin hukuk devletinin temellerini onarmak ve korumak olduğuna inanıyorum. Şu anda yargıdaki durum hiç iç açıcı değil.
*Cezaevine girdiğimde 60 yaşındaydım. Bu yaştan sonra sivil toplum alanında aktif olarak faaliyette bulunabileceğim zaman diliminin büyük bölümünü cezaevinde geçirmiş oldum. Ne zaman serbest kalacağımı bilemediğimden kendimi bir hayat planı yapabilecek durumda hissetmiyorum.