Her yıl milyonlarca insan ani kalp krizi nedeniyle hayatını kaybediyor. Ani kalp durmalarında ilk dakikalar çok önemli. Temel yaşam desteği ve mümkünse otomatik şok cihazı (AED) hayat kurtaran müdahaleler.
Bu konuda ülkemizde çok önemli bir gelişme yaşandı. Sağlık Bakanlığı, 2026’dan itibaren spor tesislerinden AVM’lere, 2028’den itibaren benzin istasyonlarına kadar birçok alanda Taşınabilir Otomatik Şok Cihazı bulundurulmasını zorunlu hale getirmeye hazırlanıyor. Ancak cihazların kimler tarafından, nasıl kullanılacağı konusunda net bir bilgimiz yok. Herkesin erişimine açık olacak bu cihazlar için ilk yardım eğitimi şart mı, sadece yetkilendirilmiş kişiler mi müdahale edebilecek?
Konunun artılarını ve risklerini Kardiyoloji ve Elektrofizyoloji Uzmanı Prof. Dr. Sabri Demircan ile masaya yatırdık. Kısa adı AED olan taşınabilir otomatik şok cihazlarının, önümüzdeki yıldan itibaren spor tesislerinde, benzin istasyonlarında, kent meydanlarında, AVM’lerde, havalimanlarında, terminallerde, festival ve miting alanlarında, öğrenci yurtları gibi kalabalık yerlerde bulundurulma zorunluluğu olacak. Bu cihazlar 2026’ya kadar büyük tesislerde, 2028’den itibaren benzin istasyonlarında bulundurulacak
Bu gelişme erken müdahale sayesinde pek çok ölümün önüne geçecek. Ani kalp durmasında ilk 3-5 dakikada yapılan müdahale, hayatta kalma olasılığını 3 kat artırıyor.
Peki halka açık alanlarda olacak bu şok cihazlarını kimler kullanacak?
Cihaz herkesin kullanabileceği kadar basit mekanizmayla mı çalışıyor?
Cihazın yanlış kullanım riskleri nelerdir?
Hastanın hayatını kurtarmaya çalışırken kalbine zarar verebilir mi?
Cihazların yerleştirileceği alanlar yeterli mi?
Bu cihazların yaygınlaşması ambulans gelene kadar geçen sürede kritik bir fark yaratır mı?
Otomatik şok cihazları ve sağlık personeli haricindeki insanların kullanımının artıları ve risklerini Kardiyoloji ve Elektrofizyoloji Uzmanı Prof. Dr. Sabri Demircan ile masaya yatırdık.
Öncelikle bu cihazlar şu anda hangi ülkelerde kullanılıyor?
Prof. Dr. Sabri Demircan “Otomatik Eksternal Defibrilatörler (AED), uzun süredir ABD, Kanada, Japonya, Fransa, Almanya, İngiltere, Singapur ve Avustralya gibi birçok ülkede halka açık alanlarda bulunuyor. Bu ülkelerde havaalanı, tren istasyonu, alışveriş merkezi, spor salonu, konser alanı gibi kalabalık ortamlarda herkesin ulaşabileceği şekilde konumlandırılmış durumda. Türkiye’de ise bazı hastanelerde ve özel kurumlarda bu cihazlar mevcut olsa da, şimdiye kadar sağlık personeli dışındaki bireylerin kullanımı yasal olarak yaygın değildi. Yeni düzenleme bu noktada önemli bir adım olacak” dedi.
Bu cihazlar nasıl çalışıyor?
Prof. Demircan “AED cihazları, kalp durması sonucu gelişen ventriküler taşikardi veya ventriküler fibrilasyon gibi tehlikeli ritim bozukluklarını tespit edip kalbe elektrik şoku vererek normal ritmi yeniden başlatmayı hedefler.
Cihaz açıldığında kullanıcıyı yönlendiren sesli komutlar devreye girer. Kullanıcı, cihazın üzerindeki iki yapışkan pedi (patch) hastanın göğsüne yerleştirir. Cihaz kalp ritmini analiz eder ve şok gerekiyorsa otomatik olarak veya onay sonrası uygular. Ardından ritmi izlemeye devam eder.
Taslak yönetmeliğe göre, cihazın takibi ve veri akışı için ulusal bir kayıt sistemi kurulacak. Kullanımında nüfus yoğunluğu dikkate alınarak yerleşim planı yapılacak.
Şok cihazını sağlık personeli kullanabileceği gibi cihazlarla ilgili teknik bilgi verilecek olay yerindeki ‘kurtarıcı’ olarak adlandırılan kişiler de kullanabilecek” diye anlattı.
Herkes kullanabilir
Bu cihazları herkes kullanabilir mi, yoksa eğitimli kişiler mi müdahale edebilir, sorusuna ise Sabri Demircan şöyle cevap verdi:
AED’lerin en önemli özelliği, herkesin kullanabileceği kadar basit olmalarıdır. Kullanıcıdan tıbbi bilgi beklenmez. Cihazın kendi yönlendirmeleri sayesinde eğitimi olmayan biri bile birkaç dakika içinde doğru adımları uygulayabilir.
Yine de, temel yaşam desteği (CPR) eğitimi almış kişiler veya olay yerinde bulunan personeli bu cihazı daha etkin şekilde kullanabilir.”
Prof. Sabri Demircan tıbbi bilginin şart olmadığını söyledi: “Cihazın tasarımı, acil durumda herkesin kullanabilmesi üzerine kuruludur. Açıldığında Türkçe sesli komutlar verir, ne yapılması gerektiğini adım adım tarif eder.
Dolayısıyla olay yerinde bulunan herhangi biri, talimatları izleyerek cihazı kullanabilir. Bu sayede ambulansın ulaşamadığı ilk dakikalarda hayati müdahale mümkün hale gelir.
AED cihazları, otomatik ritim analizi yapar. Yani cihaz, kalbin şok gerektiren bir ritimde olup olmadığını kendi değerlendirir. Şok verilmesi gerekmiyorsa kullanıcıya şok yaptırmaz.
Bu özellik, yanlış zamanda veya yanlış kişiye şok verilmesi riskini ortadan kaldırır. Doğru kullanıldığında kalbe zarar verme olasılığı yok denecek kadar azdır.
Ani kalp durmalarında en önemli faktör zamandır. Ani kalp durmasında beyin ve kalp dokusu dakikalar içinde geri dönüşsüz hasar görmeye başlar.
Yapılan araştırmalara göre, ilk 3 dakika içinde AED ile şok uygulanabilirse hayatta kalma oranı yüzde 70’e kadar çıkabilir. Müdahale geciktikçe bu oran hızla düşer.
AED olmayan toplumlarda ani kalp durması sonrası yaşama oranı yüzde 1-3 civarındayken, AED’nin yaygın kullanıldığı ülkelerde bu oran yüzde 10’un üzerine çıkmaktadır.
Mevcut plana göre cihazlar öncelikle şu alanlarda bulunacak:
• Havaalanları ve sivil uçaklar
• Kamu ve özel spor tesisleri
• Fitness salonları
• AVM’ler
• Kent meydanları
• Yolcu terminalleri
• 500’den fazla çalışanı olan işletmeler
• Öğrenci yurtları
• Festival ve miting alanları
Bu alanlar başlangıç için oldukça önemli. Ancak okullar ve üniversiteler gibi genç nüfusun yoğun bulunduğu yerlerin de bu listeye eklenmesi büyük fark yaratabilir. Erken müdahale imkânı, her yaş grubunda hayat kurtarıcı olacaktır.
Ambulans gelene kadar geçen sürede fark yaratır mı?
Sabri Demircan’a göre “Kesinlikle evet. Türkiye’de ortalama ambulans ulaşma süresi 8-10 dakikayı bulabiliyor. Oysa ilk 3-5 dakika, kalp durması sonrası en kritik dönemdir.
AED’nin bulunduğu bir ortamda, olay yerindeki bir vatandaşın müdahalesi, ambulans gelmeden önce kan dolaşımını yeniden başlatabilir. Bu da hem yaşam şansını artırır hem de organ hasarını önleyebilir.
Nitekim AED kullanımının yaygın olduğu ülkelerde, sonrası hayatta kalma oranlarının neredeyse on kat arttığı bilimsel araştırmalarla gösterilmiştir.”

