Sürdürülebilir turizm artık yalnızca doğayı korumak, karbon salımını azaltmak ya da birkaç çevre dostu uygulamadan ibaret değil. Bugün bu kavram; yerel üretimi yeniden canlandırmaktan kadın emeğini güçlendirmeye, kültürel hafızayı korumaktan yaşam kalitesini artırmaya kadar uzanan çok katmanlı bir dönüşümü ifade ediyor.
Bu dönüşümün Türkiye’deki en canlı örneklerinden biri Ege’nin sakin kıyılarında yaşanıyor. Bir zamanlar mütevazı bir sayfiye kasabası olan Urla, artık yalnızca turistik bir durak değil; iyi yaşamı, doğayla uyumu ve yerel kimliğiyle dünyanın dikkatini çeken bir model.
Benim için de Urla’nın hikâyesi sadece dışarıdan gözlemlediğim bir başarı öyküsü değil. Burada yaşamayı seçmemin nedenlerinden biri, tam da bu dönüşümün kalbinde olma isteğiydi. Çünkü Urla, sürdürülebilirliğin soyut bir ideal değil, yaşanabilir bir gerçeklik olabileceğini gösteriyor.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin öncülüğünde yürütülen projeler — Efes Tarlası Yaşam Köyü, GastroFarm Urla ve Turuncu Eller Kadın Kooperatifi — bu yıl dünyanın en prestijli sürdürülebilir turizm platformlarından biri olan Green Destinations “Top 100 Stories” listesine girdi.

Ama bana sorarsanız, asıl mesele bu ödüller değil. Çünkü amaç hiçbir zaman ödül kazanmak olmadı; asıl hedef, ödüllerin zaten kendiliğinden geleceği bir hayat alanı yaratmaktı: yaşanabilir, üretken, yeşil ve insana dokunan bir yaşam alanı.
İzmir ve Urla: Turizmin Ötesinde Bir Dönüşüm Laboratuvarı
İzmir son üç yılda Green Destinations’tan sekiz ödül kazandı. Artık yalnızca bir turizm merkezi değil, sürdürülebilir kalkınmanın nasıl mümkün olabileceğini gösteren bir yaşam laboratuvarı. Yerel halkın katılımı, çevre duyarlılığı, kültürel mirasın korunması ve ekonomik gelişme artık aynı vizyonun parçaları.
Ve bu vizyonun en somut hâli Urla’da görülüyor. Burası bugün artık bir “tatil yeri” değil; doğayla uyumlu, üretimle iç içe, kültürel köklerine sahip çıkan ve geleceğe güvenle bakan bir yaşam alanı.
Gastronomiden Bağcılığa, Sanattan Zeytine: Urla’nın Sessiz Devrimi
Urla son yıllarda Türkiye’nin en etkileyici dönüşüm hikâyelerinden birine imza attı. Bir zamanlar yazlıkçıların uğrak yeri olan bu kasaba, bugün uluslararası ödüllü butik şarap üreticileri, Michelin yıldızlı restoranları, zeytinlikleri ve at çiftlikleriyle doğayla uyumlu bir yaşam felsefesinin adresi.
Burada artık “turist olmak” değil, “yaşamak” esastır. Yavaş yaşamın, yerel üretime saygının, toprağın ve emeğin değerinin adresi Urla’dır. Bu yaklaşımın doğal bir sonucu olarak GastroFarm Urla, Green Destinations listesine seçilerek uluslararası bir tescil kazandı.
Urla Belediye Başkanı Selçuk Balkan, bu dönüşümün özünü şöyle anlatıyor:
“Bizim için mesele ödül kazanmak değil. Eğer toprağa, kültüre ve insana saygılı bir yaşam alanı kurarsanız, ödüller kendiliğinden gelir. Urla’nın doğal ve kültürel zenginliklerini koruyarak gelecek nesillere aktarmak bizim asıl hedefimiz.”

Üç İlham Verici Proje
GastroFarm Urla – Urla
“Toprağın hikâye anlattığı yer” mottosuyla yola çıkan proje, yerel üretimi, gastronomiyi ve kültürel belleği buluşturuyor; festivaller ve uluslararası etkinliklerle bir öğrenme ve paylaşım merkezi hâline geliyor.
Efes Tarlası Yaşam Köyü – Selçuk
Köy Enstitüleri ruhunu bugüne taşıyan bir model. Tarım, eğitim ve turizm burada iç içe geçiyor; sürdürülebilir kalkınmanın yaşayan örneği.
Turuncu Eller Kadın Kooperatifi – Menderes
Kadın girişimcilerin sıfır sermaye ile kurduğu bu kooperatif, atıksız üretim modeliyle çevreyi koruyor ve ekonomiye değer katıyor.

Ortak Vizyonun İki Yüzü
Urla’nın hikâyesinde Belediye Başkanı Selçuk Balkan, vizyonun mimarı. Onun stratejisini sahada hayata geçiren isim ise Belediye Başkan Yardımcısı Oya Atila.
Atila, kentin kimliğini güçlendiren festivallerden gastronomi etkinliklerine, kültür-sanat buluşmalarından sosyal projelere kadar birçok dönüşümün merkezinde.
“Urla’yı yalnızca bir turizm destinasyonu değil, bir kültür ve yaşam merkezi haline getirmek için yıllardır çalışıyoruz,” diyor Atila. “Green Destinations ödülü, Urla’nın artık yalnızca Türkiye’de değil, dünyada da söz sahibi olduğunun göstergesi.”
Geleceğe Açılan Bir Yol
İzmir ve Urla’nın sürdürülebilirlik vizyonu yalnızca bugüne değil, geleceğe dair de güçlü bir model sunuyor. Burada doğa korunuyor, kadın emeği destekleniyor, yerel üretim değer buluyor, ekonomik büyüme ile sosyal fayda birlikte ilerliyor.
Urla artık sadece Türkiye’nin değil, dünyanın da dikkatle izlediği bir örnek.
Ve belki de en önemlisi: Urla, sürdürülebilirliğin bir hedef değil, yaşanabilir bir gerçeklik olduğunu hatırlatıyor.

