“Eğer bir yıl çıkarsak, sonra evleniriz. Bir yıl sonra çocuk yaparız. O zaman şu yaşta anne olurum.”
Bu cümleyi düşünmeyen kadın kaldı mı? Artık flört bir heyecan değil, bir zaman yönetimi problemi.
Yakın zamanda The New York Times’ta yayımlanan bir yazı, bu konuyu çarpıcı bir şekilde ele alıyor. Yazıda kadınların doğurganlığının 35 yaşından sonra “uçurumdan düştüğü” yönündeki ısrarlı inancın, son yıllarda kültürel normların değişmesi ve üreme teknolojilerindeki gelişmelerle bir nebze sarsıldığı anlatılıyor.
Bugün 40’lı yaşlarında anne olan kadınlar artıyor. Ünlüler, doğurganlıklarını “geciktirilmiş ama garantilenmiş” bir yaşam modeli gibi sunuyor.
Ve yumurta dondurma, modern kadının “B planı” haline geldi. İstatistiklere göre 2023’te dünya genelinde yaklaşık 40.000 kadın yumurtasını dondurdu; bu sayı bir önceki yılın neredeyse %40 üzerinde. Bu arada Türkiye’deki tablo da benzer.
Yumurta dondurma kararının en yaygın nedeni “uygun partner bulamamak” olarak çıktı. (Max Planck Institute, Göçmen & Kılıç) Benzer bir çalışma, kadın akademisyenlerin %88’inin “henüz doğru kişiyi bulmadıkları için” dondurma yaptırdığını gösteriyor. (PMC Study)
Ama işte ironisi burada: Başlangıçta kariyer ve eğitime odaklanırken sonraları eş bulma daha önemli hale gelince yumurta dondurma değişen yaşam hedefleri arasında esneklik sunuyor.
Ama bu yeni özgürlük hissi, flört üzerindeki baskıyı azaltmak yerine, artırıyor.
Kadınlar artık iki ayrı saatle yaşıyor:Biri biyolojik, biri dijital. Biri yumurtalarının zamanı, diğeri telefon ekranında akan “eş adayları”nın zamanı. Ve her ikisi de acımasızca hızlı.
”Yumurta dondurdum, artık rahatım” diyen kadınlar bile, içten içe başka bir gerilim yaşıyor: “Madem dondurdum, artık doğru kişiyi bulmam için son şansım olabilir.” Yani mesele sadece biyoloji değil, ilişkinin zamanlaması. Kadınlar bu baskı altında genellikle panik ilişkiler kuruyor. Flörtü “aciliyet duygusuyla” yürütmenin duygusal bedeli var. İlişkiyi tanımaktan çok zamanı yönetmeye çalışıyorsunuz. Bu da sağlıklı bağ kurmayı neredeyse imkânsız hale getiriyor.
Gerçek şu ki, hiçbir teknoloji aşkı hızlandıramaz. Ve hiçbir plan, bir insanın duygusal hazır oluşunun yerini alamaz.
Kadınlar bugün her zamankinden daha güçlü, daha bilinçli. Ama şunu unutmamak gerekiyor: Bir ilişkinin kalitesi, doğurganlık takvimiyle değil; paylaşım, güven ve değer uyumuyla ölçülür. Yumurta dondurmak bize zamanı kazandırabilir, ama baba adayının kalitesini garanti etmez.
Çocuğun geleceği, yalnızca biyolojinin değil, kurulan ilişkinin niteliğinin de ürünüdür. Belki de asıl “biyolojik saat” kalpte atıyordur — bize sadece doğru zamanda doğru kişiyle olmanın önemini hatırlatmak için.

