20 yıl sonra tarih tekrar ediyor: Alman Başbakan ‘Sizi AB’de görmek istiyoruz, Kopenhag Kriterlerine uyun’ dedi
30 Ekim 2025

Türkiye ile Almanya’nın her zaman konuşacak çok şeyi ve önemli gündemi oldu. Ama Almanya Başbakanı Friedrich Merz’in dünkü Ankara temasları hep bir sürpriz hem de bir çeşit dejavu içeriyordu.

Almanya Başbakanı Merz 29 ekim akşam saatlerinde Ankara’ya ulaştı. Sabah erkenden de Beşt epe’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından resmi törenle karşılandı, ardından heyetler halinde görüşmelere geçildi ve derken iki lider basın toplantısı için medyanın önüne çıktı.

Önce Cumhurbaşkanı Erdoğan konuştu, sözlerinde Türk-Alman ilişkileri ve bazı ortak bölgesel konulara değindi o kadar. Ardından Alman Başbakan konuştu ve Türkiye’de artık unutup konuşmaz hale geldiğimiz Avrupa Birliği’ne üyelik konusunu açtı, “Ben ve federal hükümet olarak Türkiye’yi AB’de görmek istiyoruz. Yanında ve bu yolda ilerlemesini arzu ediyoruz. Ben Sayın Cumhurbaşkanı’na bu konuda bir Avrupa düzeyinde bir stratejik diyalog arzu ettiğimi ifade ettim. Koşul olarak Kopenhag kriterlerine değindik. Bu konuları ele almaya devam etmek istiyoruz” dedi. Oysa Cumhurbaşkanı Erdoğan aralarında böyle bir konuşma geçtiğine değinmemişti. Sonra soru cevap kısmında tam da bu Erdoğan’a sorulduğunda, Erdoğan bu kez “Ankara kriterleri”nden söz etti.

Türkiye, bundan 20 yıl önce AB tarafından “Kopenhag kriterlerini yeterince yerine getirdiği” için AB ile tam üyelik müzakerelerine başlamış ama müzakereler önce Fransa’nın, sonra Kıbrıs’ın gümrük birliğine girişi nedeniyle Yunanistan’ın engeline takılmış, o dönemin Almanya Başbakanı Angela Merkel defalarca Türkiye’nin tam üye olmasını desteklemediklerini söylemişti. Birkaç yıl içinde bu engeller nedeniyle Türkiye-AB müzakereleri açılıp kapatılmış birkaç başlığa rağmen ilerlemez oldu, dondu kaldı.

2010’lu yıllarda Türkiye tek tek Avrupa ülkeleriyle de AB ile de üst üste siyasi krizler yaşadı, 2013’teki Gezi olaylarından başlayarak ama özellikle 17-25 Aralık operasyonları ve ardından da 2016’daki 15 Temmuz darbe girişimi sonrası hem AB ile ilişkiler kopma noktasına geldi hem de Avrupa Komisyonu, Türkiye’nin Kopenhag kriterlerinden gerilediğini defalarca raporlarına yazdı. Artık AB Türkiye’de işleyen bir hukuk devleti olmadığını, demokrasinin kalitesinin de çok gerilediğini söylüyor. Yani bundan 20 yıl önce “yeterince” yerine getirdiğimiz Kopenhag Kriterleri bugün bir kez daha karşımızda.

Ancak bugün Avrupa derin bir savunma ihtiyacı içinde. Rusya tehdidini daha fazla hisseden AB bu konuda önlemler geliştirmeye çalışıyor ve bu noktada Türkiye bir partner olarak yeniden hatırlandı. İşte Almanya Başbakanı Merz’in Ankara ziyareti de bu çerçevede.

Dünkü görüşmeler sonrası basın toplantısında önce Cumhurbaşkanı Erdoğan konuştu ve şöyle dedi:

“Türkiye birlik ilişkilerinin stratejik öneminin daha iyi anlaşılacağına inanıyorum. Bugün Batı Almanya ile ülkemiz arasında imzalanan iş gücü anlaşmasının 64. yıl dönümünü idrak ediyoruz. Ellerinde bavulları, kalplerinde sıla hasretiyle kardeşlerimiz bugün 3,5 milyona varan nüfuslarıyla Almanya’nın kalkınmasına katkı sundular. 

Değerli dostum ile görüşmemizde Almanya’da yaşayan Türk toplumunun ortak zenginliğimiz olduğunu teyit ettik. Kardeşlerimizin kazanımlarına verdiğimiz önemin altını çizdik. Avrupa’da son yıllarda artışı bir türlü engellenemeyen, yer yer ırkçılığa varan İslam karşıtlığına verdiğimiz ehemmiyeti vurguladık. Vatandaşlarımızın bulundukları ülkelere entegrasyonunu hep destekledik. 

Türkiye ile Almanya arasındaki müstesna ticari ve ekonomik ilişkiler olumlu seyrini sürdürüyor. Almanya, Türkiye’nin Avrupa’daki en büyük ticaret ortağı. 

Avrupa’da değişen güvenlik koşulları ışığında savunma sanayi ürünlerinin tedariğinde geçmiş sıkıntıları geride bırakarak ortak projelere odaklanmamız gerekiyor. Eurofighter süreci gibi Almanya’nın son dönemde bu alanda attığı olumlu adımları memnuniyetle karşılıyoruz. Türkiye’nin savunma konusunda yakaladığı ivme dikkate alındığında Almanya ile geniş imkanlara sahip olduğumuz görülüyor. Bu iş birliğini daha da güçlendirebiliriz. 

Bugün ayrıca terörle mücadeledeki beklentilerimizi de değerli dostumla paylaştım. Terör örgütleriyle ortak mücadelenin önemine dikkat çektim. Bölgesle ve küresel meselelerde de fikir alışverişinde bulunduk. 

Türkiye olarak Gazze’deki soykırım ilk günden itibaren gündeme taşıdık. Bu mezalimin yeniden yaşanmamasına ve bölgede kalıcı barışın anahtarı olan iki devletli çözüme dair görüşlerimizi kendilerine aktardık. Evvela bölgeye yardımların kesintisiz ulaştırılması gibi yeniden yapılanma sürecinde de herkesin taşın altına elini koyması gerektiğini ifade ettim.

Sayın Şansölye ile komşumuz Suriye’deki gelişmeleri de ele aldık. Devrimden bu yana geçen 11 ayda Cumhurbaşkanı Şara’nın liderliğinde Suriye kalıcı barış, huzur ve ekonomik kalkınma yolunda ciddi ilerlemeler kaydetti. Yaptırımların kalkmasına paralel olarak bu sürecin daha da hızlanacağı inancındayız. Ülkenin toprak bütünlüğü ve birliğinin muhafazası suretiyle Suriye halkının tüm fertlerinin refah ve esenliği bizim için öncelikli hedeftir. Bu noktada 10 Mart Mutabakatı’nın uygulanmasına büyük önem atfediyor, bu yönde verilen mesajları dikkatle takip ediyoruz. 

Almanya’nın da Suriye konusunda bizimle eş güdüm içinde çalışmaya atfettiği önemin farkındayız.

Ukrayna-Rusya Savaşı konusunda da görüş alışverişimiz oldu. Savaşın adil ve kalıcı şekilde çözümü için diplomatik çabaların sürdürülmesini önemli görüyoruz. 

Güçlü temellere ve çok katmanlı ilişki ağına sahip Türk-Alman iş birliğinin Avrupa’nın ve mücavir coğrafyalarımızın güvenliği için vazgeçilmez olduğunu bugün bir kez daha teyit etmiş olduk. Bu anlayışla Almanya’yla yakın iş birliği içinde çalışmayı önümüzdeki dönemde de sürdüreceğiz”

Merz: Stratejik partnerliğimizi geliştirmeliyiz

Erdoğan’ın ardından sözü Alman Başbakan Merz aldı. Merz’in konuşmasından öne çıkanlar şöyle: 

“Ankara’ya beni davet ettiğiniz ve dostane misafirperverliğiniz için çok teşekkürler. Bu özel bir gün. Çünkü ortak tarihimizi bugüne kadar şekillendiriyor. Söylediğimiz gibi iş gücü anlaşmasının başlangıcı zamanında misafir işçi olarak tanımladığımız insanlar misafir işçiler çağırıldı ama insanlar geldi. Aileleri geldi. Bu insanlar olmasaydı, bu aileler olmasaydı Almanya 60 yıl önce ekonomik kalkınmayı aynı şekilde başaramazdı. Bugün bu insanlar artık üçüncü kuşaktır Almanya’da yaşıyorlar ve bazıları tarih yazıyor. Örneğin BionTech kurucuları sayın Uğur Şahin ve Prof. Dr. Özlem Türeci gibi… Bazıları hemşire, polis memuru olarak sorumluluk taşıyorlar toplumumuzda. Büyük bir çoğunluğu artık kendilerini devletimizin ve ülkemizin bir parçası olarak vatandaşları olarak görüyorlar. Çünkü bu toplumumuzun birer parçası hepsi. Hepimize fayda sağlıyor ve günümüzün ekonomik rakamları bunu gösteriyor. Şu anda Almanya’da 80 bin Türkiye kökenli işletmeci, yaklaşık 400 bin kişiye istihdam sağlıyor. Türkiye’de yaklaşık 500 Alman şirketi, 200 bin insana istihdam sağlıyor. Bu bizim bağlarımızı eşsiz bir şekilde geniş ve derin olduğunu gösteriyor. 

Dün Ankara’ya geldim, dün Türkiye Cumhuriyeti’nin millî bayramı vardı. Bunun için de tekrar Sayın Cumhurbaşkanı sizi Cumhuriyet Bayramı vesilesiyle kutlamak istiyorum. 

Bu ilk ziyaretimle bir mesaj vermek istiyorum. Gelin, ilişkilerimizin sunduğu olağanüstü potansiyeli önümüzdeki yıllarda daha da iyi değerlendirelim. Buna zorunluyuz. Zira yeni bir jeopolitik sürece giriyoruz ve bu süreçte büyük güçlerin siyaseti belirleyici olacak. Buradan şu sonucu çıkarıyorum: Alman olarak, Avrupalı olarak stratejik partnerliklerimizi geliştirmeliyiz. Türkiye de burada devre dışı kalamaz, kalmamalı. 

Toplumlarımız ve ekonomilerimiz çok yakın bağlar içinde. Aynı zamanda NATO’da da çok yakın müttefikleriz. Türkiye neredeyse bizi meşgul eden tüm dış politika ve güvenlik politikası konularında çok önemli bir aktör. Bu temel üzerinde çalışmaya devam edeceğiz; yeniden stratejik diyaloğu başlatacağız. 

Güvenlik politikaları konusunda daha yakın iş birliği içinde olacağız. Örneğin Eurofighter uçaklarının alımıyla ilgili… Ulaştırma, demir yolları konusunda önemli gelişmeler yaşayabiliriz. Bu yolda ilerlemek için birçok açıdan bu yeni jeopolitik durumda daha yakın bir iş birliği içinde olmak sağduyu gerektiriyor. Her iki tarafın da stratejik çıkarları için… 

Türkiye-Almanya arasındaki olgun ortaklık, hassas konuları da açık ve güvene dayalı şekilde ele almamaızı gerektiriyor. Baş başa ve heyetler arası görüşmede bunu yaptık. 

Almanya ve Türkiye, NATO müttefikleri olarak aynı çıkarlara sahipler. Ankara’da biliniyor ki Rusya’nın militan revizyonizmi Avrupa ve Atlantik bölgesinin güvenliğini tehdit ediyor. Bu nedenle Lahey’de NATO Zirvesi’nde verilen kararları uyguluyoruz. Almanya’nın da onayını verdikten sonra Türkiye’nin 20 Eurofighter’ı almasından dolayı mutluluk duyuyoruz. Bu uçaklar hepimizin ortak güvenliğine hizmet edecek.  

Geri göndermeler konusunda iş birliğimiz son derece önemli ve geçtiğimiz aylardaki iş birliğimizi sürdürmek istiyoruz. Mayıs ayından beri 2024 yılının tamamında yapılandan daha fazla geri gönderme gerçekleştirdik fakat bu konuda daha fazla ilerleme kaydetmemiz gerekiyor; ekiplerimiz bu konuda çalışacak. 

Ukrayna savaşının en kısa zamanda sona ermesi gerektiği konusunda hemfikiriz. Başkan Trump geçen hafta Moskova’nın ateşkesi kabul etmesi, müzakereleri kabul etmesi gerektiğini; bunlar için mevcut cephe hattından hareket edilmesi gerektiğini söyledi. Rusya’yı müzakere masasına oturtma konusunda ilerleme kaydedeceğiz. 

(Gazze’de) Rehinelerin serbest bırakılması ve ateşkesin ilerleme kaydetmesi çok iyi oldu. İlk defa kalıcı bir barış umudu var. Türkiye’nin imkânlarını kullanarak örneğin Hamas’ın silahsızlandırılması için etkisini kullanmasını temenni ediyoruz. Durum hâlâ kırılgan, son durum da bunu gösteriyor. Federal hükümet de barışın sürmesi için elinden geleni yapacak. İlk defa Alman subaylar, sivil askeri merkeze gönderildi İsrail’in güneyinde. Diplomatik olarak da bir temas grubunda çalışıyoruz. Gazze’deki durum çok çabuk düzelmeli ve Hamassız bir yönetim olmalı. 

Ben ve federal hükümet olarak Türkiye’yi AB’de görmek istiyoruz. Yanında ve bu yolda ilerlemesini arzu ediyoruz. Ben Sayın Cumhurbaşkanı’na bu konuda bir Avrupa düzeyinde bir stratejik diyalog arzu ettiğimi ifade ettim. Koşul olarak Kopenhag kriterlerine değindik. Bu konuları ele almaya devam etmek istiyoruz.”

Ekrem İmamoğlu sorusu

Konuşmaların ardından soru-cevap kısmına geçildi. İlk soruyu soran Alman gazeteci, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Türkiye’nin AB’ye üye olma perspektifini hatırlatarak “Türkiye, Avrupa Birliği’nden ne istiyor ve birliğe ne sunuyor?” sorusunu sordu ve Türkiye’de hukukun üstünlüğü sorunları olduğunu söyleyerek İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklu olduğunu hatırlatarak Başbakan Merz’e döndü. Erdoğan, Alman gazetecinin sorularına şu ifadelerle yanıt verdi: 

“Türkiye’de bizim bu yaklaşımlar noktasında rahatız, huzurluyuz. Çünkü biz Kopenhag kriterleri noktası hep ‘Kopenhag kriterleri bizim için olumsuz bir yaklaşım süreci değil, eğer bu kriterler noktasında Türkiye’ye yaklaşılıyorsa bizim de Ankara kriterlerimiz vardır’ dedik. Ankara kriterleriyle biz Avrupa ve dünyaya açılırız. Çünkü Türkiye sıradan bir Avrupa veya Asya ülkesi değil. Türkiye Avrupa’da, Asya’da her noktada bu süreci dünyada en iyi işleten ve işleyen bir demokrasi ülkesidir. Bu konuyla ilgili de herhangi bir sıkıntısı yoktur. 

İBB ile ilgili bir sorunuz oldu. Herhalde kim hangi makamda olursa olsun, bir hukuk devletinde hukuku ayaklar altına alamazsınız. Hangi makamda olursanız olun, eğer hukuku ayaklar altına alırsanız yargı devletinde yargı makamları ne gerekiyorsa onu yapmak zorundadır. Eğer yapmazlarsa bu defa yolsuzluk, hırsızlık, her tür yanlış alır başını gider. Nitekim İstanbul’daki süreç böyle işlemiştir. Şu anda da bu süreci yargı kendisine yansıdığı şekilde işletmektedir ve gereğini de yapmaktadır. 

Örneğin son dönemde hakemler olayı çıkmıştır. Bu olayda da yine futbol sahalarında neler oluyor ve bütün bunlar olurken eli kolu bağlı olarak herhalde bir devlet bunu takip edemez, ne gerekiyorsa yapması lazım. Şu anda da bu yapılmıştır. Vatandaş tribünlerdeki bu gelişmeyi görünce şimdi çok da mutlu olmaktadır. Neler oluyor neler, demeye başlamıştır.”

Sözü daha sonra Merz aldı ve şöyle konuştu: 

“Türkiye’de verilen kararlar Kopenhag koşullarını yerine getirmiyor. Hukuk devleti, demokrasi konusunda Avrupa’da anladığımız şekilde… Diyaloğun sürdürülmesi gerekecek. Türkiye’nin önemli bir rol oynamasını istiyoruz. Böyle bir perspektif için Komisyon’un da raporları gerekiyor, bu sadece Almanya’nın değerlendirmesi değil tüm AB’nin değerlendirmesi. Bu diyaloğu sürdüreceğiz. Ayrıntılı bir şekilde görüştük, endişelerimi ifade ettim. Örneğin yargının bağımsızlığıyla bizim anlayışımızla bağdaşmayan konular olduğunu söyledim. 

7 Ekim 2023’te bir terör saldırısı yapıldı İsrail devletine karşı. İsrail kendi savunma hakkını kullandı fakat artık bu çatışmanın 20 maddelik planla sona ermiş olmasını ümit ediyoruz. Şimdilik kalıcı bir barış çözümünü bulmak için çalışıyoruz. Böyle bir kalıcı çözüm sadece tüm tarafların katılımıyla olabilir ama Hamas’ın katılımıyla olamaz.”

ÇOK OKUNANLAR