Avrupa’nın Doğu Kanadı Yeniden Tasarlanıyor: Starmer ve Merz’in Ankara Ziyareti
02 Kasım 2025

Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer ve Almanya Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) lideri Friedrich Merz’in art arda Ankara’ya gerçekleştirdiği ziyaretler, Türkiye’nin Avrupa’daki jeopolitik ve ekonomik ağırlığının yeniden keşfedildiğini gösteriyor.

Bu temaslar, yalnızca diplomatik nezaket ziyaretleri değil; Avrupa’nın doğu ve batı kanatları arasında yeniden şekillenen stratejik eksenin ilk işaret fişekleri.

Bir yanda Brexit sonrası küresel etkinliğini yeni ortaklıklarla pekiştirmek isteyen Londra, diğer yanda ekonomik motoru zayıflasa da Avrupa’nın karar merkezini hâlâ elinde tutan Berlin.

Her iki başkent de artık Türkiye’yi yalnızca “komşu” ya da “pazar” değil, Avrupa güvenliği, enerji arzı ve tedarik zincirleri açısından kilit ortak olarak görüyor.

Starmer’ın Ziyareti: Realpolitik’in Geri Dönüşü

Keir Starmer’ın temmuz ayında göreve geldikten sonraki ilk resmi dış temaslarından birini Ankara’da yapması, Birleşik Krallık’ın Türkiye’ye verdiği stratejik önemin altını kalın çizgilerle çizdi.

İşçi Partisi liderleri tarihsel olarak Ankara’ya mesafeli durmuşlardı; Starmer bu geleneği yıkarak ideolojik önyargılardan arınmış, sonuç odaklı bir realpolitik dönemi başlattı.

Ziyaretin merkezinde yer alan Eurofighter Typhoon savaş uçağı satış görüşmeleri, sadece bir savunma anlaşması değil;

İngiltere’nin Türkiye’yi NATO’nun merkezinde tutma çabası ile Türkiye’nin Batı’yla köprüleri koparmadan hava gücünü modernize etme iradesinin kesişim noktası.

Ancak kritik engel hâlâ Almanya’nın ihracat izni. Berlin, “insan hakları” ve “bölgesel operasyonlar” gerekçesiyle çekincelerini korurken; Londra, perde arkasında Merz ve Scholz çevrelerini ikna etmeye çalışıyor.

Çünkü Londra için bu satış, yalnızca ekonomik değil jeopolitik bir yatırım.

Birleşik Krallık Hükûmeti’nin Haziran 2025 “Turkey–Trade and Investment Factsheet” raporuna göre, iki ülke arasındaki toplam ticaret hacmi 2024 sonunda 27,8 milyar sterline ulaştı.

Türkiye’nin İngiltere’ye ihracatı 18,6 milyar sterlinle %11,5 arttı, İngiltere’nin Türkiye’ye ihracatı ise 9,3 milyar sterlinle %7,1 azaldı.

Yani ticaret dengesi Türkiye lehine gelişiyor.

Bu tablo, Ankara’nın üretim ekonomisindeki toparlanma sinyallerini Londra’nın da ciddiye aldığını gösteriyor.

Merz’in Ziyareti: Merkel Sonrası Almanya’nın Nabız Yoklaması

Starmer’ın ziyaretinden kısa süre sonra Ankara’ya gelen CDU lideri ve Şansölye Friedrich Merz, Berlin–Ankara hattını yeniden şekillendirmek istiyor gibi.

Merkel döneminde geliştirilen “temkinli işbirliği” politikasını, ekonomik ortaklık ve stratejik diyaloğa dayalı bir işbirliğine dönüştürme niyetini açıkça gösterdi.

Merz’in gündeminde yeşil dönüşüm, sanayi yatırımları, tedarik zinciri güvenliği ve savunma sanayii işbirliği vardı.

Alman iş dünyası uzun süredir Türkiye’yi, hem enerji geçişi hem de Avrupa tedarik zincirlerinin yeniden yapılanması açısından vazgeçilmez bir üretim üssü olarak görüyor.

Almanya Federal İstatistik Ofisi (Destatis) verilerine göre, 2024 yılı itibarıyla Türkiye–Almanya ticaret hacmi 50,2 milyar dolar seviyesine ulaştı.

Türkiye’nin Almanya’ya ihracatı 20,4 milyar dolar, ithalatı 29,8 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti.

Yani Berlin, hâlâ Türkiye’nin en büyük ticaret ortağı.

Merz’in “Kopenhag kriterlerine uyulursa Türkiye AB’ye girebilir” sözleri ise Ankara’da uzun süredir duyulmamış bir tını yarattı:

“Koşullu yeniden entegrasyon.”

Berlin kapıyı tamamen kapatmıyor, ama hukuk devleti, yargı bağımsızlığı ve temel haklar alanında ilerleme talebini koruyor.

Kıbrıs, Karadeniz ve Akdeniz: Avrupa Güvenliğinin Yeni Cepheleri

Starmer ve Merz’in Ankara temaslarının ortak arka planında, Avrupa’nın yeni güvenlik mimarisi bulunuyor.

Kıbrıs, Güneydoğu Avrupa, Karadeniz ve Doğu Akdeniz artık yalnızca bölgesel meseleler değil; enerji güvenliği, göç yönetimi ve Rusya’nın çevrelenmesi açısından Avrupa için stratejik sınav alanları.

Birleşik Krallık, Kıbrıs’taki iki askeri üssüyle Akdeniz’in kalbinde kalıcı varlık gösteriyor.

Almanya ise Fransa kadar görünür olmasa da enerji hatları ve AB güvenliği üzerinden etkisini artırmaya çalışıyor.

Türkiye ise bu iki aktörle farklı ama tamamlayıcı düzlemlerde işbirliği yürütüyor:

Londra ile askerî ve diplomatik esneklik; Berlin ile ekonomik ve endüstriyel derinlik.

Karadeniz’de ise Ukrayna savaşının uzamasıyla birlikte Türkiye–İngiltere–Almanya üçlüsü, NATO koordinasyonunda yeni bir denge mekanizması kuruyor.

Tahıl Koridoru’nun işletilmesi, enerji nakil hatlarının güvenliği ve Rus filosunun hareket alanının sınırlanması gibi konularda Ankara’nın “sahadaki akıllı güç” rolü, Washington’da da dikkatle izleniyor.

Ekonomik Gerçekler: Rakamlar Sessiz Ama Güçlü Konuşuyor

Türkiye’nin toplam dış ticareti 2024’te 605,8 milyar dolar, ihracatı 261,8 milyar dolar, ithalatı 344 milyar dolar oldu.

Dış ticaret açığı %22,7 daralarak 82,1 milyar dolara indi.

Bu, Türkiye’nin dış dengeyi yeniden kurmaya çalıştığı bir dönemde Avrupa ortaklıklarının önemini artırıyor.

Bugün Türkiye, Avrupa’nın hem üretim hem tüketim zincirinde çift motorlu bir ağın merkezinde:

Berlin üretimin, Londra finansın kapısı.

Dörtlü Denklem: ABD–İngiltere–Almanya–Türkiye

Starmer ve Merz’in ziyaretleri, yalnızca ikili ilişkilerin değil; Batı’nın Türkiye’ye yeniden bakışının koordineli bir parçası.

Washington’ın sessiz desteğiyle oluşturulan bu yeni denklem,

•İran’ın bölgesel nüfuzunu sınırlamak,

•Rusya’nın enerji kartını dengelemek,

•Çin’in Kuşak–Yol stratejisine Avrupa merkezli alternatif üretmek amacını taşıyor.

Türkiye artık sadece ittifak üyesi değil; oyun kurucu, arabulucu ve dengeleyici ülke konumunda.

Avrupa’nın doğusunda yeni bir güvenlik ekseni doğuyor:

Londra–Berlin–Washington–Ankara hattı.

Zorluklar ve Fırsatlar

Elbette gri alanlar hâlâ mevcut:

•Almanya’da insan hakları ve hukuk devleti vurgusu üzerinden yükselen muhalefet eleştirileri,

•İngiltere’de bazı parlamenterlerin Türkiye’ye silah satışına yönelik temkinli tutumu,

•Türkiye’deki yüksek enflasyon (%67) ve finansal dalgalanmaların Avrupa sermayesinde yarattığı tereddüt,

•Ankara’nın bağımsız dış politika reflekslerinin müttefiklerde “öngörülemezlik” algısı yaratması.

Ancak tüm bu zorluklara rağmen, hem Londra hem Berlin artık Ankara’yı kaybedilmemesi gereken stratejik ortak olarak görüyor.

Zira Türkiye’siz bir Avrupa güvenlik mimarisi tamamlanamaz.

Bir Vizyon Ortaklığı Doğuyor mu?

Eğer Eurofighter anlaşması sonuçlanır, Türkiye–AB diyalogu Kopenhag kriterleri ekseninde yeniden başlarsa ve yeşil-dijital ekonomi ortaklıkları hız kazanırsa,

Ankara’nın Avrupa içindeki konumu “aday ülke” statüsünden çıkıp “kilit ortak” seviyesine yükselebilir.

Ankara, AB ve ABD’yle yaşadığı gerilimleri yumuşatmak için Londra ve Berlin arasında akıllı bir denge hattı kurabilir.

Birleşik Krallık ve Almanya ise Türkiye ile daha yakın çalışarak hem Avrupa güvenliğini tahkim eder, hem de post-Brexit / post-Merkel döneminde dış politikalarına yeni yön kazandırır.

Sonuç: Avrupa, Türkiye’yi Yeniden Hatırladı

Bugün Ankara’da şekillenen tablo, bir “ziyaret trafiği”nden fazlası:

Avrupa’nın doğu kanadında yeniden kurulan güç mimarisinin habercisi.

Türkiye artık sadece bir geçiş ülkesi değil —

Avrupa’nın güvenliği, enerji arzı, savunma sanayii ve jeopolitik esnekliği açısından ana eksen ülkesi.

Starmer ve Merz’in art arda ziyaretleri bu gerçeği diplomatik dille teyit etti:

Avrupa, Türkiye’yi yeniden hatırladı — bu kez eşit, karşılıklı bağımlılığa dayalı bir ortaklık arayışıyla.

ÇOK OKUNANLAR