Popüler tarihçiliğin önemli ismi Reşat Ekrem Koçu, benim annemin arkadaşıydı. Evimize gelir giderdi. İstanbul Ansiklopedisi hariç neredeyse bütün kitaplarının bende bana imzalanmış kopyaları var.
Kitap dediysem yanlış anlamayın, bugün bildiğiniz ciltli, temiz basılmış kitaplardan söz etmiyorum. Parası olmadığı için mücellithaneye bile gitmemiş, o yüzden sayfalarının arasını bir mektup açacağıyla keserek açmak zorunda kalacağınız, karton kapağı bile ucuz ve hafif bir kartondan kitaplardan söz ediyorum.
Koçu, biraz da hayat tarzı nedeniyle, neredeyse hayatı boyunca yoksulluk çekmiş, hep günübirlik yaşamıştı. Gazetelere gönderdiği tarih tefrikalarıyla geçinirdi, kitapları da genellikle bu tefrikaların bir araya gelmiş hali zaten.
Bugünün okuru “tefrika” kelimesini de bilmez büyük olasılıkla: Bir zamanlar gazeteler, romanları veya böyle popüler öyküleri “Arkası yarın” şeklinde yazı dizisi gibi yayınlardı. Yaşar Kemal’in ölümsüz eseri “İnce Memed”in de tefrika edildiğini biliyor muydunuz? Yıllar sonra Yaşar Kemal İnce Memed 2’yi yazdı; artık tefrika devri geçmiş olmasına rağmen Hürriyet gazetesi onu da tefrika etti, İsmail Gülgeç muhteşem çizimler yapmıştı o tefrika için.
Reşat Ekrem Koçu en başarılı örneğiydi ama Türk basınında Osmanlı’dan hayali pehlivanlar, yeniçeriler veya eşkiyalar yaratıp bunların öykülerini “tarih romanı” kılığında tefrika eden çok isim vardı.
Türkiye’de yayıncılık dünyası 1950 ve 60’lı yıllarda epey canlıydı. “Cep romanları” modası vardı, küçük boylu, az sayfalı (cebe girecek kadar) kitaplar basılır ve ucuza peynir ekmek gibi de satılırdı. İşte o devirde yaratılan kahramanlardan biri de “İngiliz Kemal”di.
Gerçekten böyle bir insan vardı, lakabı da buydu ama anlattığı büyük casuslukları yapmış mıydı, hep şüpheli.
1892’de doğmuş, Galatasaray Lisesinden mezun olmuştu. Hakkındaki efsaneye göre “Bir İngilizden daha iyi İngilizce konuşuyordu.” Önce bu dil meziyeti sayesinde Teşkilatı Mahsusa’da çalışmış, sonra Kurtuluş Savaşı’na katılmış, yine casusluk yapmış, Atatürk’ün kurduğu, bugün MİT’in öncülü olan MAH’da “hizmet” vermişti.
Maceraları bitmek bilmiyordu, bir sürü romanın kahramanıydı. Romanlar Recai Sanay, Ali Kemal Meral gibi adını bugün kimsenin duymadığı yazarlar tarafından kaleme alınıyordu. Türk sinemasının önemli ismi Osman Seden bile bir İngiliz Kemal romanı yazmıştı: “İngiliz Kemal Lavrense Karşı.”
Bu aslında önce senaryo olarak yazılmış, Türk sinemasının dev yönetmeni Ömer Lütfi Akad tarafından da çekilmişti.
İşin ilginci bu popüler tarih anlatısı neredeyse gerçek tarih gibi benimsenmiş, bir çeşit “resmi tarih”e de dönüşmüştü.
O yüzden dün MİT tarafından açıklanan İngiliz Kemal belgesi bizim popüler kültürümüze vurulmuş bir darbe.
Ne güzel yalandan bir efsaneye, masallara inanmış yaşıyorduk, MİT tadımızı kaçırdı.

