Dan Brown’ın “Sırların Sırrı” kitabındaki asıl sır Prag’da değil, Stokholm’da bir mağarada saklıymış.
Ve asıl sırrı ortaya çıkaracak soru da şuymuş:
“Mağara’daki şeytan niye çocuk peti takar?”
Belki Dan Brown okurları için absürd bir soru ama acele etmeyin…
Bugün o çocuk petli iblisin peşine takılacağız…
Türkiyeli bir yazar İblis’in peşine takıldı
Muhsin Kızılkaya, İsveç’te yaşayan Türkiyeli bir Kürt yazar.
Tam bir Türk edebiyatı uzmanı.
Yıllardır onun Türk edebiyatı üzerine çok ilginç, çok renkli ve bilgi dolu yazılarını okuyorum.
Halen Haber Türk sitesinde bu tür haftalık yazılarını ilgiyle okuyorum.
Geçen hafta benim yapmak istediğim, ama vakit bulup yapamadığı çok imrendiğim bir şeyi yapmış onu yazdı.

75 kiloluk ‘Şeytan İncili’ kitabının korunduğu mağara
Bütün Dünya Dan Brown’ın yeni romanı “Sırların Sırrı’nda” ilginç bir dini kitabı tanıdı.
“İblis İncili” veya “Şeytan İncili” denen bu kitap 75 kilo ağırlığında.
Dan Brown’ın kitabında uzun uzun anlatılıyordu ve o nedenle bütün dünyanın ilgisini çekmişti.
Kitabın gerçek adı “Codex Gigas.” Ama dünyada “Şeytan İncili” olarak biliniyor.
Kitapta bu İncil’in bulunduğu yer olarak Prag anlatılıyordu, ama bugün asıl saklandığı yer İsveç’te…
Muhsin Kızılkaya işte kitabın bulunduğu yeri gezmiş ve gördüklerini ayrıntılı olarak anlatıyor.
Bugün yerimi büyük ölçüde ona bırakıyorum.
Çünkü benim yapacağımdan daha ayrıntılı ve güzel bir şekilde anlatmış.

Dan Brown yazılarımı 800 bin kişi okudu
Dan Brown’ın kitabı Türkiye’de de büyük ilgi gördü.
Onunla ilgili yazdığım bir yazı ve yaptığım mülakat 800 bine yakın insan tarafından okundu.
O nedenle “Sırların Sırrı” kitabında anlatılan bu ilginç kültürel eser hakkındaki yazıyı ben de size onun yazısından aktarıyorum.
Önce biraz tarihi bilgi…
Dünyanın ilgisini çeken bu kitap neden İsveç’te…
İblisin hikayesi din savaşında ganimet paylaşımı ile başlıyor
“1618 ile 1648 tarihleri arasında, Avrupa’da Katoliklerle Protestanlar arasında başlayıp tarihe ‘30 Yıl Savaşları’ olarak geçen, milyonlarca insanın öldüğü, şehirlerin yıkıldığı, kıta Avrupası’nda hayatın çöle döndüğü, dini anlaşmazlıkla başlayıp siyasi çıkar çatışmasına dönüşen, Avrupa haritasını yeniden çizdiren, diplomatik düzenini kökten değiştiren bu karmaşa döneminden en kârlı çıkan devletlerden birisi İsveç olmuştu…”
Galipler altın yerine kitap peşine düşünce
“Savaş sırasında şehirleri fethedenler, yağma esnasında ganimet olarak yükte hafif pahada ağır hazineler ararlarken İsveçliler kütüphane arayışına çıkmışlar.
Topraktan, paradan puldan çok kütüphanelere göz dikmişler. 1642’de Würzburg’taki piskoposluk kütüphanesine, 1642’de Olmütz kütüphanesine, 1648 de ise Prag’taki Kraliyet kütüphanesine “savaş ganimeti” olarak el koyup içindeki kıymetli kitap ve elyazmalarıyla birlikte memleketlerine götürmüşler.
Dan Brown’ın kitabında bir bölüm ayırdığı “Codex Gigas”, namı diğer “Şeytan İncili”ni İsveçliler, işte bu dönemde, Prag Kalesi’ndeki imparatorluk kütüphanesinden alıp Stockholm’e getirmişler.”
İblis İncili’nin Prag’da ne işi vardı?
Kızılkaya bunun cevabını da şöyle anlatıyor:
“Bugün dünya kültür hazinesinin en nadide parçalarından birisi olarak kabul edilen kitap, dört asırdan beri Çeklerin kalbinde bir yaradır.
Kendi topraklarında yazılmış ve bugün paha biçilmez nadide bir eser hüviyetine kavuşmuş olan kitap neden evinde değildir?
Yıllar yılı onu eve getirmek için İsveçlilerle görüşmeler yapmışlar. Sonunda, 2007 yılında bir anlaşmaya varmışlar. “Codex Gigas”, Eylül 2007’den Ocak 2008’e kadar Prag’a ödünç verildi ve Çek Milli Kütüphanesi’nde sergilendi.
İsveçliler, önce Çeklerin kitabı geri vermemelerinden korktular.
Ama kitap söz verildiği gibi aynı tarihte geri gönderilince, İsveçliler bir iyi niyet gösterisi olarak, bundan böyle her on yılda bir kitabın, özel vitrininden çıkartılmaması kaydıyla, altı aylığına Prag’ta sergilenmesine izin verdiler. Kahramanımız Langdon bu sergi zamanlarından birisinde Prag’ta olmalıdır.”

İblis mağarasına ulaşmak için asansörle 5 kat aşağı iniyoruz
Şimdi artık İsveç’teki kütüphanenin kapısından girip “İblis’in” yazdırdığı İncil’i görebiliriz.
“Kütüphanenin ana kapısından girdik içeri.
Bir bankonun arkasında üç güler yüzlü genç kadın… Hemen sağda, kütüphanenin kafesi var, tıklım tıklım dolu…
Kafenin solunda şifreli dolapların bulunduğu bir yer var.
Danışmadan bizi buraya yönlendirdiler. Kilitli dolaplara montlarımızı, çantalarımızı koyup, “Codex Gigas”ın yerini gösteren okları takip ediyoruz, oklar bizi bir asansörün önüne götürdü.
Asansöre bindik, aşağı doğru beş kat iniliyor.
Yerin 40 metre altında İblis İncili artık karşımızda
Milli kütüphane yüzyıllar içinde biriken yazılı hafızaya dar gelmeye başlayınca 1960’lı yıllarda çare aramaya başlamışlar. Binanın arkasında bulunan kayanın içini oyarak devasa bir mağara açmaya karar vermişler. Arzın 40 metre derinliğinde bulunan bu devasa mağara şimdi kütüphanenin ana deposudur.
Asansörün beş kat indiği mağaranın derinliklerinde, üçüncü katta “hazine odası” adını verdikleri bir odada tutuluyor “Şeytan İncili”…
Asansörden indik karşımızda hazine odası…”
Şeytan İncili yangında nasıl kurtarıldı?
“İsveçliler, tam 400 yıldır “Şeytan İncili”ne gözleri gibi bakıyor.
Bir seferinde kral şatosunda yangın çıkmış, yangında her şey yok olmuş, bir görevli 75 kilo ağırlığındaki bu devasa gizemli kitabı pencereden atmış.
Görevlinin bu kadar ağır bir kitabı nasıl kaldırıp attığı hala bilinmiyor. Ancak şu biliniyor. Kitap aşağıda birinin üzerine düştüğü için parçalanmamış.
Ama üzerine düştüğü insan fena yaralanmış.”
Yıllardır tam 19 derece, tam yüzde 47 rutubet
“Peki bu kitap 400 yıl bozulmadan nasıl korunabilmiş?
İsveçliler, sırf bu kitabı korumak için bu “hazine odasında”, vitrinin içinde “mikro bir iklim” yaratmışlar.
Bu iklim, nemi parşömen için uygun bir seviyede tutuyor.
Kitabı kimse açıp bakamıyor bu yüzden, yani sayfalarını çeviremiyor. Bunun için bütün kitabı dijital bir ekrana aktarmışlar, orada sayfalarını çevirebiliyorsun.
Kurşun geçirmez, en şiddetli yangında bile yanmaz bir malzemeden yapılmış bu özel tasarım vitrinin içine dışarının nemi zinhar girmiyor. Sıcaklık 19 derece, nem yüzde 47’de tutuluyor.
Rutubet yüzde 47’nin altına iner veya üstüne çıkarsa ne olur?
Nem yüzde 40’ın altına düşerse sorun çıkar, çünkü kitap kuru ortama ve nemdeki küçük değişikliklere karşı hassas olan parşömenden oluşuyor. Çok nemli olursa mikroorganizmalar üreyebilir.
Parşömen nemdeki değişikliklere hızlı tepki veriyor çünkü. Bu yüzden kimsenin kitabın sayfalarını çevirmesine izin vermiyorlar.
Zira parşömen hareket ettiğinde, yani nemdeki değişikliklere bağlı olarak genişlediğinde veya büzüldüğünde, üzerinde bulunan ve hiç hareket etmeyen veya aynı ölçüde hareket etmeyen mürekkep, pigment, altın varak vb. malzemede mekanik stres meydana gelir ve bu da mikro çatlaklara ve sonuçta metin ve görüntü, dolayısıyla bilgi kaybına yol açar.”

Şeytan İncili’nin sayfalarını çevirmeme nasıl izin verildi?
“Sıra dünyanın en esrarengiz kitabının sayfalarını çevirmeye geliyor.
Tabii sayfalara kimsenin dokunması mümkün değil. Dijital ekran üzerinden sayfa sayfa çeviriyorum.
“Şeytan İncili”ni tanıtan iki dilden İsveççe ve İngilizce broşürler var odada ve broşürlerdeki bilgileri sesli olarak da dinlemek mümkün.”
310 sayfalık kitap için kaç eşeğin derisi kullanıldı
Sayfalarına ancak dijital ekran üzerinden dokunabildiği bu kitabın nasıl ve neyin üzerine yazıldığını anlatıyor bize:
“Kendine özgü bir iklimin hüküm sürdüğü vitrinin içindeki kitabın sayfaları; 160 hayvanın derisinden yapılmış.
Bazı kaynaklara göre bu eşek, bazılarına göre ise dana derisi kullanılmış.
Kitap böyle 310 parşömen yapraktan oluşuyor.
Sayfalarda özenli bir yazıyla Latince İncil’in tamamı yazıldığı gibi, aynı zamanda tıbbi terimler, tarihi konular, efsunlu formüller ve sihirler var.
800 yaşında ve Ortaçağ’dan kalma en büyük el yazması
Bu kitap, Ortaçağdan kalma dünyanın en büyük el yazması.
75 kilo ağırlığında, yaklaşık bir metre yüksekliğinde ve yarım metre genişliğinde.
1200’lü yıllarda yazılmış ve şu anda 800 yaşında…
Tarihi boyunca, birçok isimle anılmış; “Codex Giganteus” (Dev Kitap), “Gigas Librorum” (Kitapların Devi), “Şeytan İncili”, “Eski Çizik İncili” ve “Kara Kitap”…
Ama günümüzde onu herkes “Şeytan İncili” olarak biliyor.

Poposunda çocuk pedi olan bir şeytan nasıl çıkarılır?
Şimdi geliyorum, bu incilin adındaki Şeytan’a…
“İncil’in 290’ıncı sayfasında renkli bir Şeytan tasviri yer alıyor.
Bu tasvir bize beki de “Şeytan İncili’nin” asıl sırrının ipuçları veriyor.
Çünkü bu Şeytan’ın poposunda , günümüzün çocuk bezlerine çok benzeyen bir don var ve çömelmiş vaziyette duruyor.
İster istemez soruyorsunuz…
Bir şeytanın poposunda niye çocuk peti vardır?
Bir de şu soru:
Bir İncil’de şeytan tasvirinin ne işi var.
Kitapta ayrıntılı biçimde anlatılan bir “şeytan çıkarma” tarifi de var.
Çocuk pedli şeytan 75 kiloluk İncil’in içine nasıl girdi?
Kitaba “Şeytan İncili” denmesinin sebebi de bu tasvir işte.
Bunun hikayesi de ilginç.
“Efsaneye göre bu devasa kitabı bir keşiş sadece tek gecede yazmış.
Bu imkânsız diyeceksiniz ki haklısınız işte şeytan burada devreye girmiş; kitabına kendi resmini koyması karşılığında muharrire, yazma işinde yardım etmiş.
Bekaret yeminini bozduğu için duvara gömülen keşişin son arzusu
“1200’lü yılların başında Prag’ta bir keşiş, durup dururken ağır bir günah işler; bekârlık yeminini bozar.
Bu tür ağır suçlar işleyen rahibelerin, keşişlerin cezası da bir o kadar ağırdır.
Bir tür ruhsal kefarettir bu ceza, günahın bedelini bu ağır cezayla ödeyip Tanrı’ya öyle yaklaşırlar.
Bekarlık yeminini bozan keşiş için de uygun görülen ceza canlı canlı duvara gömmektir. Keşişin etrafına duvarı örmeye başlarlar. Sıra son tuğlaya geldiğinde, gözyaşlarına boğulmuş olan keşiş, manastırın başrahibinden, ona günahlarından arınması için son bir şans vermesini rica eder.”
Başrahip “Seni affederim ama bir şartla” diyor
“Az buçuk merhamete gelen başrahip son tuğlayı duvara yerleştirmeden, günahkâr keşişe bir şart koşar.
“Bana tek bir gecede, dünyada ne kadar bilgi varsa, hepsini ihtiva eden bir kitap yazarsan söz seni serbest bırakacağım” der.
Keşiş şartı kabul eder.
Duvarı yıkıp keşişi içinden çıkarırlar.
İstenen kitabı yazması için ertesi gün sabaha kadar süre verirler.
Herkes çekip gider.
Sabah “Ruhumu Şeytana sattım” diyen günahkar rahip
Sabahın çok erken bir saatinde başrahip gelip bakar, serbest bıraktığı günahkâr keşiş dev bir el yazması kitabın üzerinde oturmaktadır. Başrahip hayretler içinde bunu nasıl başardığını sorar…
Keşiş büyük bir soğukkanlılıkla şu cevabı verir:
“Ruhumu şeytana satarak…”
Tabii, “Ruhunu şeytana satmış bir insan herkes için tehlikelidir” deyip korkudan keşişi serbest bırakırlar.

İblis İnciline 75 bin insan kemiği üzerinde bir yer bulunuyor
“O günden itibaren, “Şeytan İncili”, paha biçilmez kıymetli bir kitap haline gelir. Ama kitabın başına gelmedik de kalmaz.
Bir yığın felaketle karşılaşır. Çalınır, elden ele geçer, birçok kez rehin tutulur…
Sonunda Avrupa’nın başına korkunç bir bela gibi gelen Kara Veba salgını sırasında bu kitabı koyacak bir yer bulurlar.
Kara veba salgını sırasında ölen yaklaşık 75 bin insanın kalıntılarından yapılmış bir şapel.
Şapelin mihrabını ölen insanlarından kemiklerinden; mihrabını, mihrabın iki yanından bulunan iki piramidi kafataslarından ve insanın kalça kemiklerinden inşa ederler.
Avizesi insan kemiklerinden yapılmıştır, duvarı ve tavanı tamamıyla insan kemikleriyle süsülenmiştir.
Kitap, Çekya’da bulunan Sedlec “Kemikler Şapeli”nde yaşayan Sisteryen keşişlerinin eline geçince, ona en uygun yer de bulunmuş olur.
Kimdir bu kemik meraklısı Sisteryan keşişler
Kimdir bu Sisteryen keşişler derseniz, şunlardır:
Peynir ve bira yapımında usta, kendilerini dünyadan tamamen soyutlamış, manastıra kapanıp dua ve tefekkürle vakit geçiren, el işçiliğinde muazzam bir ustalığa ulaşmış, görev ve sorumlulukları, beslenme şekilleri, ibadet ve ayin yükümlülükleri tüzükle belirlenmiş olan tuhaf bir tarikatın üyesidirler.
“Şeytan İncili”ni “Kemikler Manastırı”nda bir sır gibi yüzyıllar boyunca saklarlar.
İmparator kitabı Kemikler Şapelinden saraya götürüyor
1594 yılında kitabın tarihine bir imparator girer.
Canlı ve ölü hayvanlara, resimlere, heykellere ve antika olan her şeye meraklı İmparator İkinci Rudolf’tu bu kişi.
Bir yolunu bulup kitabı keşişlerden “ödünç alıp” Prag’taki şatosuna götürür. 1648’de İsveçliler Prag’ı işgal edince de kitabı, kütüphanedeki koleksiyonla birlikte Kraliçe Christine için “savaş ganimeti”olarak alınıp Stockholm’deki saray kütüphanesine getirirler.
Kraliçe 1654’te tahttan indirilince, yanında çok sayıda el yazması ve kitap aldığı halde, nedense çok sevdiği “Şeytan İncili”ni almadan Roma’ya gider.
Bundan sonra da “Şeytan İncili” yakasına yapışacak olan beladan kurtulmaz.
Yangından kurtulan tek kitap İblis İnciliydi
1697’de saray kütüphanesinde yangın çıkar, yangından mucizevi bir şekilde sadece o kurtulur. Ziyaretine gittiğimiz bugünkü “Milli Kütüphane” 1768’de inşa edilince de buraya taşınır.
İsveçliler, üç buçuk asır boyunca kitabı silahlı korumalar eşliğinde sergilediler.
Geceyarısı İblis İncili etrafında dans eden kitaplar
Bu arada ilginç bazı şeyler olur.
Mesela, bekçilerden birisi bir gece uyuyakalınca kütüphanede mahsur kalır. Gecenin bir saatinde uyanır, bir de bakar ki bütün kitaplar teker teker raflardan inip “Şeytan İncili”nin etrafında dans ediyorlar.
Bir süre sonra İncil de dansa kalkar.
Olup bitenleri dehşet içinde seyreden bekçi korkudan oracıkta bayılır. Sabah baygın halde bulurlar onu ve o günden itibaren delirmiş bir halde akıl hastanesine geçirir kalan ömrünü.
Kayıp sayfalarda gizli bir şeytan duası mı vardı?
Bir de şu hikaye var.
Kitabın bulunduğu mekanda memur olarak çalışan August Strindberg adlı biri, “Codex Gigas”tan tuhaf sesler duyduğunu iddia eder. Anlatılanlara göre, “Codex Gigas”ın eksik sayfaları etrafında dönmektedir. Efsaneye göre, bu kayıp sayfalarda, “dünyanın sonunu getirebilecek bir şeytan duası” yazılıdır.
Kitabı inceleyen kaligraf soruyor: Bu kitabı kaç kişi yazdı?
Esrarlı bir kitap olduğu muhakkak ama en esrarlı olanı kitabın harikulade kaligrafisidir. Kitap tek bir elden ve bir gecede yazılmış.
Bu nasıl mümkün olabilir?
Yirminci yüzyıl boyunca onlarca kaligrafi uzmanı elyazması kitabı incelemiş ve hepsinin görüşü şu:
Kitap gerçekten tek bir kişinin divitinden çıkmış.
Bir kişi bu kitabı hiç durmadan ancak 40 yılda yazabilir
Yine aynı uzmanlara göre, bu büyüklükte, uzunlukta ve karmaşıklıkta bir kitabı yazmak için bir kişinin tam kırk yıl durmadan, dinlenmeden çalışması gerekiyor.
Dahası var, kitabın yazıldığı 13’üncü Yüzyılda , insan ömrü aşağı yukarı 30 yıldı. Böylesi bir kitabı bir insanın vücuda getirebilmesi için ömrünün yarısını sadece eğitime ayırması gerekiyor.
Yazan kişi sanki hiç yorulmamış
En tuhafı da şu: Kitap tek bir tarzla yazılmış olmasıdır. Yani baştan sona harflerin yazılışında tek bir değişiklik yok.
Uzmanlara göre yazan kişi, yazma süreci boyunca hiçbir yorgunluk belirtisi göstermediği gibi, hareket kabiliyetinde bir azalma, yaşlanma, güçsüzlük emaresi göstermemiş.
Yazı stili hiç değişmemiş.
Hiçbir kelime silinip yeniden yazılmamış.
Tüm bunlar bir araya geldiğinde, teknik olarak bu kitabın bugün var olması mümkün görünmüyor.”
Bir çok uzmana göre bu kitap bir mucize
Birçok uzmana göre bu kitap bir mucize…
Tarihte çözülmemiş birçok sır gibi, bir sır…
Evet, İsveç’te yaşayan Türkiyeli bir edebiyat uzmanının gözüyle “İblis’in” yardımıyla yazılmış kitabın hikayesi bu.
Doğrusu okurken aklımdan şu geçti:
Dan Brown’ın “Sırların Sırrı” dediği asıl sır acaba Çocuk Petli şeytanda mı gizli…

