Dün İmralı’ya giden heyet keşke ‘Kurucu Lidere’ şunu sorsaydı: Milano derbisini izlediniz mi?
25 Kasım 2025

Dün İmralı’ya giden heyette olsaydım Abdullah Öcalan’a mutlaka şunu sorardım:

“Acaba kaldığınız yerdeki televizyona  DSmart ve Bein platformları bağlandı mı?”

10 Mart 2025’den önce olsaydık, bu soruyu sormazdım.

Çünkü Öcalan’ın İmralı’daki odasındaki televizyona streaming platformların bağlanması söz konusu değildi.

Ama 10 Mart günü Devlet Bahçeli onun için “Kurucu Önder” sıfatını kullandığı günden beri tahmin ediyorum İmralı şartları değişmiştir.

Pazar gecesi Cumhurbaşkanının ve ‘PKK kurucu önder’inin maç programı

Cumhurbaşkanı Erdoğan Pazar gecesi Rizespor-Fenerbahçe maçını mutlaka seyretmiştir diye tahmin ediyorum.

Galatasaray taraftarı olan Abdullah Öcalan’ın da aynı maçı seyrettiğini tahmin ediyorum.

Ama gece saat 22.45’de başlayan İnter-Milan derbisini seyretmişler midir emin değilim.

Oysa Avrupa’nın en iyi derbilerinden biridir.

San Siro stadının dev ekranındaki o şarkı

Pazar gecesi Giuseppe Meazza Stadı…

Halk arasındaki adı “San Siro…”

Milano’nun iki takımı ve bu stadı her ikisi de “ev sahibi” olarak kullanıyor.

Bir tür Fenerbahçe-Galatasaray derbisi diyebilirsiniz.

Derbi başlamadan önce stadın tepesindeki dev ekranda bir kadın görüntüsü beliriyor. 

Bütün seyirci ve her iki takımın oyuncuları saygı duruşuna geçiyor…

Büyük bir sessizlik ve o şarkı başlıyor…

“L’Appuntamento…”

 

Bu gönderiyi Instagram’da gör

 

Inter (@inter)’in paylaştığı bir gönderi

İtalya ve Milano kaybettiği büyük sanatçısını anıyor

Ekrandaki sanatçı, İtalyanın geçen Cumartesi gecesi kaybettiği büyük sanatçısı Ornela Vanoni…

Bütün stad bir ağızdan bu şarkıyı söylüyor.

Milano şehrinin kızı…

Bütün İtalya’nın şahane sesi…

Ben de evimde ayağa kalkıyorum.

Bir zamanlar İzmir Düğünleri, İtalyan şarkılarının da eviydi.

Bizim oraların da kızıydı yani Ornella Vanoni…

Her ülkenin bir marşı vardır bir de millet şarkısı

Böyle zamanlarda hep şunu düşünürüm.

Her ülkenin bir “Milli Marşı” vardır.

Bir de halkının “Millet şarkıları…”

Çoğu zaman insanları o ülkenin Milli Marşından bile daha fazla birleştiren şarkılardır bunlar…

Iskalanmış bir randevunun ve buluşamamanın hüzünlü şarkısı

“L’Appuntamento” da böyle bir şarkıdır işte…

Iskalanmış bir randevunun hikayesidir.

Buluşamamanın hüznünü anlatır.

Orijinali Brezilya’lı Roberto Carlos’un “Sentado’sudur” ama Vanoni onu İtalya’da millet şarkısı yapmıştır…

Tıpkı bizim “Anlamazdın Anlamazdın”ımız gibi…

Aynı gün ben de bu şarkıyı üç beş defa dinledim.

Bense ‘Domani e un Altro Giorni’yi dinledim

Nedense Pazar günü bir de onun çok sevdiğim bir başka şarkısını dinledim bol bol…

“Domani e Un Altro Giornio…”

“Yarın bir başka gündür…”

Çünkü benim aklım akşamda değil “Yarın’daydı…”

İmralı’ya heyetin gideceği günde yani…

Tarihimizin kritik bir anında…

Aklımda ise şu soru  vardı:

“CHP gitmemekle doğru bir karar mı verdi?”

Hayatım boyunca 4 Kürt açılımını destekledim

Şöyle bir geriye sardım.

Hayatım boyunca  4 “Kürt açılımını ” izlemiştim.

Birincisi Rahmetli Özal’ın, DEM Partisinin o günkü milletvekillerini Çankaya Köşküne çağırıp, Öcalan’a mesaj gönderdiği gündü.

Sonra 12 Ağustos 2005 günü gözümün önüne geldi.

Başbakan Erdoğan’ın Diyarbakır Meydanında “Kürt sorunu benim sorunumdur” dediği gün.

Arkasından 3-4 Eylül 2008…

Malum Oslo Süreci…

Beşir Atalay’ın “Kürt Açılımı…”

“Akil İnsanlar”

Masanın başındaki o 6 insan kimlerdi?

Ve son olarak 28 Şubat 2015 Dolmabahçe Mutabakatı geldi…

O fotoğrafı getirdim gözümün önüne 

Masanın bir tarafında Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve iktidar partisi oturuyor. 

Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan…

İçişleri Bakanı Efgan Ala…

AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal…

Karşı tarafta HDP’nin İmralı Heyeti…

İstanbul Milletvekili Rahmetli Sırrı Süreya Önder..

İdris Balüken ve Pervin Buldan…

Sonra…

Tepeden gelen tek cümle ile bu güzel masa berhava oluyor. 

Yetmez ama evet diyenler yine evet derken ben ne hissettim?

Çok tuhaf…

Geçen Cuma günü CHP “Biz İmralı’ya gitmiyoruz” kararı aldığı zaman, içimden geçen ilk duygu şuydu:

“CHP doğru olanı yaptı…”

O gün tepkilere baktım…

2010 yılında, Türkiye’de Adalet ve Yargıyı bugüne getireceği besbelli olan referandumda “Yetmez ama evet” diyenlerin neredeyse tamamı “CHP İmralı’ya gitmiyor” diye ona veryansın ediyordu.

Sadece onlar değil, çevremde çok sayıda insanda da bu duygu vardı.

Kendim öyle düşünmesem de, o gün de saygı duymuştum, bugün de saygı duyarım. 

Benim içimdeki ses ‘CHP doğru olanı yaptı’ diyor

Ama benim içimdeki ses ısrarla “CHP doğru olanı yapıyor” diyordu…

Aradan 4 gün geçti…

Pazar akşamı İtalya derbisini seyretmeye başladığımda aynı soruyu kendi kendime yine sordum?

CHP, Türkiye’nin bu tarihi anında doğru olanı mı yaptı?

Dört gün sonra, yani ilk andaki tepkisel ruh halim geçtikten sonra verdiğim aynıydı:

“Evet doğru olanı yaptı…”

İlk defa bir Kürt açılımında açılıma ters gibi görünen bir duygu içindeydim.

Yetmez ama evetçi arkadaşlara şunu söylemek isterim: 15 yıla bir bakın

Peki niye?

Bugün de “Evet” diyen arkadaşlara şunu söylemek isterim.

Bundan önceki bütün açılımlarda Türkiye’de göreli bir özgürlük ortamı vardı.

(*) İyi kötü bir medyası vardı.

(*) Adalet ve Yargısı bugünkü duruma gelmemişti.

(*) Herkes fikrini iyi kötü söyleyebiliyordu.

(*) Seçilmiş belediye başkanları ailelerinin, çoluk çocuğunun önünde evlerinden alınıp götürülmüyor, hapislere atılmıyor, siyasi davalarla önleri kesilmeye çalışılmıyor, insanlar gizli açık tanık, itirafçı olmaya zorlanmıyordu.

Atı alan Üsküdar’ı geçti referandumu geçmemişti

(*) İktidar seçimle kaybettiği belediyeleri kayyımlarla geri almaya teşebbüs dahi etmiyordu.

(*) Artık halk arasında “Atı alan Üsküdar’ı geçti Referandumu” olarak bilinen 2017 oylaması  henüz Türkiye’yi kontrolsüz bir tek merkez yönetimi ve parti devleti rejimine getirmemişti.

O Kürt açılımları işte böyle bir konjonktürde yapılmıştı ve bütün kalbimle desteklemiştim.

Huzursuzluğumuzun tek sebebi İmralı mı?

Peki bütün bunlara rağmen “Kürt sorunun çözecek böyle bir adım desteklenmez mi?”

Desteklenir elbette…

Ama önce şu sorunun ikna edici cevabını vermemiz gerekmiyor mu…

Türkiye’nin bugünkü trajedisi, sorunlarını bir türlü çözememesinin, 8 yılda bir enflasyonunu indirememesinin, bugünkü mutsuzluğunun, bugünkü çaresizliğinin tek çözümü  “PKK’nın kurucu önderi Abdullah Öcalan’ın” söyleyeceği sözleri, gidip İmralı’da onun ağzından mı dinlemek midir…

“Terörsüz Türkiye” diyorsunuz…

Türkiye’nin bugünkü mutsuzluğunun tek nedeni PKK terörü mü…

Bu adaletsizliği, bu keyfiliği, bu baskıyı Apo mu yaptı bugüne kadar?

31 Mart seçimlerinde halkın yüzde 36’sının oyunu almış ve bugüne kadar hiçbir terör olayına karışmamış, eline silah almamış, Cumhuriyet ilkelerinin savunuculuğunu yapmış bir partiyi, neredeyse bir Sulh hakiminin kararı ile kapatacak noktaya getiren İmralı’daki Apo muydu…

PKK’nın “kurucu önderini” aylardır ağzından düşürmeyen bu komisyon, İstanbul halkının yüzde 52 oyu ile seçilmiş bir belediye başkanına, ailesine, eşine, çocuğuna annesine babasına, arkadaşlarına  yapılan bu zulümü bir kere dahi gündemine almadan nasıl huzurlu bir Türkiye kurulacak…

İmralı’ya gidip Silivri’den kaçmak nasıl bir şey?

Daha düne kadar bizlere “Bu adama terörist başı diyeceksiniz” diye dayatan devleti, şimdi “Kurucu önder” dediğiniz insanın ayağına götürürken…

Bugüne kadar eline silah almamış, devletine tek kurşun atmamış, hiçbir terör eylemine katılmamış, üst üste üç seçim kazanmış bir Türk siyasetçine ve arkadaşlarına yapılan zulmü üç kelime ile bile bu komisyonun gündemine getirmeden nasıl huzur getireceksiniz bu ülkeye…

Komisyon bugün ‘Kurucu Önder’den ne duymak istiyor?

Seçilmiş belediye başkanlarının koltuğunda atanmış kayyımlar oturmaya devam ederken, İmralı’daki tarihi muhabbette,  “Kurucu önderden” neyi duymayı umud ediyoruz?

Şunu demesini mi; 

“Arkadaş, Silivri’deki seçilmiş belediye başkanlarına, aydınlara, gazetecilere, sanatçılara, seçilmiş öteki belediye başkanlarına  yapılan bu zulümden vazgeçin. Beni buradan çıkarsanız bile, böyle bir adalet ve yargı anlayışı ile bu ülkeye huzur getiremezsiniz” demesini mi?

Ciddi olalım.

Herhalde, o demokratik adımı atmak için Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin  oradan bir icazet alacağını bu ülkenin hiçbir vatandaşı düşünemez.

Öyleyse ne konuşulacak bu ziyarette…

70 yaşın üzerindeki 3 lider ‘Tanrının bonusu’ saatine nasıl bakacak?

İmralı’ya gidecek heyetin liderleri ile İmralı’daki liderin yaşları 70’in üzerinde…

Bugün Türkiye’de 70 yaş üzerinde ve hayatta olan 4 bilemediniz 5 milyon insan var.

Ben de bu gruba dahilim.

Her sabah uyandığımda kendi kendime şunu fısıldarım:

“70 yaş üzerinde uyandığın her sabah Tanrının sana bir Bonusudur…”

Bu ilahi gerçek, benim için de, Cumhurbaşkanı Erdoğan, MHP Genel Başkanı Bahçeli ve PKK “Kurucu önderi” Öcalan için de aynıdır diye düşünüyorum.

Yani bizim yaşlardaki insanlar için artık “Kendi ikbalimizi” değil, bu ülkede bizden sonra gelen 80 milyon insanın ikbalini düşünmek zamanı gelmiştir demektir.

Devlet Bahçeli geçirdiği hastalıktan sonra ne hissetti?

Bu açılımın başından beri hep şu sorunun cevabını arıyorum:

Sayın Devlet Bahçeli,  bu cesur ve gerçekçi girişimi neden yaptı?

Benim tahminim şu.

Bahçeli geçirdiği o ağır hastalıktan sonra artık dünyaya farklı bakıyor.

Yani “Benden geriye insanların kafasında ne kalacak” sorusunu sorduğu ve cevabını bulduğu yeni bir duygu içinde gibi  geliyor bana.

Çünkü ancak böyle bir iç bakış, insana bu kadar radikal ve riskli bir adımı attırabilir.

Gerçekten böyleyse çok güzel bir şey bu…

Türkiye için çok umut verici yeni bir zihniyet ikliminin habercisi olabilir.

Acaba 70 yaş üstü öteki iki liderin ruh hali nedir?

Tabii burası şimdi üç kişilik bir masa…

Acaba İmralı buluşmasının, 70 yaş üzeri öteki iki lideri de bu duyguya gelebilir mi?

Yoksa onlar hala “Kendi ikballerinin” peşindeler mi…

Eğer bu yaşta hala kendi siyasi ikballerinin peşinde iseler…

Bu İmralı buluşmasının da bundan öncekiler gibi hüsranla bitmesi çok büyük ihtimaldir.

Bugün veya yarın helikopterler İmralı’ya bu tarihi soruyu taşıyacak

İmralı heyeti dün adaya gitmiş.

Bakalım, bu buluşma sadece “Öcalan’ın özgürlük meselesi” olarak mı kalacak…

Yoksa bütün Türkiye’ye huzur getirecek, adaletini, yargısını, insan haklarını, seçim güvenliğini, özgürlükleri, liyakatı, sandığa ve Anayasaya saygıyı da içine alan, “Huzurlu Büyük Türkiye” paketi haline mi gelecek…

Bakalım, İmralı’ya gitme cesaretini gösterenler, ayni insani duygularla Silivri’ye de gitme gerçekçiliğini gösterebilecekler mi…

Ornella Vanoni ile başladık, onunla kapatalım: Yarın başka bir gündür 

Ornella Vanoni’nin L’Appuntamento şarkısı 1970’de yayınlandı.

2004 yılında “Ocean 11” filminde kullanılınca bütün dünya öğrendi bu harika şarkıyı…

Yıllardır hepimize,  “Ayrı kalma, buluşamama” sıkıntısını ve hüznünü anlatıyor. 

Bense bütün gün, onun “Yarın bir Başka gündür” şarkısını dinledim.

70 yaşın üzerindeki 3 lider yarın veya öbür gün bir anlamda İmralı’da gıyaben buluşuyor.

Biri orada olacak, öteki ikisinin ise seçtiği temsilcileri…

İnşallah İmralı buluşması Komisyonun TBMM çatısı altında başaramadığını başarır…

Ve “Terörsüz Türkiye Komisyonu” adadan “Demokrat, Adil, Merhametli, Huzurlu Türkiye Komisyonu” olarak dönmüştür.

‘Sadece bana ve Kürde özgürlük yetmez, Türk’e de özgürlük şart’

Umarım bugün Öcalan’ın ne dediğinin, en azından bizim bilmemiz istenen kısmını öğreniriz.

Umarım Öcalan, gelenlere “Kardeşim bu iş böyle olmaz. Sadece bana, Kürde özgürlük yetmez, Türk’e de özgürlük gerek. Sadece İmralı’yı boşaltmak hepimizin sorununun çözmez. Silivri’nin de boşalması gerekir” deme cesaretini ve gerçekçiliğini göstermiştir.

İhtiyacımız olan şey sembolizm değil, gerçekçiliktir.

O zaman CHP’nin gitmemesinin ne kadar doğru bir karar olduğunu daha da iyi anlarız.

Eminim adaya gitmeyen CHP, o gün geldiğinde her taşın altına elini herkesten daha çok koyacaktır…

İki otoriter kişilikten demokratik bir Türkiye çıkar mı? Yoksa…

Bütün bunların sonunda…

Biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları asıl şu tarihi sorunun cevabını öğrenebilecek miyiz?

Erdoğan otoriter bir kişilik.

Öcalan da otoriter  bir kişilik. 

İki otoriter kişilikten demokratik bir Türkiye çıkar mı…

Yoksa, biri Türkleri, öteki Kürtleri baskı altında tutan iki başlı üniter bir  otoriter devlet mi çıkar…

Amaç ikincisiyse…

Bizim de, dün  “Yetmez ama evet”, bugünse “CHP yanlış yaptı” diyen arkadaşların da hayal ettiği ülke bu olamaz…

ÇOK OKUNANLAR