Futbol Federasyonu’nun futbolda yasal ve yasa dışı bahislerle ilgili başlattığı araştırma, tartışmaları da beraberinde getirdi. Hafta başında Cumhuriyet Başsavcılığının ve ardından TFF Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu’nun açıklamaları kamuoyunda yankı uyandırdı. TFF, süreci etik değerler temelinde değerlendirerek yasa dışı faaliyet olup olmadığını tespit etmeye çalışıyor.
Mevcut yasalara göre bahis oynamak suç değil; ancak suç teşkil eden kısım, kaynağı belirsiz paranın bahis yoluyla sisteme sokularak aklanması. Özellikle kamu personelinin bu yöntemle gelir artışını “mal bildirimi”ne yasal gibi yansıtması ciddi çelişkiler doğuruyor.
T24 Yazarı Tolga Şardan “İşin püf noktası tam da burası” diyerek gündeme bazı memurların kara parayı yasal bahisle akladığı iddiasını gündeme getirdi.
Şardan’ın yazdığına göre kayıt dışı parayı sisteme sokmak isteyen kamu personeli genellikle kendi adına değil, yakınlarının adına açtığı bahis hesaplarını kullanıyor.
Bu kişiler, örneğin bir milyon liralık kayıt dışı parayı düşük oranlı ama kazanması neredeyse kesin olan bir “garanti” maça yatırarak küçük bir kazançla yasal gelir elde etmiş gibi gösteriyor.
Bu işlem birkaç kez tekrarlanarak para tamamen aklanmış oluyor.
Şardan “Bir ya da iki kez yüksek oranlı riski tercih etmek yerine, beş kez düşük oranlı garanti maçlara oynayarak daha fazla kayıt dışı paranın temizlenmesi daha mantıklı” değerlendirmesinde bulunuyor.
Şardan, kara para aklama sistemini şöyle anlattı:
“Söz konusu yasa dışı/yasal bahis oynayan kamu görevlisi, belki kendi adına, çoğunlukla da bir yakınının kimlik bilgileriyle açtığı bahis hesabı üzerinden belirli bir miktar parayı spor müsabakasına yatırıyor.
Diyelim ki bu kişinin elinde bir milyon liralık kayıt dışı para var. Hesap sahibi, bu parayı futbol liginde şampiyonluğa oynayan takım ile küme düşmeme mücadelesi yapan takım arasındaki bahse yatırıyor. Şampiyonluk adayı takıma bahis oranı örnek olarak (1.1), beraberlik (3.4), zayıf takımın maçı kazanma oranı ise (5.4) olsun.Bu oranlara bakıldığında kayıt dışı paranın yasal hale gelmesi için çoğunlukla kazanma oranı yüksek takıma oynamak gerektiği düşünülmekle birlikte, “garanti” kazanmanın olasılığını yüksek olması sebebiyle oranı çok düşük olmasına rağmen güçlü takıma ait düşük orana oynamak, paranın aklanmasında ilk aşama.
Çünkü bu yöntemde, eldeki 1 milyon liranın 1.1 orandaki “garanti” getirisi işi kolaylaştıran ana formül. Diğer yüksek oranda kazanma olasılığının garanti orana göre daha düşük olması, maddi getirisi az gibi görünse de “kayıt dışı paranın garanti biçimde aklanmasının” ya da diğer deyişle “yasal hale dönüştürülmesinin” en kolay yolu.
Şimdi soru şu; bir ya da iki kez 1 milyon lirayla yüksek oranda ancak düşük kazanma olasılığını mı tercih edersiniz? Yoksa düşük oranda beş kez “garanti spor müsabakası”na oynayıp daha fazla kayıt dışı parayı temizlenmiş olarak mal varlığınıza koymayı mı düşünürsünüz?
Hangisi daha pratik ve sonuca ulaşılan yöntem? Siz karar verin!”
Yine Şardan’a göre, bu yönteme alternatif gösterilen Milli Piyango gibi şans oyunları, bahis kadar hızlı ve etkili bir şekilde para aklama olanağı sunmuyor. Bahis, daha kolay ve “garanti” bir yol olarak öne çıkıyor.
Devlet, kamu personelinin mal varlığındaki artışı sadece beyanla değerlendiriyor. Kişinin kaç kez bahis oynadığı, hangi maçlara ne kadar para yatırdığı sorgulanmıyor. Böylece “kayıt dışı para”, sistemin zafiyetinden faydalanılarak “yasal” hâle getirilebiliyor.
Tolga Şardan, “DHMİ’den emekli Daire Başkanı Mehmet Cemil Acar örneğinde olduğu gibi ‘kör gözün parmağı’ denecek bir durum yaşanmadıkça, bu tür işlemlerin tespiti neredeyse imkânsız” diyerek denetim mekanizmasının yetersizliğine dikkat çekti.

