Amerika’daki üniversite hayatı genellikle partilerle, alkolle ve bolca cinsel özgürlükle özdeşleştiriliyor. Mindy Kaling’in yarattığı The Sex Lives of College Girls dizisinde, öğrencilerin seks hayatı neredeyse ders programları kadar dolu. Ancak gerçekte, Amerikalı gençlerin seks yaşamı ekranlarda gösterildiği kadar hareketli değil.
Harvard Üniversitesi’nin öğrenci gazetesi The Crimson’ın yaptığı bir ankete göre, 2024 yılında mezun olacak öğrencilerin beşte biri daha önce hiç seks yapmadığını açıklamış. Dahası, son 20 yılda üniversite çağındaki Amerikalıların cinsel aktiviteleri neredeyse yarı yarıya azalmış.
Bu sadece öğrencilere özgü bir durum da değil. The Economist’in yaptığı analiz, eğitim seviyesi yükseldikçe seks sıklığının düştüğünü gösteriyor. 2002 ile 2023 yılları arasında, 25-35 yaş arasındaki üniversite mezunları, ortalama bir Amerikalıya kıyasla %11 daha az seks yapmış. Lisansüstü diploması olanlarda bu oran %13’e çıkıyor. Amerikan Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri’nin (CDC) yaptığı Ulusal Aile Büyüme Araştırması’nın verilerine göre, üniversite diploması almak, yaş, evlilik durumu, sağlık ve alkol tüketimi gibi faktörlerden bağımsız olarak, cinsel hayatı ortalama %7-8 oranında azaltıyor.
Peki neden? Akademik başarıyla cinsel hayat arasında neden böyle bir ters orantı var?
En bariz açıklamalardan biri, iyi eğitimli insanların daha çok çalışması ve dolayısıyla daha az boş vakitlerinin olması. Kariyer odaklı bu grup, çocuk bakımına da daha fazla zaman harcıyor. İşten güçten, dizilerden ve akşam toplantılarından geriye romantizm için pek vakit kalmıyor. Ekran başında geçirilen saatler arttıkça, yatak odasındaki hareketlilik azalıyor.
Bir başka teori, özellikle yüksek eğitimli kadınların eş bulma konusunda zorlanmasıyla ilgili. Eğitimde ve iş hayatında öne çıkan kadınlar, kendilerine uygun partner bulmakta daha çok zorlanıyor. Daha az eğitimli erkekler gözlerinde cazip görünmeyebiliyor. Yani diploma sadece kariyer yolunda değil, aşk hayatında da çıtayı yükseltiyor.
Eğitimli bireylerin ödül erteleme becerisi yüksek oluyor. Uzun vadeli düşünme yetisi, finansal yatırım ve kariyer planlamasında faydalı olsa da, anlık hazlara yönelik davranışları azaltabiliyor. Yani, “Önce Yüksek Lisans, sonra bebek”.
Akademik başarı, disiplinli çalışma ve risk almama eğilimi gerektiriyor. Ancak bu özellikler yatak odasında ters tepebiliyor. Mükemmeliyetçi bireyler, olası başarısızlıklardan kaçınma eğiliminde olabiliyor. “Doğru kişi mi?”, “Şimdi zamanı mı?” gibi sorular, cinsel hayatı spontane olmaktan çıkarıp, planlanması gereken bir aktiviteye dönüştürebiliyor.
Bu trend yalnızca Amerika’ya özgü değil; Türkiye’de de benzer bir eğilim gözlemleniyor. Yapılan araştırmalar, gençler arasında cinsel deneyim oranlarının geçmiş yıllara kıyasla azaldığını gösteriyor. Şehirleşme, iş hayatının yoğunluğu, ekonomik kaygılar ve artan bireyselleşme, ilişkileri ve romantizmi ikinci plana itiyor. Türkiye’de yüksek eğitimli kadınlar, kariyerlerini inşa ederken kendilerine uygun eş bulmakta daha fazla zorlanıyor; gençler ise artan iş yükü ve gelecek kaygısı içinde aşkı ve cinselliği daha az deneyimliyor. Geleneksel beklentiler ile modern hayatın getirdiği yeni dinamikler arasında sıkışıp kalan üniversite mezunları, aşk hayatlarını da planlanması gereken bir kariyer hamlesi gibi görmeye başlıyor. Yani, dünyada yaşanan “seks durgunluğu”ndan Türkiye de nasibini alıyor.
Sonuç olarak, üniversite mezunu bireylerin daha az seks yapmasının tek bir nedeni yok gibi görünüyor. İş yoğunluğu, partner bulma zorlukları, mükemmeliyetçilik ve uzun vadeli düşünme gibi faktörlerin birleşimi, yatak odasındaki hareketliliği azaltıyor. Ancak bu, eğitimin sekse ket vurduğu anlamına gelmiyor. Belki de mesele, eğitim seviyesiyle birlikte gelen alışkanlıkların ve yaşam tarzının değişmesi.
Yani kariyer basamaklarını hızla tırmanırken, özel hayatınız çamaşır sepetinde unutulmuş çorap gibi soluyor. Soruyorum, iş toplantılarınızı, Excel tablolarınızı ve Zoom görüşmelerinizi dakikası dakikasına planlıyorsunuz, peki romantizme ne zaman sıra gelecek?
Unutmayın, diploma duvara asılır, aşk ise yaşanır. Eğer cinsel hayatınız son bütçe raporunuzdan bile durağansa, belki de bir “aşk performans değerlendirmesi” yapmanın vakti gelmiştir. Azıcık “iş çıkışı” romantizmi kimseye zarar vermez!