Berlinale günlüğü: Eskiden filmler daha mı güzeldi?
17 Şubat 2025

Rebecca Lenkiewicz’in yönettiği İngiltere yapımı ‘Sıcak Süt / Hot Milk’ festivalin yarışma bölümünde yer alıyor. Yönetmenin Pawel Pawlikowski ile birlikte senaryosunu yazdığı ‘Ida’ adlı filmin Oscar ödülüne layık görüldüğünü belirtmekte fayda var. Çünkü daha önce kazanılmış başarılar Berlin Film Festivali’ne seçilmede önemli bir rol oynuyor.

Roman uyarlaması ‘Sıcak Süt’

Film Deborah Levy’nin 2016 yılında yayınlanan aynı adlı romanından sinemaya uyarlanmış. Tanı konulamayan tuhaf bir hastalık nedeniyle tekerlekli sandalyeye bağımlı, nörotik bir anne, kızıyla birlikte İspanya’ya geliyor. Burada özel bir hastanede 25 bin Euro ücret ödeyerek tedavi olmayı ve iyileşmeyi umuyor. Kadının tam olarak tarif edilemeyen, sürekli yer değiştiren ağrıları var. Bazan birkaç adım atabiliyor, ancak genelde hiç yürüyemeyecek kadar güçsüz. Annesinin profesyonel bir öğrenci olarak tanımladığı kız bu seyahatten hiç mutlu değil. Sürekli annesiyle tartışıyor ve çok canı sıkılıyor.

Canı sıkılan sadece genç kız değil. İzleyicilerin durumu da kötü. Ben film izlerken, özellikle diyalogsuz, sakin sahnelerde izleyicileri de izlemeye çalışıyorum. Özellikle sabah erken saatlerdeki gösterimlerde koltuklarında huzur içinde uyuyanların sayısı hiç az değil. Bir de film başladıktan 30 dakika sonra salonu terk edenler var. Asıl şaşırtıcı olan insanların uyuduğu ya da salonu terk ettiği filmlere bir gün sonra uzmanlar tarafından üç-dört yıldız verilmesi.

Kızımız annesine eşlik etmediği zamanlar deniz kenarında dolaşıyor, yüzüyor, bu arada tanıştığı bir Alman kadın ile bir ilişkiye giriyor. Ailenin tam olarak ortaya çıkmayan bazı sırları var. Annenin kız kardeşleri ile bazı sorunları olmuş, ancak ayrıntıları öğrenemiyoruz. Yunanlı baba yıllar önce ailesini terk etmiş, Atina’ya geri dönmüş ve yeniden evlenmiş.

Kız birden 10 yıldır görmediği babasını ziyaret etmek için Atina’ya gidiyor. Bu o kadar ani oluyor ki insan sanki Atina İspanya’da, 50 kilometre ötede bir kentmiş duygusuna kapılıyor. Edebiyat uyarlaması filmlerde böyle sıçrama sorunları yaşanabiliyor. Özel klinikteki tedavi başarılı olamıyor. Film ilerledikçe anne-kız arasındaki gerginlik artıyor ve filmin son sahnesinde zirveye çıkıyor. Görünen o ki sinemaya uyarlanması oldukça zor bir kitap ve kolay izlenemeyen bir film söz konusu. Son olarak filmin dünya haklarının MUBI’de olduğunu da yazayım.

Cannes’dan Berlin’e ‘Ari’

Yarışmadaki Fransa-Belçika ortak yapımı ‘Ari’nin yönetmeni Leonor Serraille. ‘Ari’ yönetmenin üçüncü filmi. Kendisi ilk filmiyle 2017’de Cannes Film Festivali’nde Altın Kamera Ödülü’nü almış, ikinci filmi de Cannes’da yarışmadaymış. Bu durumda üçüncü filminin Berlin’de yarışma bölümüne seçilmesi kimseyi şaşırtmamalı. Herkes başarıyı kovalıyor.

Ari 27 yaşında bir stajyer öğretmen. Çok sevimli bir karakter olduğu söylenemez. Mesleğinde çok başarısız, beş-altı yaşındaki çocuklardan korkuyor ve görevinden istifa ediyor. Anne ölmüş, babası filmin başında onu evden atıyor. Filmin geri kalan bölümünde eski arkadaşlarla buluşmalar, tartışmalar var. Çoğu Fransız filmi gibi oldukça fazla diyalog içeren, geveze bir film. Sanıyorum festivalden sonra unutulur, gider.

Devlet televizyonunda Anne Frank filmi

Almanya’da okullar sabahleyin çok erken başlar. Kışın günler kısa olduğu için küçücük çocuklar zifiri karanlıkta okul otobüsünü beklerler. Sabah saat yediyi on geçe televizyonu açtım. Alman televizyonu birinci kanalı ARD’de Anne Frank ile ilgili bir canlandırma filmiyle karşılaştım. Çok şaşırdığımı söylemeliyim. O saatte kim bu canlandırma filmini izleyecek? Haftanın beş günü çok erken kalkan çocuklar herhalde pazar günü biraz daha geç uyanırlar. Hollandalı Yahudi bir ailenin kızı olan Anne Frank, 2. Dünya Savaşı’nın unutulmayan kurbanlarından biridir. Yıllarca Nazilerden saklanmış, sonra bir ihbar sonucu yakalanıp Bergen-Belsen toplama kampına götürülmüş ve 1945 yılında orada öldürülmüştü. Tuttuğu günlük ortaya çıkınca tüm dünyada büyük bir ilgiyle karşılandı. 23 Şubat’taki seçimlerden önce devlet televizyonunun yetkilileri de kendilerince Neo Nazilere karşı bir kampanya yürütüyor galiba.

Münih’te düzenlenen Güvenlik Konferansında konuşan ABD Başkan Yardımcısı Vance “İngiltere’de ve Avrupa’da ifade özgürlüğünün baskı altında olduğunu” belirtmiş. Bu açıklama Avrupalı politikacıların büyük tepkisini çekmiş. Almanya İçin Alternatif Partisi’nin başbakan adayı Alice Wiedel, Vance’ın “Harika bir konuşma yaptığını” söylemiş, daha sonra da Vance ile bir toplantı yapmış. 2. Dünya Şavaşı’ndan 80 yıl sonra, ABD’nin Rusya yanlısı bir Neo Nazi parti ile iş birliği yapması pek inanılır gibi değil, ama gerçek.

Bugünkü bir televizyon haberi: Almanya İçin Alternatif Partisi, Dresden Devlet Tiyatrosu’nda oynanan Bertolt Brecht’in ‘Üç Kuruşluk Opera’ adlı eserinin yasaklanmasını istemiş. Ne ilginç değil mi?

Berlinale günlüğü: Festivalde gündem yapay zeka!Berlinale günlüğü: Festivalde gündem yapay zeka!

Berlinale günlüğü: Bir yanda terör saldırısı bir yanda festival!Berlinale günlüğü: Bir yanda terör saldırısı bir yanda festival!

Berlinale günlüğü: Politikanın gölgesi 75. yılını kutlayan festivalin  üzerine düşüyorBerlinale günlüğü: Politikanın gölgesi 75. yılını kutlayan festivalin  üzerine düşüyor

ÇOK OKUNANLAR