Hayatına yön veren insanlar vardır   
24 Şubat 2025

Hayatını farklı yaşamana ve düşünme biçimini değiştirmene neden olan insanlar, kitaplar ve olaylar vardır. Ne zaman ve nasıl karşına çıktıklarını iyi hatırlarsın. Çoğu zaman bu buluşmalar senin kontrolünde değildir. Ama ne konuştuklarınızı, ne hissettiğini ve neden etkilendiğini yıllar geçse de unutmazsın.

Önce iş gibi başlayan bu süreç, zamanla daha derin bir ilişkiye dönüşebilir. Artık sadece öğrenmekle kalmaz, deneyimlerini paylaşıp fikir alışverişinde bulunur, birbirinizden beslenirsiniz.Özellikle iş dünyasında, hele ki üst pozisyonlarda, konuşacak ve dertleşecek insan sayısı azdır. İşte tam da bu yüzden,’benzer kafada’ ama ‘farklı bakış açılarına’ sahip, seni anlayan ve ‘sana meydan okuyan’ insanlar çok daha kıymetlidir.

“Genç adama akıl verecek biri lazım” diye düşünmüş olabilirler

2005 yılında ilk kez genel müdür olduğumda, şirket bana bir koç atadı. İşte o kişi, yıllar içinde dostum ve yürüyüş arkadaşıma dönüşen Tim’di.  Şirketin, 36 yaşında birini genel müdür yapması alışılagelmiş bir durum değildi. Önceki genel müdür 55 yaşındaydı ve diğer ülkelerdeki genel müdürler de en az 50’li yaşlarındaydı.

Benim için “genç adama akıl verecek biri lazım,” diye düşünmüş olabilirler. Daha önce şirkette koçluk, en azından benim  bildiğim bir uygulama değildi, sonra faydası görüldükçe yaygınlaştı.

Bazen bir insan, kariyerini, tarzını, düşünme biçimini, aileyle ilgili kararlarını, iş seçimlerini, hobilerini ve hatta yaşam tarzını etkileyebilir. Hayatının farklı dönemlerinde onlara kulak vermek, seni bambaşka yollara sokabilir. Tim’le yollarımız tamamen tesadüfen kesişti.

Benim genel müdür olmamdan bir sene sonra, şirket tarihinde ilk kez yabancı bir CEO atanmıştı. İşte tam da bu “çoklu ve beklenmedik değişimler” döneminde, İstanbul’da bir üniversitenin kampüsünde yöneticiler için düzenlenen özel bir eğitim kampındaydım.

CEO görüşmeyi neden hızlıca bitirdi?

Yeni CEO ve koçum Tim, tanışmak için kampüse geldi. Tim, hem benimle hem de CEO ile sohbet etti, süreçten bahsetti. CEO’nun benden beklentilerini ve benden memnun olduğu ve  değiştirmemi istediği davranışlarımı ve özelliklerimi sordu.

Görüşme son derece şeffaf ve beklenmedik bir şekilde ilerledi. CEO ise bu süreci gereksiz bir zaman kaybı olarak gördü. Belli ki bu tür konuşmalar ona göre değildi. Görüşmeyi hızlıca bitirip toplantısına gitmek üzere ayrıldı. İşte o an, Tim’le gerçekten nereye gitmek istediğimizi daha net konuşmaya başladık ve koçluk sürecim böylece başladı. Bir yıl boyunca her ay düzenli olarak bir araya geldik. Görüşmeler bazen Moskova’da ofisimde, bazen İstanbul’da bir restoranda veya merkez ofiste gerçekleşti.

Moskova’daki görüşmelerimizin ardından birlikte akşam yemeklerine çıkıyor, iş dışında da sohbet ediyor, birbirimizi daha iyi tanıyorduk. Hatta bir gün, onu ailemle tanıştırmak için evime davet ettim. Bu süreç bana kendimi daha iyi tanımayı ve ifade etmeyi öğretti. Hayatımdaki dönüm noktalarını belirlemeyi, değiştirmek istediğim davranış ve söylemleri fark etmeyi, ekip arkadaşlarım ve yöneticilerimle yaşadığım sorunları masaya yatırıp çözüm üretmeyi ondan öğrendim.

Başta içinden çıkılmaz gibi görünen sorunlar, birkaç görüşme sonrasında bir çözüme kavuşuyordu. Güvene dayalı bu ilişki sayesinde, en kritik anlarda toplantıyı beklemeden ona yazıp danışır hale geldim. Bazen sadece dinlemesi ve bana ‘doğru soruları sorması’ bile bana yetiyordu.

Daha sonraki yıllarda da Tim ile çalışmaya devam ettim

Takım çalışmaları ve işe alım projelerinde de birlikte yer aldık. Türkiye’de üst düzey yöneticilere koçluk yapan ve şirketlere yönetici işe alım süreçlerinde destek olan müthiş bir ekibi vardı.

Daha sonraki yıllarda her önemli ülke ve görev değişikliğinde onunla çalışmaya devam ettim. Hatta her yeni ekip kurduğumda, ‘takım olma ve daha takım olarak daha verimli çalışma’ konularını yıllarca takımla beraber sakin bir otele kapanıp beraber çalıştık.

Onun titizliği, proje yönetimindeki ustalığı ve geniş vizyonu beni her zaman yukarı taşıdı. Beni sosyal girişimcilikle tanıştıran ilk fikrin de  ondan geldiğini söyleyebilirim.

2010’larda , Rusya’dan Türkiye’ye döndüğümde, artık iş dışında da projeler üretmemiz vaktinin geldiğini konuşuyorduk. Özellikle Anadolu’daki üniversitelerde okuyan gençlere ulaşmak ve onlar için daha fazla etkinlik olması gerektiğinden bahsediyorduk.

Tam da o günlerde, Tim’in iş görüşmesi yaptığı bir avukat, nişanlısının Anadolu’daki üniversite bahçelerine konteynerler kurarak İnnocampus adında bir girişimcilik merkezi kurduğunu anlatmıştı. Konteynerları üniversite üniversite gezdirerek, öğrenciler için girişimcilik kampları düzenliyor, davet ettiği gönüllüler ise kendi uzmanlık alanlarına göre eğitim veriyordu.

Bu projeyi hemen dinlemek istedik. Kuruculardan Mehmet’le buluştuk. O, insan kaynakları konusunda destek olabileceğini söyledi, ben de pazarlama alanında katkıda bulunabileceğimi belirttim.

Kısa bir süre sonra kendimizi Gaziantep Üniversitesi’nin kampüsünde bulduk. Üç boyutlu yazıcılarla projeler üreten gençlerle tanıştık. Sonrasında Şanlıurfa ve İzmir’deki üniversitelerde de gençlerle bir araya geldik. Hatta hayatımda ilk defa bir üniversitenin öğrenci yurdunda kaldım.

Pandemi döneminde ne yaptık?

Bu süreç dostluğumuzu daha da pekiştirdi. Gittiğimiz şehirlerde üniversiteleri ziyaret ettikten  sonra şehri ve tarihi yerleri de görmek için vakit ayırmaya başladık, Anadolu’ya olan merakımız arttı. Eşlerimizi de dahil ettiğimiz bir grup kurarak Bayburt, Erzurum, Van, Konya, Tunceli gibi şehirleri gezdik.

Pandemi döneminde, elimizde eski bir İstanbul kitabıyla şehrin tüm tarihi semtlerini, camilerini, kiliselerini, sarnıçlarını ve surlarını baştan sona yürüdük.

Sonrasında rotamızı yurt dışına çevirdik. Hiç araç kullanmadan günlerce yürüdüğümüz, sabah başlayıp akşama kadar keşfetmeye devam ettiğimiz Çekya, Hırvatistan ve İngiltere yürüyüşlerini yaptık. İşten ayrılma, iş kurma, kariyer değişiklikleri, yeni iş teklifleri derken Tim ve dünya iyisi eşi Joan hep yanımızdaydı. Joan için ayrı bir paragraf değil, ayrı bir yazı yazmam lazım.

Sadece işinde değil, yürüyüşlerimizin organizasyonunda, araştırmacılığıyla, sabrıyla, bilgisini paylaşma şekliyle her anlamda harika bir insan. Onunla vakit geçirmek, iş yapmak ve sohbet etmek her zaman rahatlatıcı oldu.

Joan da yıllardır ülkemizde en önemli yönetici bulma projelerini ekibi ile yönetiyor. İşinin uzmanı ve ülke, sektör, uzmanlık ve pozisyon farketmeksizin  sizin için bulamayacağı yönetici yok.

Tim,  30 yıldır Türkiye’de yaşıyor

Joan, her konumuzu, özellikle kızlarımızla ilgili her meseleyi kendi derdi gibi sahiplenir, çözüm önerileri getirir, bizimle bağ kurar. Onun ve Tim’in evinde kendimizi hep evimizde hissederiz.

Tim,  30 yıldır Türkiye’de yaşıyor ve sayısız tepe yöneticiye koçluk yaptı. Dünyanın dört bir yanından yöneticileri Türkiye’ye getirdi, Türkiye’den yöneticileri en iyi şirketlerle buluşturdu. Yüzlerce CEO ile çalıştı, binlerce insanla iş görüşmesi yaptı.

Bu kadar deneyimli ve farklı kültürleri anlayan birinin Türkiye’de iş dünyasına dair fikirlerini Rahat Battı’da paylaşmak istedim. İş dünyasına yeni giriyorsanız veya daha öğrenciyseniz hatta kariyerinizin ilk veya son yıllarında olabilirsiniz, farketmez. Mutlaka Tim’in podcastini dinleyin isterim.

Bu yazıda ise benim gözümden ‘onu’ paylaşmak istedim. Yıllardır bizimle yaşayan, bizimle çalışan ve bazen bizlerden  daha çok  bu ülke için çaba sarf eden bir İngiliz’in gözünden iş dünyasının, Türklerin ve yöneticilerin nasıl algılandığını dinlemek bana çok iyi geldi.

Her fırsatta Muğla Dalyan’daki nar ve turunç bahçesinde çalışan, Avrupa şehirlerinde bisikletle seyahat eden, her yıl kilometrelerce yürüyen, hatta en son katil balinaların ve kambur balinaların göçünü izlemek için denizin ortasında yaşayan bir iş insanının görüşleri size de ilham verecektir.

Marmara Bira ve girişimcilik dersiMarmara Bira ve girişimcilik dersi

Meksikalı Modelo nasıl Amerikan bira pazarının lideri oldu?Meksikalı Modelo nasıl Amerikan bira pazarının lideri oldu?

ÇOK OKUNANLAR